ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

 

 

Türkiye bir yol ayrımına gelmiş durumda. Türkiye bir sürecin sonuna geldi. Eğer süreci akıllıca idare ederlerse demokratik bir devlete dönüşecektir. İtibarlı bir devlet olacaktır. Eğer süreci zorlamaya kalkarlarsa bence parça kıracaktır. Bu kırılacak olan parça büyük mü olur küçük mü olur bilmiyorum. Önümüzdeki süreç mutlaka ve mutlaka demokrasi süreci olmalıdır ve olmak zorundadır.

 

Şimdi yaşanan sürece kısaca bir göz atalım.

 

Türkiye 1952 yılında NATO’ya girdikten sonra, devlet yönetimini otomatik olarak NATO’ya bağlandı. NATO da soğuk savaşın gereği ne gerekiyorsa onu yaptı. Türkiye’yi yönetenler din ile darbeler ile buralara kadar geldiler. Şimdi deniz bitti.

NATO 1960 yılların başında Türkiye’ye bir gurup CİA ajanı gönderdi. Gönderdi ki Türkiye’nin yumuşak karnını tespit etsinler. Bu ajanlar buraya “Barış Gönüllüleri “adı altında geldiler. Anadolu’yu bir baştan bir başa dolaştılar. Türkiye’nin yumuşak karnı “Kürt sorunu” olduğunu sanıyorlardı. Yaptıkları çalışmalar sonucunda Türkiye’nin yumuşak karnının Kürt sorununda önce “Alevilik” sorunu olduğu kanaatine vardılar. CİA, Türkiye’de Alevi Sünni çatışması çıkararak, Sünni çoğunluğun desteğini sağladı. Amaç Sovyetlerin sıcak denizlere inişini önlemekti.

Aslında solcu olmak zor bir şeydi. Solcu olmak için birikim gerekiyordu. Tarih, sosyoloji, felsefe, mantık, ekonomi gibi dallarda iyi yetişmek gerekiyordu. Aleviler köylerde oldukları için, solcu olacak kadar birikimli ve eğitimli değillerdi.

1968 kuşağı devrim yapmak amacı ile piyasaya çıktığında Aleviler halen köylerindeydi.68 Kuşağının öncülerinin çoğunluğu Sünni ailelerden geliyordu. Sosyalist devrimi yapacak yegâne güç bu devrimci önderlerdi.

12 Mart 1971 faşist darbesi bu gençlerin üzerinde silindir gibi geçti. Türkiye’nin en seçkin üniversitelerinde eğitim görmüş, öğrenci liderliği yapmış, bu gençler birer birer ya öldürüldü Ya idam edildi Ya da onlarca yıl mahpushanelerde tutularak oralarda imha edildi.

 Bilimsel eğitimin yerine Sünni inançlı din derslerine verildi. İmam hatiplerin önü sonuna kadar açıldı. ABD bağlantılı komünizmle mücadele kulüpleri her yerde boy gösterdi. Topluma biçilen elbise Türk İslam, yani Sünni Türk anlayışıydı.

Kürtler ve Aleviler bu kavrama girmiyorlardı.

 Tabi kendini inkâr edenler ve işbirlikçi olanlar hariç.

1980’e kadar olan süreç ise bu zincirleri kırma sürecidir.

Yani, solun baş kaldırdığı süreçti. Devlet, Türk İslam sentezi adı altında yetiştirdiği milislerle devrimci avlıyordu. Devrimci öldürmenin cezası yoktu. Çünkü sol bölünmüştü. Solun bir kanadında ölüm olursa, solun diğer kanadında birilerini tutukluyorlardı. Katiller ise aramızda dolaşmaktaydı. Ferhat Tüysüz, mahkemede tutanaklarında bunu itiraf etmişti. Demişti ki:”Canımız sıkıldıkça sokağa çıkıp solcu avlıyorduk.”

12 Eylül tam bir yıkımdı.Milyonlarca solcu,Alevi,Kürt fişlendi.İşkencede geçirildi.Bir kısmı öldürüldü ve idam edildi.Dinsel eğitimin önü sonuna kadar açıldı.Çünkü solun panzehiri dinin Sünni yorumuydu.Devlet de bunu yaptı.O zamanlar “Yeşil Kuşak” projesi tartışılıyordu.Yeşil kuşak Türkiye,İran ve Pakistan’ı kapsıyor ve bu üç devletin şeriata geçirilip ve Sovyetlerin önüne yeşil bir dinsel kuşak çekmeyi planlıyorlardı.Sonuçta Türkiye’de ,Kenan Evren.İran’da Humeyni.Pakistan’da Ziya Ülhak darbe yaptılar.Üçü de şeriatı esas aldı.Türkiye’de zorunlu din dersleri,İmam Hatip Okullarının önü açıldı.Sol bu üç devlette imha edildi.Kenan Evren gittiği yerlerde kuranda alıntılar yapıyordu.

1980 yılında başlayan süreç 2002 yılında “Ilımlı İslam” denilen,Mısırda var olan Müslüman kardeşleri  esas alan AKP rejimine dönüştü.Bunun diğer adı “İhvan’dı”.Proje BOP adı altında geliştirildi.ABD karşıtı Müslüman devletlerde iktidarı değiştirme aracı olarak kullanıldı.Libya’da çok acımasız  bir şekilde  Kaddafi devrildi ve bütün ailesi hunharca katledildi.Ondan sonra Tunus ve Mısır’da yumuşak geçişlerle iktidarlar ele geçirildi.Sıra Suriye’ye gelmişti.işte orada birileri çıktı dedi ki burada dur.Ne olduysa bundan sonra oldu ve dananın kuyruğu Suriye’de koptu.

Suriye’den sonra İran’a, oradan da Rusya’ya ya sıra gelecekti. İşte burada ABD çelik bir duvarla karşılaştı. ABD ve onun müttefiki olan AKP’nin ezberi bozuldu.

Bu projede AKP yalnız değildi. Orta doğuda Sünni merkezli Suudi Arabistan ve Katar da bu gurubun başını çekiyordu.

ABD olmayacak olan bir Suriye’nin ilhakından vazgeçti. Çünkü Suriye batağı EL KAİDE VE IŞID gibi çok tehlikeli örgütler doğurmuştu. Ilımlı İslam her koşulda radikal İslam’a dönüşebiliyordu. ABD, Mısır’da bir askeri darbe yaparak ılımlı İslam rejiminde vazgeçti. Tunus’ta da İslamcıları geri plana attı ve laik cephe seçim kazandı.

ABD bu projede vazgeçince Suudiler de projede vazgeçmiş oldular. Katar da bu projede vazgeçti. Türkiye bu bataklıkta tek başına kaldı ve çıkamıyor.

ABD ve AB halen Suriye bataklığında çırpınan AKP’den vazgeçtiler. Şimdi anladınız mı paralel diye bağırmanın sebebini. Yollarını AKP de ayırdılar. Ama ona alternatif de bulamadılar. CHP alternatif olamadı. Büyük bir ihtimalle AKP nin alternatifini AKP’nin kendi içerisinden çıkaracaklar. Artık mezhepçilik para etmiyor. Mezhepçiliğin getirisi sona erdi.

AKP şimdi Ulusalcı güçlerle işbirliği yapmak ve iktidarını sürdürmek istiyor. Yaşanan tüm olumsuzlukları cemaatin üzerine atarak temize çıkmak istiyor. Bunu yaparken de ne kadar baskıcı yasa varsa çıkarıyor ama bir türlü işler yolunda gitmiyor.

AKP bu çıkmaz sokakta bir an önce ayrılıp demokrasi güçleri ile işbirliği yapmak zorunda. Başka şansı da yok gibi görünmekte.

 

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.