ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

     Aynı körlük ve akıl tutulması daha önce de, HDP hinterlandı kabul edebileceğimiz çevrelerce hendek olaylarında da görülmüştü.

     Sokaklarda hendekler eşip elinde silahla içinde bekleyen gençlere, uzunca süre HDP ve hükümet de dâhil herkes seyirci kalmıştı. Halbuki herkes bu işin sonunun felaketle biteceğini gayet iyi bildiği halde!..

     Aynı şekilde Suriye’nin Kürt bölgesinde de başından beribenzeri bir durum yaşanıyor.

Herkes PKK’nın, Türkiye ve ABD’de dâhil birçok ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edildiğini biliyor. Türkiye’nin terör örgütü kabul ettiği PKK’ya karşı sınır ötesi operasyonlarının olduğunu ve olacağını da kabul ediyor. Ve bu operasyonlara uluslararası hukukun bir şekilde meşruiyet sağladığını da...

      Şimdi asıl akıl tutulması dediğim şey ise şu: Suriye Kürtlerinin başından beri haklı ve meşru bir yerde durduklarını herkes kabul ediyordu. Çünkü Kürtler, yalnızca kendilerine saldıran İŞİD gibi örgütlere karşı kendi topraklarını savunuyorlardı ve dolayısıyla dünya da buna yalnızca saygı duyuyordu...

Peki, PYD’ nin kendisini ısrarla PKK’ya intisap etmesinin mantığı ne?

“Ey Türkiye, gel beni vur!” demekten başka bunun ne anlamı var?

     Her yerde Öcalan posterleri, dillerinden “bıji Serok Apo” sloganları eksik olmuyor!..

Kürtlerin kendi özgürlükleri neden bu kadar PKK’ya rehin? Veya Kürtler neden hep “terörist” olmak zorunda?

    Bir diğer soru: peki, bunu bile bile ABD, niçin buna müsaade ediyor? Üstelik kendileri ve Suriye Kürtleri de dahil, herkesi sıkıntıya sokmak pahasına!..

    Anlaşılan bu körlük ve akıl tutulmasıyla hiç kimse aydınlık günler göremeyecek..

************************

Barışı konuşmak

 

DİTAM (Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi) bu Cumartesi günü Diyarbakır’da barışı konuşmak üzere, 14 ilden 100’e yakın akademisyen, gazeteci, insan hakları aktivisti ve STK temsilcisini çağırmıştı.

Tabii ki hepimiz de beklendiği gibi barışa katkı sağlamanın imkânları üzerine elimizden geldiğince birbirimizi dinlemeye, konuşmaya ve düşünce serdetmeye çalıştık.

Ama itiraf etmeliyim ki, maalesef kimse pek de umutlu görünmüyordu!

Çünkü herkes biliyordu ki ortada ne barışa razı taraflar, ne barışı arzulayan bir kamuoyu ve ne de tarafları buna razı edebilecek etkinlikte örgütlü bir sivil toplum vardı.

Yine de bizler, Mevla’m bilsin diye barış umutlarımızı bir dua misali atmosfere saldık...

Umut, savaş ikliminde barış tohumlarını yeşertmeye yetecek mi? İnşallah! Deyip, çaresiz bekleyeceğiz.

Tabii ki başka fikri olan varsa onları da dinlemeye hazırız...

*************

Urfa göbekli tepe

 

Urfa’daki Göbekli Tepe’yi bilmeyenlerin, insanlığın tarihine dair bilgilerinin de henüz çok eksik olduğunu bilmeleri gerekir.

Zira az buz değil, dile kolay, tam 12 bin yıl öncesinden söz ediyoruz. Düşünün ki, peygamberlerin atası olarak bilinen Hz. İbrahim’in tarihi, ancak 4-5 bin yıllık kabul ediliyor...

Bu işleri bilenler, 12 bin yıl önce bu eserleri yapmanın, bugün elinizde yalnızca bir çakıyla uçak yapmaktan daha zor olduğunu söylüyorlar!

Bu vesileyle, bizi oraları gezdirerek misafir perverliğini esirgemeyen sevgili dostum Şehmuz Ülek’e de teşekkür ediyorum.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.