ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

 

 

        Biz 78 Kuşağı siyaseti 68 kuşak Ağabeylerimizde öğrendik. Bazı parazitler gibi bireysel çıkarlar için siyaset yapmadık. Siyaseti hep kutsadık. Halk için, ezilenler için her şeyi göze alabileceğimizi MC hükümetlerinde ve 12 eylül cunta döneminde bunu ispat ettik. Dürüstlüğün bedelini de ağır ödedik. Şimdi ise siyaseti bazı cahil insanlar tarafından yapıldığını görüyor ve üzülüyoruz. Hiç bir dernekten ,sendikadan, üniversiteden gelmeyen, hiçbir birikimi olmayan, zır cahil, üç beş kuruş parası olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan lider görünümlü boş insanlar toplumu yönettiklerine tanık oluyoruz.

     Şimdi ise siyaset toplum için değil, sadece bireysel çıkarlar için yapıldığını üzülerek izlemekteyiz. Hayatında hiçbir kitap okumamış insanlar bize liderlik yaptıklarına tanık oluyoruz Yaşamı boyunca hiçbir demokratik örgüte üye olmamış, sadece para kazanmak için çalışmış, insanların liderliklerine şaşıyoruz.

        Oysaki liderlik bilgi ister, birikim ister, tecrübe ister. Sokakta gelen boş tenekelerden liderlik değil, ancak çıkarcı, bireyci sıradan insanlar çıkar. Hayatın hiçbir alanında liderlik yapmayan birilerinin, hatırı için lider olması, topluma işte bu sancıları yaşatır. İşte bunun için halkımızın yarını güvencede değildir. İşte bunun içindir ki herkes bir tedirginlik yaşıyor.

        Peki, bunca yoksulluğa ve ötekileştirilmeye rağmen birileri seçimi nasıl kazanıyorlar?    Halk arasında bir söz vardır, der ki: “El eli yıkar; el de döner yüzü yıkar”. İsterseniz konuyu biraz açalım.       Genel başkan birilerini ön seçimsiz milletvekili olarak atıyor. Bu atanan vekil de kendi il başkanını atıyor. O il başkanı da kendi il yönetimini ve kongre delegelerini atıyor. O atama ile gelen kongre delegesi de milletvekili kimi işaret ederse onu seçiyor. Bunu yapan il başkanı kendisi gibi düşünmeyen üyeleri ya partide ihraç ediyor, ya da partide kovuyor. Yani bunlar da tıpkı hükümet gibi muhalefete tahammül etmiyorlar. Sürekli oy kaybetmesine rağmen yerlerini de koruyorlar.

Bunun sırrı nedir, inanın ben de bilmiyorum.

    Siyasetin tabanı sinir krizleri geçiriyor. Kendisine tıpış tıpış oy verirler dedikleri için öfkeleniyor. Âmâ bir yolunu da bulamıyor. Yarına umut ile bakamıyor. Etkisizleştirilmiş, pörsümüş ve toplumuna güven vermeyen bir liderle daha fazla bir arada kalmak istemiyor.

    Tabanı sadece birilerin vekil olmasına alet olmak istemiyor. Partilerin yoksul tabanı umutsuzluk yaşamak istemiyor. Yoksul taban, din, ırk ve mezhep temelinde değil,  demokrasi temelinde siyaset yapmak istiyor.

 

Ezilen, ötelenen siyasetin ve muhalefetin tabanı diyor ki:

 

Biz komprador müteahhitleri bir yerlere taşıma aracı değiliz.

 

Biz kimseye kul olmayacağız, biz özgür bireyiz.

 

Bize liderlik yapacakların, liderlik vasıflarına göre ve bilgi birikimine göre onları kabulleniriz.

 

    Biz toplumun din, mezhep ve ırk temelinde ayrıştırılmasının sakıncalarının bilincindeyiz.

 Biz bu tür ayrıştırmalara şiddetle karşıyız.

 

Sonra geç olmasın?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.