Siyasi partilerin genel seçimlerde “ittifak” yapabilmesi için, iktidar bloku AKP-MHP tarafından hazırlanan ve 12 Mart gece yarısı TBMM tarafından geçirilen yasa gerçekten seçim güvenliği ve adaletini sağlamaya yönelik bir kanun mudur?
4 yasada değişiklik içeren 26 maddeden oluşan kanun Anayasanın 67. Maddesi gereği yasanın yürürlüğe girdiği 13 Mart 2018 tarihinden itibaren 1 yıl içinde yapılacak seçimlerde uygulanmayacağı ifade ediliyor.
Yeni seçim yasasıyla siyasi partilerin; seçimlerde başka bir partiyi desteklenme kararı almalarını yasaklayan hüküm kaldırıldı. Mevcut seçim yasasında bir siyasi parti için yüzde 10 barajı geçerliyken ittifak yapan siyasi partiler arasında aldıkları geçerli oy esası oranında dağılacak.
Yani tek başına seçime girecek iken baraj altında kalacak siyasi parti bu ittifak yasası nimetinden yararlanarak alacağı oy ne olursa olsun İttifak sayesinde istediği kadar milletvekili çıkarırken ittifak kuramayan bir diğer siyasi parti yüzde 9.99 oy alsa dahi her hangi bir milletvekili çıkaramayacak.
Ayrıca üzerinde sağlık kurulu mührü bulunmamasına karşın Yüksek seçim kurulu filigranı, amblemi ve ilçe seçim kurulu mührü bulunan zarflar ile üzerinde leke veya çizik bulunsa dahi geçerli sayılabilmesi akla her türlü kuşkuyu getirmeye yetmektedir.
Çünkü bu noktada bir kural ve standart olmadığı gibi, kuralsızlığı kural haline getiren ve üstelik kanunla meşrulaştırılmaya çalışılan bir durum söz konusudur.
On yıllardır kâğıt üzerinde de olsa bir kurala tabi seçim usulünün tamamen usulsüzlüğe tabi tutulmasını gerektiren ihtiyacın hayra alamet bir durum olmadığını anlamak gerekiyor. Herhangi bir işlem veya bir eylem ya kuraldır, meşrudur ya da değildir.
Farklı iki işlem veya eylemin aynı anda meşru ve geçerli olmasının evrensel hukuk sistemindeki yeri konusunda sahip olduğum bilgi ve mantığın bu işi anlamaya yeterli olmadığını söylemem gerekiyor. Dolayısıyla yeni seçim yasasının amacı eşit, şeffaf, adil, demokratik bir sonucu kabullenme yerine arzu edilen sonucu yaratmaya yönelik “hilei şeriye” cinsinden bir uygulama olduğu kanaatini yaratmaktadır.
Yeni seçim yasasında sandık alanına ilişkin düzenleme de kaygı vericidir. Daha önce belli mesafede sandık mahremiyeti bulunmasına karşın son düzenlemeyle güvenlik görevlilerinin sandığın bulunduğu salon kapısına kadar girebilecek olması özellikle Doğu ve Güneydoğu’da seçim güvenliğini ortadan kaldırmaya yönelik olduğu iddiasını gündeme getirmektedir.
Daha önce yapılan seçimlerde AGİT ve diğer bağımsız insan hakları kuruluşlarının yaptığı gözlem ve kamuoyuna açıkladıkları raporlara bakılırsa endişenin yersiz olmadığı görülecektir.
Yeni düzenlemeyle sandık kurulu başkanları YSK ile o ilde en fazla oy alan 4 partinin belirleyeceği isimlerin yer aldığı listeden kurayla belirlenmesi, güvenlik gerekçesiyle seçim sandıklarının başka bir bölgeye taşınması, aynı binada oturanların farklı sandıklarda kaydedilmesi, seyyar seçim sandığın kurulması,sandık kurulu başkanları kamu görevlileri arasından seçilmesi adil eşit bir seçim güvenliğini ne kadar sağlayacak birlikte göreceğiz..