ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

Roboski katliamın üzerinden tam 3 yıl, yani bin doksan beş gün geçti. 29 Aralık 2011 gecesi bilinen bir hava üssünden bilinen pilotların kullandığı, kimden nereden geldiği bilinen bir emir komuta zinciri içerisinde kalkan savaş uçakları, Uludere Roboski köylüleri üzerine ölüm bombaları yağdırmış ve sonuçta 17 si çocuk olmak üzere 34 Kürt yurttaşımız feci şekilde yaşamını yitirmişti.

Üç yıl aradan sonra 27 Aralık 2014 günü İnsan Hakları Derneği Bölge şubeleri olarak hem acılı ailelerin acısını paylaşmak hem de bu ağır İnsan hakları ihlali karşısında yaşanan hukuksuzluğa karşı dikkat çekmek amacıyla Roboski deydik.

 Üç yıl önce yaşanan felaketin bütün izleri yaşamını kaybeden insanların yakınlarının yüzünden okumak mümkündü. Bu dava ile ilgili şu ana kadar en ufak hukuki ve insani bir gelişmenin olmaması acıyla birlikte öfkenin de arttığını belirtelim.

34 insanın bombalarla paramparça edilerek öldürülmesi davasında Askeri mahkemenin daha önce yetkisizlik kararı vererek kapatması, öldürülen insanlara ve bu insanların etnik kimliğine yönelik yürütülen hukuk sisteminin ne denli evrensel hukuk ve adalet kavramından uzak, ne denli insani ve vicdani standartlara aykırı bir karar olduğunu da açığa çıkmıştır.

Bu davada diğer birçok insan hakları ihlali davasında görüldüğü gibi mutlak cezasızlık yöntemi uygulanmış, İnsanların Hukuk sistemine ilişkin güven ve umudunu tamamen sarsmıştır. 

Kimler tarafından niçin ve nasıl işlendiği son derece açık olan bir katliamın bu güne kadar cezai bir karşılık bulmaması, faillerinin cezalandırılmamış olmasının nedeni ve gerisindeki anlayış,  verilen askeri mahkeme kararı kadar açıklayıcı olamaz. Her şey verilen bu kararın ve kararın gerisindeki mantıkta yattığını söylemek gerekir.

Evet, bu katliam devletin bünyesinde var olan kurum ve kişiler tarafından işlenmiş, aynı devlet yapısının hukuk sistemi de bu suçu açıkça perdeleyerek kamu vicdanını rahatsız etmiştir.

Bir trafik suçunun dahi cezai müeyyideden kaçırılmadığı, herhangi bir kural ihlalinin dahi cezaya tabi olduğu bir hukuk sisteminde 34 insanın ölümü, bir trafik kuralının ihlali kadar önemsenmemesi adaletin uygulanmasındaki çifte standardı da ortaya koymuştur.

İşlenen bu insanlık suçunun cezai bir karşılık bulmaması, suçluların adalet karşısına çıkarılmaması, katliama uğrayan halkın, bu ülkenin adaletine ve hukuk sistemine ilişkin aidiyet duygusunu da bitirmiştir.

Bu dava da göstermelik Mahkemelerin verdiği takipsizlik kararı, hukuk ve adalete olan beklentiyi boşa çıkarmıştır. Verilen kararla katliam hukuken tekrarlanmıştır. Bu katliama  “kaçınılmaz hata” denilerek benzer katliamların bundan sonra da kaçınılmaz olarak tekrarlayabileceğini göstermektedir.

Diğer birçok dava da olduğu gibi bu davada da mutlak suçluya dair mutlak cezasızlık kuralının işletilmesi barışçıl olmaktan uzak, çatışmacı bir niyet ve anlayışı ifade eder. Dolayısıyla Roboski katliamı davasında sergilenen hukuk anlayışı, Kürtlerin hukuk ve adalete ilişkin beklentilerini boşa çıkaran ve bu ülkede kendilerinin insan yerine konulmadığının açık ifadesidir. Ciddi bir barış ortamının yaratılması, Türkiye’nin Komşu ülkelerde yaşanan iç çatışma ve kaos ortamı gibi benzer bir ortama sürüklenmemesinin yegana yolu bir an önce geçmişle yüzleşmek yaşanan hukuksuzluklardan geri dönmekle mümkün olur.

Yargının bu dava ile ilgili ortaya koyduğu “kaçınılmaz hata” değerlendirmesi, ne bu olayda  ne de bundan önce ve sonraki benzer hiçbir olayda adil  bir yargılamanın gerçekleşmeyeceğini  göstermektedir.

Barışçıl olmaktan uzak tamamen çatışmacı zihin yapısına dayalı olan bu tutum huzur getirmekten uzaktır.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.