Durup dururken ABD emperyalizmi tarafında bir KUDÜS sorunu yaratıldı. İçeride ise ne tesadüftür ki bir LOZAN sorunu yaratıldı. Acaba ABD ve onun başındaki Bay Turamp böyle bir tehlikeli alana neden girdi. Kudüs, dünyayı ayağı kaldırdığı bir dönemde bir de Lozan tartışması başlatıldı. Bu bir tesadüf mü? Tesadüf olduğunu hiç sanmıyorum. Her ikisi de iç politikadaki can sıkıcı sorunların üzerini örtmek amaçlı olduğu kanısındayım.
Aslında her iki konu da birbirine bağlı konular. Birisi diğerini tamamlıyor. Nasıl mı?
1917 yılında Birinci Emperyalist paylaşım savaşına biz 5 cephede emperyalistlerle savaştık. Osmanlı devleti hasta devlet ilan edilmişti. Ölmesi ve mirasına konulmak isteniyordu.
Osmanlı ise eline kalan Müslüman Araplarla yetinip, İslam birliği için mücadele ediyordu. Bu anlayışa Panislamizm deniliyordu.
Müslüman Araplar ise Türkleri kendilerine düşman görüp Panislamizm yerine İngiliz Emperyalizmi ile birlikte hareket etmeyi tercih etti.
Çanakkale ve Sarıkamış cepheleri hariç, Arap topraklarında üç cephede savaş vardı.1-Hicaz 2-Irak 3-Filistin olmak üzere üç cephede kan dökülüyordu. Her üç cephede de Araplar Türklerin yanında değil karşısında yer aldılar.
Mekke ve Medine halkı, Mekke Şerifi Hüseyin, etrafında örgütlenerek Osmanlı ordularını arkada hançerledi. Hicaza giden askerler gelmedi. Burası Huştur, yolu yokuştur, giden gelmiyor, acep ne iştir. Ağıtı bu dönemde bestelendi.
Filistin Cephesi korkunç bir yaz sıcağında büyük kayıplarla sonlandı. Ordularımız, hem aç hem susuz, kışlık yünlü elbiseleri ile Arap çöllerinde savaşarak yok oldular. Arap, gene tavrını BUGÜN OLDUĞU GİBİ İngiliz Emperyalizminde yana koydu. İşte KUDÜS bu savaşla İngilizlere bırakıldı.
Irak Cephesinde gene Arap halkı Osmanlının yanında yer almadı. Tercihini emperyalist İngilizlerden yana koydu.
Arap İslam anlayışı 1917 yılındaki her üç cephede Osmanlıyı arkadan hançerleyerek Osmanlıda ayrılarak bölük börtük diktatörlüklere dönüştüler. Bu bölük börtük kralların resmi ideolojisi ise emperyalizm ile soslaşmış siyasi İslam’dı. Tıpkı bugün, Suudi Arabistan, Mısır, Yemen, Katar, Bahreyn vs olduğu gibi. İşte yaratılan bu boşlukta 1947 yılında Filistin topraklarında bir İsrail devleti kurdular. Bu devlet kurulurken gene sırtını işbirlikçi Arap krallıklarına sırtını dayadılar. İsrail, her üç din için kutsal bir mekân olan Kudüs’ü başkent yapıp mallamak istedi, ama şartlarını bir türlü oluşturamadı.
Şimdi hiç beklenilmedik bir zaman diliminde Emperyalist ABD başkanı, Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etti.
AKP hükümeti de Lozan Anlaşmasını tartışma konusu yaptı. Acaba neden?
Lozan anlaşması, Sevr Anlaşmasının alternatifi olduğunu herkes bilir. Lozan Anlaşmasını TC’ nin tapu belgesi de olduğunu da herkes bilir. Acaba neden Lozan hiçbir zaman bir kesim tarafında içine sindirilemedi?
1-Lozan anlaşması ile Osmanlı devlet yapısı sonlanmış, yerine TC kurulmuştur.
2-Sevr anlaşması, siyasi İslam geleneğinde gelen “Hürriyet ve İtilaf Partisi” tarafından imzalanmıştı. Lozan ise Cumhuriyeti kuranlar tarafında imzalanmış ve siyasi İslam krallık ve hilafet geleneğine son verilmişti.
3-Lozan yedi düvel ile karşılıklı tartışılarak karara bağlanmış ve Türkleri ve Yunanlıları aşan birçok uluslu içinde barındıran bir antiemperyalist anlaşmadır. Bu tür anlaşmaları bozmak için uluslararası bir masanın oluşması gerekir ki bu da bizim için hoş bir şey değildir.
4-Lozan anlaşması ile bükünki sınırlar çizilmiş ve topraklarımız ulusal sınırlar içine çekilmiştir. Sevr anlaşması ile bu toprakların tamamı kaybedilmişti.
5-Lozan anlaşması ile Panislamizm ve Pantürkizm gibi hayali anlayışlar son bulmuştur.
Halen Osmanlı olmayı hayal edenler antiemperyalist olamıyorlar. Neo Osmanlılık bir emperyalist proje olduğunu ve halkımıza kurulan bir tuzak olduğunu halen farkında değiller. İşte bunun için gâh Lozan’ı yeren, gâh Lozan’ı öven bir anlayış ne yaptığının farkında değil. Kendi içinde tutarlı olmayan bir anlayış gündemi elinde tutmak için gah Kudüs’te, gâh Lozan’da gündemi değiştirmeye devam ediyorlar.