Çok eskilerde "40.000 köyümüz vardır" diye övünülürdü.
Şimdi düşünüyorum. 40.000 köyün sahibi olmak, milyonlarca işsiz, cahil, yoksul, eğitimsiz. Sağlıksız, yolsuz, susuz, elektriksiz insanın sahibi olmak demektir.
O insanlar öyle doğma, Anadolu bozkırına terk edilmişti.
Cumhuriyetin ilk yıllarında "Köy Enstitüleri Projesi" ile el uzatıldı.
Bir taraftan yine o köylülerin çocukları başarılı bir eğitimden geçirilerek köylerine öğretmen, ebe, hemşire, sağlık memuru olarak gönderilmişti.
Diğer taraftan, tarımın modernleşmesini, üretimin çeşitlenip artmasını, köylünün feodal ağalara, beylere karşı duruş göstermesini öğreten ve örgütleyen öğretmenleri devlet koruyordu.
40.000 köyde sersefil yaşayan köylülerin gözü bu eğitim ordusunun çabalarıyla açılmaya başlayınca;
Mütegalibe yalan ve iftirayla engel olmaya başladı. Başardı da.
Köy Enstitüleri kapatıldı. Yerine İmam hatipler, İslam
Enstitüleri kuruldu.
Aferin iyi yaptılar !!
Yine Cumhuriyetçiler, Cumhuriyeti demokrasi ile boyutlandırmak istediler.
Mütegalibe yine sahnede.
Siyasi partiler kuruluyor.
Koca Demokrasi, Türkiye'de "Demir kırat" olarak anlam kazanıyor ve bir "beygir" figürü ile ifade ediliyordu.
Batı filozoflarının yıllarca düşündüğü, emek verdiği demokrasi çöpe atıldı "Kır Beygir" öne çıktı Türkiye'mizde.
Peki bu "kır beygir"ciler ne yaptı.?
"Oy almak için her şey mubah" anlayışını ön plana aldılar.
"Gece Kondu "laş ma süreci böyle başlıyor.
Sosyolojik olarak "gece kondu" cu lar en cesur insanlardır.
Çünkü
Kendilerine ait olmayan arazileri bir gecede, herkesin, devletin, yasa uygulayıcılarının gözü önünde zapt ediyorlar.
Ardında; Yakınlarını, hemşerilerini çağırıyor, bir gecede binlerce "kondu" yapıyorlar.
Gün oldu;
Ankara, İstanbul, İzmir, Adana gibi kentlerin çevresi "Kondu" dan geçilmez oldu.
Boş durmak yok.
Hem şehri mahalleleri,
Hem şehri semtleri oluştu. Önce "bir muhtarlığımız, sonra bir imamız, daha sonra bir ibadethanemiz olsun" dediler. Oldu.
"Şeyh'imiz, tarikatımız olsun" dediler
O da oldu.
Partilere üye oldular.
Partiler Kondu dan arınmak yerine "Bize oy verin size yol yaparız, su veririz, asfalt dökeriz" yarışına girdiler.
Bu çirkin yarış "Tapu tahsis belgesi "ne kadar uzandı.
Oysa "gece kondu" sosyal bir yaraydı. Toplumsal ilerleme, toplumsal değişim olmadan milyonlarca insan "sadece oy versin" diye devler kesesinden ödüllendiriliyorlardı.
Şimdiki "çarpık kentleşme" nin, Oksijenimizin azalmasının, suyumuzun kirlenmesinin, yeşile hasretimizin temel nedeni "Gece Kodu”dur.
1980'li yılların ortalarında itibaren dini cemaatlerin hızlı bir gelişme göstermesi, ticari şirketleriyle basın, yayın da dâhil adeta bir holdingleşme sürecine girmelerinin baş nedeni de kondulaşmadır.
Güçlünün kuralları belirlediği, ahlaki değerlerin hızla çök tüğü bir serbest piyasa anlayışı;
Üretmeden "köşeyi dönme" tutkusuna dönüşmüş, kolay yoldan çok para kazanmak bütün değerlerin üstüne çıkmıştı.
ANAP siyasallaşmasından, iktidarlaşmasından AKP Siyasallaşması ve iktidarlaşmasına evirilme süreçlerinde, kimi demokrat, solcu, hatta sosyalist geçinenler de o kervanlara dâhil oldular.
Yarın nasıl olacak?
Bilemeyiz.
Nihayetinde kondular kalıcı olmaz.
Önemli olan çürüklerin ayıklamasıdır.
Sağda da solda da Siyasal ayıklanmaya gereksinim vardır.
*****************
"KONGO KEENESİ"
Son yıllarda, Ne lanet olduğu anlaşılan "Kırım- Kongo Kenesi" yüksek oranda ölümlere neden oldu.
Ülkemiz kenelerin yaşamları için coğrafi açıdan oldukça uygun bir yapıya sahiptir.
En çok Orta Anadolu' da Çorum, Çankırı, Yozgat ve Samsun illerinde yaz aylarında, toprak ile uğraşan emekçilerin ve çocuklarının korkulu rüyası olmaktadır.
"Kırım-Kongo Kenesi" de diğer sömürücüler gibi sömürüyor. Sömürdüğü yetmiyormuş gibi, vücuttan ayırmaya çalışıldığı zaman da zehirliyor, yüksek enfeksiyona neden oluyor, ölüme kadar da götürüyor.
"Kırım-Kongo Kanamalı Ateşli Hastalık "a neden olan kenelerin yegane düşmanı karıncalardır.
Şu veya bu şekilde doğa karıncalardan arındırılınca "kene" sayısı da artıyor.
Bu toplumsal yaşamda da böyledir. "Namus erbabı" meydanı ve cesareti bırakınca "Namussuzlar cirit atar"
O nedenle İnönü "Namus erbabı namussuzlar kadar cesur olmalıdır" demişti
Toplumsal yaşamın kimi siyasi figürleri , "Kırım Kongo Kenesi" kadar zararlı olabiliyor. Ne yazık ki farkına varılmıyor. Ya da geç fark ediliyor.. O zaman da iş işten geçmiş oluyor.
Her siyasal yapılanmada bu tür keneler var. Kardeş kardeş emekçiyi, yoksulu, işçiyi, köylüyü, memuru ve yurdun varlıklarını sömürüyor "babalarının malı" gibi satıyorlar.
"CUMHURİYET HALK PARTİSİ”NE yapışmış keneler partiden başka bir şeyi sömüremiyorlar. "Yapışan Siyasal Kene" doyunca ya da ölüme yakın olunca bu kez yavrusuna yerini bırakıyor.
O alanın" karıncasız" kalması için olmadık "iblislikler yaparlar.
Ellerine geçirdikleri siyasi gücü, Kamu gücünü "iktidar olmak" için değil kendi çıkarları için kullanıyorlar.
Türkiye Cumhuriyet, Cumhuriyet olalı;
Şimdiki sıkıntıyı,
Şimdiki yalınız lığı,
Şimdiki itibarsızlığı,
Şimdiki ekonomik çöküntüyü,
Şimdiki işsizliği yaşamamıştı.
Konjonktür Ana Muhalefet Partisi CHP nin "seferberlik ilan ederek iktidara yönelmesini gerekli kılıyor
Bakıyoruz, kimsede coşku yok. O ruh yok.
Sabahlara kadar bilmem hangi ilçenin neredeki "Kongre Delegesi" için kulisler yapılıyor. Yalanlar söyleniyor. Koca koca gövdeli Belediye Başkanları olmadık vaatlerde bulunuyorlar.
Bu heyecan sadece kazanılmış, her zaman kazanılması olanaklı olan alanlarda oluyor
"Pursaklar için bir siyasal aktivite,
Pursaklar için bir siyasal çalışma yapalım" denilse kimse dönüp yüzünü çevirmez. "sirk Katırı" gibi kaçarlar.
"Kırım Kongo Kenesi" nin karıncalı alanları sevmediği gibi CHP de bir tür "Kast örgütlenmesi" oluşturan "Siyasi Keneler" de; Yaratıcı, çalışkan, coşkulu, özverili, çıkardan uzak, bilinçli insanları sevmiyorlar.
"Siyasi keneler" kimi, neyi sever veya sevmez bir yana.
Gerçek devrimcilerin,
Sosyalistlerin
Demokratların,
İlericilerin,
Yurtseverlerin Kazmayla, kürekle, kalem ile diş ile bu mücadeleye kalkması zamanıdır.
Aptal çakallar, kurdukları düzenin farkında değiller, kumdan inşa edildiğinin farkında değiller.
Bir gün olacak, devrim ayağa kalkacak Trampet sesleriyle haykıracaktır.
BURADAYIM.
BURADAYIM.
HEP BURADA OLACAĞIM.
İşte O güne geç kalmayın.