Siyasetin tılsımlı anahtarı "doğrultu Tutarlılığı”dır.
Bir bireyin ya da siyasal kurumun doğrultusu ve o doğrultuda tutarlılığı olmadı mı başarılı olmak olanak dışıdır.
Beğeniniz beğenmeyiniz, bu günkü iktidarın kökü "31 Mart irtica olayı "na dayanıyor.
Derviş Vahdeti, Melanzade Rıfat ile bu gün yüksek siyaset yapanların farkını gören var mı?
Derviş Vahdeti'nin "31 Mart Olayı"ndan önce yazılar yazdığı VOLKAN gazetesi ile AKİT gazetesi arasındaki farkı bulan var mı?
İttihat-i Muhammedi Derneği ile bu gün iktidarı destekleyen onlarca dernek ve vakıfların farkını tespit eden var mı?
Tümü birbirinin benzeridirler.
Hiç bir değişimi, hiç bir yeniliği kabul etmeyen bu damarın arkasında Emperyalizmin çirkin yüzü vardır.
1915-1920 yıları arasında şeriatın emperyalizm hizmetinde kullanılması için Mekke Şerifi Emir Hüseyin'e her ay 200 bin altın sterlin ödenirdi. Mekke Şerifi Emir Hüseyin yenilikçilik nedeniyle Türk devletini Gâvurlukla suçlayarak 1916 yılında ayaklanmıştı.
Bu gün de, Atatürk’ün Demokratik ve Laik Türkiye'sinde yeşil bayrak açarak "şeriat isteriz" diyenler yok mu?
Derviş Vahdeti geleneğini sürdüren yüzlerce gazeteci, yazar yok mu? Bunlardan bir başyazar yazdıklarından dolayı mahkûm olunca Suudi Arabistan'a sığındı. Sığındığı "Müreffeh Müslüman devlet"e övgüler yazarken " Halk Hâkimiyeti" yerine " Allah Hakimiyeti”ne dayanan bir düzen istiyordu.
Türkiye şimdi o eşiktedir.
TBMM Başkanının buyruğu ile sanatkârların hazırladığı 12 dakikalık oyunun kadın oyuncuları erkek oyunculardan ayrı konuluyor.
Bartın Milli Eğitim Müdürü başı açık kızları görünce çılgına dönüyor.
Çocuklar kuran kurslarına zorlanıyor.
Üniversite Rektörü çağdışı bır kılıkla öğrencilerin karşısına çıkıyor.
Bir başka yobaz "demokratların kafasını kesin" diyor.
Alevi yurttaşlarla ilgili ağza alınmaz laflar ediliyor.
Cumhuriyetin kuruluşundan beri bu damardakiler, hiç doğrultusunu bozmadan çağdaş laik düzeni yıkmak için çalışıyorlar.
Bu damara göre, "Laik Düzeni" yıkmak için her şey mubahtır.
Bu günün gazetelerine baktım içim sızladı.
TBMM de her zaman olduğu gibi dün de torba yasa görüşülüyordu.
O Torbada KDV yasası vardı. Görüşülmekteydi.
CHP Milletvekilleri "Aslanlar gibi" mücadele ediyorlardı.
Aferin diye sim geldi.
Lakin
Bir yemleme oldu.
Aslanlarımız kedi oldular.
AKP ortaya bir" yem" attı.
" TBMM üyeleri, üyelikleri sona eren Milletvekilleri, dışarı dan atanan bakanlar, Kamu Kuruluş ve kurumlarının tüm sosyal tesis ve imkanlarından, en yüksek düzeyde yaralanacak, Genel Kurmay Başkanı, kuvvet komutanları , Oramiral, Orgeneral rütbesindeki askerler ve emekli olmuşların aile bireyleri de dahil TBMM üyelerinin haklarına sahip olacaklar."
Milletvekilleri ve Yüksek rütbeli askerlere bu imtiyazı sağlayan kanun maddesinin altında kimin imzası vardır?
AKP, CHP, MHP nin.
HDP bu imtiyazı kabul etmemiş.
Salı günleri esip gürleyen CHP, işçinin, köylünün, emeklinin partisi değil miydi?
Bu tutarsızlıkla
Bu doğrultusuzlukla halkı zor kandırırsınız.
Namuslu siyasetin Ementüsü Doğrultu tutarlığıdır.
Bakın adamlar Cumhuriyetin kazanımlarını yok etmek için bir asır nasıl tutarlı yer altı çalışması yapmışlar.
Örnek alın.
*************
TÜRKİYE MERSİN OLSA
Geçen hafta Sosyal Demokrasi Derneği Mersin şubesinin davetlisi olarak Sevgili büyüğümüz, dostumuz Murat Karayalçın ile birlikte Mersin'e gitmiştik.
"Sosyal Demokrat Belediyecilik ve Ankara deneyimi" konusunda Karayalçın bir konferans verecekti.
Verdi de.
Bana göre konferans bir finaldi.
Daha Mersin'e ayak basar basmaz, konferans da, söyleşi de panelde başlamıştı. Oturulan her yer doluyor, çok düzeyli açıklamalar yapılıyor, sorular soruluyor ve yanıtlar alınıyordu.
Cumhuriyet Halk Partisi'nin çok nitelikli İl Başkanı Av. Adil Aktay ve Sosyal Demokrasi Derneği Mersin Şube Başkanı Ahmet Yıldız son derece düzeyli, disiplinli organizasyon yapmışlardı.
Gençlerin, kadınların, dinleyicilerin, katılımcıların özenli çalışmaları, dinlemeleri, katkı vermeleri tek kelimeyle harikaydı.
Yıllardır AKP iktidarının toplumu yobazlaştırma çalışma ve çabalarının Mersin'de etkili olamadığını gözlemledim.
Bizim Mersin'de bulunduğumuz günlerde AKP Genel Başkanı da Giresun'da il kongresindeydi.
Kongrede AKP'li gençler "Koro halinda ayet " okuyorlardı.
Kapkaranlık Suudi Arabistan "İslam Bağnazlığı"nı yıkıp Seküler Sistemi uygulamaya çalışırken, Türkiye'de iktidardaki partinin kongresinde, üstelik gençlerin, ayet, ilahi okuyor olmaları anlaşılır gibi değildir.
Olsa olsa;
Bu, laik ve demokrat düzene karşı bir meydan okumadır.
Devleti Bozkırda kuran, bozkır’ı Başkent eden Mustafa Kemal'in kurduğu Laik demokratik sisteme karşı duruş, yine Orta Anadolu'nun bozkır kentlerinden oluyor.
"Akdeniz'in İncisi" Mersin, in
Demokrasiyi,
Laikliği,
Cumhuriyeti,
Birlikte yaşamayı, üretmeyi ve hakça bölüşmeyi özümsediğini gördüm.
Yeniden konumuza dönelim.
Yenişehir Belediyesi Kültür Merkezi'nin gülen yüzlü, demokrasi kültürünün yüzlerine yansıdığı, gözleri çakmak çakmak, insanlarla dolan konferans salonunda;
Murat Karayalçın, çok kapsamlı, çok boyutlu ve çok çoşkulu bir demokrasi dersi verdi.
Sahnenin önündeki pankartta Prof.Dr. İlhan Tekeli'nin
" Katılımcı ve çoğulcu demokrasi, siyasal gücü kimin kullanacağının belirlemesinin, ne olması gerektiğinden çok, siyasal gücün nasıl demokratikleşeceği sorusuna eğilmektedir." sözleri yer alıyordu.
Birlikte üretip hakça paylaşmak için,
Çağdaş ve demokratça yaşamak için,
İslam karanlığından aydınlığa çıkmak için
Hoşgörülü dost ve yoldaş olmak için,
"Türkiye Mersin olsa"