Ergenekon operasyonlarının sürdüğü dönemdi. Görevli imam arkadaşla Medine’deki otelimizde haberleri izlerken, yine emekli bir general polislerce araya alınıp götürülüyordu.
Bu haberi gören imam arkadaş öfkeyle bağırmıştı: “ohh. yakalayın namussuzu, şerefsizi...!”
Bunun üzerine: hocam, nedir bu hiddet? Diye sorduğumda, hocayla aramızda şu diyalog geçmişti:
- Görmüyor musun, adamlar darbeci?
- Hocam, niye, darbe kötü bir şey mi ki?
- Sen kafayı mı yedin, tabii ki kötü!
- Hocam öyle deme; mesela Pakistan da Ziya Ülhak’kın da yaptığı gibi biri ülkemizde de darbe yapıp şeriat getirse yine karşı mı çıkacaksın?
- Deli misin, ona niye karşı çıkayım ki?
.....
Evet...
Nitekim bilahare 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında da bazı arkadaşlara sormuştum: şimdi bu darbe Ak Partiye değil de, CHP’ye karşı yapılsaydı yine meydanlara inecek miydik?
Sağ olsunlar, arkadaşların cevabı oldukça netti: tabiki çıkmayacaktık!
Belli ki sorunumuz ahlaki ve çok derin, bunca sorunla daha ne kadar yaşarız bilmiyorum...
Darbelere…..
Abdulfettah el Sisi, yapılan seçimde %92 oy alarak yeniden devlet başkanlığına seçilmiş...
"Sisi darbeci" diyenler, işte alın size seçimse seçim!..
Bakın Sisi'yi El Cezire nasıl tanıtmış: "Dindar olduğu bilinen Sisi, Mursi'nin Mübarek döneminde üyesi olduğu Müslüman Kardeşler'e fazla yakın olmakla suçlanmıştı. Ancak çoğu Mısırlı subay gibi Sisi de, ulusalcı Cumhurbaşkanı Cemal Abdül Nasır'ın ateşli bir hayranıydı."
Hakikaten de Sisi, oldukça dindar bir insan. Her işine besmeleyle başlayan, hanımı başörtülü, beş vakit namazını kılan, dini bilgisi olan biri.
Daha ne olsun?
Geçmişte darbeci olabilir ama adam şimdi seçimini yapmış ve %92 de oy almış... Yani darbeyi seçimden sonra mı yapsaydı?
Ayrıca darbeye bu kadar takılmaya da gerek var mı?
Sonuçta darbe dediğimiz şey de bir tür hukuksuzluk değil mi?
Mesela işkence gibi, insanların haksız yere işinden edilmeleri, hapse atılmaları veya buna benzer hak ve özgürlüklerinden mahrum edilmeleri gibi!..
Erkler ayırımı
Kendi tabiriyle, “sıkı islamcı” olan bir dostum var. Senelerdir ben bu dostuma, erkler ayrımının niçin gerekli olduğunu anlatmayı başaramadım.
O sürekli; “Hz. Ebubekir, Ömer, Osman ve Ali zamanında erkler ayrımı mı vardı? Tek başına Halife bütün devleti yönetmiyor muydu? Siz onların zamanında kötü bir yönetimin olduğunu söyleyebilir misiniz? Bu erkler ayrımı hikâyesi Batının bir uydurmasıdır, sizi de kandırıyorlar...” deyip duruyor.
Ben de her seferinde, yönetimlerde denge ve denetimin ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalışıyorum...
Üstelik bu arkadaş, okuyan ve evi kitap dolu olan biri!..
Benim artık umutlarım tükendi, bilmem ki siz ne dersiniz?
*********************
Şimdi akıl zamanı ama ah o akıl!..
Beni şaşırtan şey, Duran Kalkan’ın, “Şemdinli’yi alacağız” veya Salih Müslim’in, “Menbic’ten çıkmayacağız” sözleri değil, asıl beni şaşırtan şey, şayet doğruysa, PKK’nın Şengal’den çıkma kararını almış olmasıdır.
Zira Kalkan ile Müslim’in sözleri sürpriz değil, PKK’nın malum aklıdır... Ama Şengal’den çıkma kararı öyle mi? Hâlbuki bu karar ise PKK’dan beklenmeyecek düzeyde doğru bir aklın ürünüdür...
Gerçekten de PKK, kendisine ve Kürtlere bir iyilik yapmak istiyorsa derhal Şengal’den çıkmalıdır.
Yine şayet kendisine ve Kürtlere bundan da daha büyük bir iyilik yapmak istiyorsa, o zaman da şartsız ve hemen şimdi Türkiye’ye karşı yürütmekte olduğu silahlı mücadeleye son verdiğini ilan etmelidir.
Böylesi bir karar, kesinlikle Kürtlerin önünü bütün dünyada açacaktır. Kürtlerin önünde duran yüz yıllık olguyu gerçek bir fırsata çevirecektir. Yalnızca bu da değil, aynı zamanda Türkiye’nin siyasetini ve Ortadoğu’yu da rahatlatacaktır...
Şimdi akıl zamanı ama ah o akıl!..