ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

    Güncel bir konu olarak uzun süredir Türkiye gündemini meşgul eden,  1 milyon 700 bin insanı doğrudan, milyonlarca insanı dolaylı olarak etkileyen taşeron işçi sorunu bir insan hakları sorunu olarak görme yerine bir seçim kazanma malzemesi haline getirilmesi hak ihlali olarak değerlendirmek gerekiyor.

   Çünkü Çalışma hakkı ikinci kuşak temel insan hakları kavramı içerisinde yer alır. Her insanın insan onur ve haysiyetine yakışır bir yaşam standardına kavuşabilmesi için beslenme, barınma, eğitim, sağlık, gibi haklara erişmesi gerekir. Söz konusu haklara kavuşmanın yolu da bu ihtiyaçları karşılayacak bir ücret ve işe sahip olmaktan geçer.

     Sosyal devlet olmanın gereği olarak her yurttaşın bu haktan yararlanması gerekirken, bu hakkın seçim kazanmanın bir aracı haline getirilerek pazarlık konusu yapılması, kazanılmış hakların talep edilmemesi için şartlara bağlanması, sektörler arasında ayrımcılığa tabi tutularak haktan yararlanmak isteyenlerin sınırlandırılması gibi politikalar doğrudan emeğe ve insana yönelik bir aşağılamadır. Dolayısıyla Eşitlik ilkesine aykırı taşeron sisteminde çalıştırılan herkesin bir an önce iş güvencesine kavuşturulması lütuf yerine anayasal bir hak olarak görülmelidir.

    Özellikle belediyelerde çalışan taşeron işçilerinden feragatname karşılığında kadro verilmesi dayatması, çalışanlara ait tüm kazanılmış hakların sermaye ye devir edilmesi anlamına gelmektedir.

     Peki nedir? Taşeron işçi;  Türkiye’de iş yasalarının sermayenin talepleri doğrultusunda düzenlenmekten kaynaklı yasaların devreye sokulmasıyla esnek çalışma koşullarının bir gereği olarak düşük maliyetli, iş güvencesinden yoksun çağdışı, insan onurunu esas almayan, köleleştirmeden ibaret bir çalıştırma biçimidir.

     4857 sayılı iş Kanunu kapsamında iş güvencesine ilişkin bazı temel yükümlülükler 30’dan daha fazla işçi çalıştıran yerleri kapsamaktadır. Dolayısıyla esas işverenler belirli işleri bir alt çalıştırıcı olan taşerona vererek hem işlerini görmek, hem de kadro ve maliyetlerini düşürmekten ibarettir.

     Örneğin bugün kamu hastanelerinde özellikle temizlik hizmetleri taşeron bir işverene verilerek temizlik işçileri kadrolu işçilerden çıkarılarak personel sayısı azaltılmaktadır. Taşeronlaşmanın sonucunda beli bir işyeri ve işverene bağlı çalışma güvencesi ortadan kaldırıldığı gibi, sendika ve toplu sözleşme hakkını da yok etmektedir. Süreli sözleşmeler nedeniyle kıdem tazminatı hakkı yok olmakta, emek piyasası üzerinde baskı oluşturularak ücretlerin düşürülmesi sağlanmaktadır.

     Bir başka ifadeyle taşeronlaşmanın temel amacı işyeri maliyetlerini azaltmak, işçilerin temel haklarını olabildiğince zayıflatmak, işçilerin hak ettikleri temel iş güvencesi, insan onuruna yakışır bir ücret alma hakkını ortadan kaldırırken, işveren açısından yüksek kar marjını sağlamaktır.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre 2002 yılında387 bin olan taşeron çalışan sayısı günümüzde 1 milyon 700 binin üzerine çıktı. 2013 itibariyle 33 bin 788şirket taşeron işçi istihdam ederken taşeron işçi istihdam eden kamu kurum sayısı 275 olarak tespit edilmiştir.

     Taşeronlaştırma bir yandan işçinin sosyal ve ekonomik haklarını ortadan kaldırırken, diğer yandan yaşam hakkını da doğrudan tehdit etmektedir. İş kazası olarak ifade edilen ancak iş cinayeti biçiminde gerçekleşen katliamların yüzde 90’ı taşeron iş yerlerinde gerçekleşmek-te dir. Özelikle maden, tarım, taşımacılık ve inşaat sektörlerinde ek maliyet gerekçesiyle alınmayan iş güvenliği önlemleri yüzünden ortalama her gün 5 insanın feci biçimde yaşamını kaybetmektedir. Türkiye’de 2002-2013 yılları arasında yaşanan toplam 880 bin iş kazasında 13 bin 442 kişi yaşamını yitirmiştir.

     Çalışan her 100 bin işçiden İngiltere’de 0,6, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İsviçre’de 1,5,Avusturya ve Yunanistan’da 4, Bulgaristan ve Güney Kıbrıs’ta5, Türkiye’de ise 17 ölümle Avrupa’da birinci Dünya’da üçüncü sıra’da yer almaktadır. Yüzde 87 si evli, 82 si çocuk sahibi, açlık sınırı altında 1200 Tl ücretle yaşama tutunmaya çalışan taşeron işçisini insan onuruna uygun bir ücret ve iş güvencesine kavuşturmak yerine, kadro vaadi üzerinden istismar etmek vicdanla bağdaşmaz.TAŞERON İŞÇİLERİ ÖLÜYOR.

 

    Güncel bir konu olarak uzun süredir Türkiye gündemini meşgul eden,  1 milyon 700 bin insanı doğrudan, milyonlarca insanı dolaylı olarak etkileyen taşeron işçi sorunu bir insan hakları sorunu olarak görme yerine bir seçim kazanma malzemesi haline getirilmesi hak ihlali olarak değerlendirmek gerekiyor.

   Çünkü Çalışma hakkı ikinci kuşak temel insan hakları kavramı içerisinde yer alır. Her insanın insan onur ve haysiyetine yakışır bir yaşam standardına kavuşabilmesi için beslenme, barınma, eğitim, sağlık, gibi haklara erişmesi gerekir. Söz konusu haklara kavuşmanın yolu da bu ihtiyaçları karşılayacak bir ücret ve işe sahip olmaktan geçer.

     Sosyal devlet olmanın gereği olarak her yurttaşın bu haktan yararlanması gerekirken, bu hakkın seçim kazanmanın bir aracı haline getirilerek pazarlık konusu yapılması, kazanılmış hakların talep edilmemesi için şartlara bağlanması, sektörler arasında ayrımcılığa tabi tutularak haktan yararlanmak isteyenlerin sınırlandırılması gibi politikalar doğrudan emeğe ve insana yönelik bir aşağılamadır. Dolayısıyla Eşitlik ilkesine aykırı taşeron sisteminde çalıştırılan herkesin bir an önce iş güvencesine kavuşturulması lütuf yerine anayasal bir hak olarak görülmelidir.

    Özellikle belediyelerde çalışan taşeron işçilerinden feragatname karşılığında kadro verilmesi dayatması, çalışanlara ait tüm kazanılmış hakların sermaye ye devir edilmesi anlamına gelmektedir.

     Peki nedir? Taşeron işçi;  Türkiye’de iş yasalarının sermayenin talepleri doğrultusunda düzenlenmekten kaynaklı yasaların devreye sokulmasıyla esnek çalışma koşullarının bir gereği olarak düşük maliyetli, iş güvencesinden yoksun çağdışı, insan onurunu esas almayan, köleleştirmeden ibaret bir çalıştırma biçimidir.

     4857 sayılı iş Kanunu kapsamında iş güvencesine ilişkin bazı temel yükümlülükler 30’dan daha fazla işçi çalıştıran yerleri kapsamaktadır. Dolayısıyla esas işverenler belirli işleri bir alt çalıştırıcı olan taşerona vererek hem işlerini görmek, hem de kadro ve maliyetlerini düşürmekten ibarettir.

     Örneğin bugün kamu hastanelerinde özellikle temizlik hizmetleri taşeron bir işverene verilerek temizlik işçileri kadrolu işçilerden çıkarılarak personel sayısı azaltılmaktadır. Taşeronlaşmanın sonucunda beli bir işyeri ve işverene bağlı çalışma güvencesi ortadan kaldırıldığı gibi, sendika ve toplu sözleşme hakkını da yok etmektedir. Süreli sözleşmeler nedeniyle kıdem tazminatı hakkı yok olmakta, emek piyasası üzerinde baskı oluşturularak ücretlerin düşürülmesi sağlanmaktadır.

     Bir başka ifadeyle taşeronlaşmanın temel amacı işyeri maliyetlerini azaltmak, işçilerin temel haklarını olabildiğince zayıflatmak, işçilerin hak ettikleri temel iş güvencesi, insan onuruna yakışır bir ücret alma hakkını ortadan kaldırırken, işveren açısından yüksek kar marjını sağlamaktır.

    Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre 2002 yılında387 bin olan taşeron çalışan sayısı günümüzde 1 milyon 700 binin üzerine çıktı. 2013 itibariyle 33 bin 788şirket taşeron işçi istihdam ederken taşeron işçi istihdam eden kamu kurum sayısı 275 olarak tespit edilmiştir.

     Taşeronlaştırma bir yandan işçinin sosyal ve ekonomik haklarını ortadan kaldırırken, diğer yandan yaşam hakkını da doğrudan tehdit etmektedir. İş kazası olarak ifade edilen ancak iş cinayeti biçiminde gerçekleşen katliamların yüzde 90’ı taşeron iş yerlerinde gerçekleşmek-te dir. Özelikle maden, tarım, taşımacılık ve inşaat sektörlerinde ek maliyet gerekçesiyle alınmayan iş güvenliği önlemleri yüzünden ortalama her gün 5 insanın feci biçimde yaşamını kaybetmektedir. Türkiye’de 2002-2013 yılları arasında yaşanan toplam 880 bin iş kazasında 13 bin 442 kişi yaşamını yitirmiştir.

     Çalışan her 100 bin işçiden İngiltere’de 0,6, Norveç, İsveç, Finlandiya ve İsviçre’de 1,5,Avusturya ve Yunanistan’da 4, Bulgaristan ve Güney Kıbrıs’ta5, Türkiye’de ise 17 ölümle Avrupa’da birinci Dünya’da üçüncü sıra’da yer almaktadır. Yüzde 87 si evli, 82 si çocuk sahibi, açlık sınırı altında 1200 Tl ücretle yaşama tutunmaya çalışan taşeron işçisini insan onuruna uygun bir ücret ve iş güvencesine kavuşturmak yerine, kadro vaadi üzerinden istismar etmek vicdanla bağdaşmaz.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.