7 ocak Çarşamba günü bütün dünya haber merkezleri Fransa’nın başkenti Paris’te Mizah dergisi Charlie Hebdo’ ya yapılan saldırıyı manşetten duyurdular. Cezayir asıllı Fransa vatandaşı Koachi kardeşler Kalaşnikoflarla mizah dergisini basarak içeride bulunan 12 kişiyi katlettiler. Birçok tv kanalı katledilen dergi çalışanı 12 kişiden en çok yerde yaralı vaziyete yatan Müslüman polis görevlisinin saldırgan tarafından acımazsızca katledilişini öne çıkardılar.
Oysa selefi Tekfirci ideolojileri ve sıra dışı katliamlarıyla Ortadoğu’yu cehenneme çeviren bu katiller aralıksız hergün Müslüman ve Müslüman olmayan herkesi öldürüyorlar. Suriye Rojava’da, Kobani’de, Irak Musul’da Şengal’de,Kerkük’te, Müslüman Kürtlere Ezidilere, Hıristiyanlar’a Arap’lara karşı hiçbir sınır tanımaksızın saldırı düzenlemekte katliam ve tecavüz gerçekleştirmektedirler.
Üstelik İslam adına katliam gerçekleştiren bu caniler bir çok İslam ülkesi başta olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinden direkt ya da dolaylı her türlü lojistik desteği alarak, katliam saldırı, işgal ve yayılmalarını sürdürmektedirler. Bütün dünyanın başına bela olma potansiyelini taşıyan Elkaide, Daiş türevi bu unsurlar karşısında sadece yalnızlaştırılmış Kürtleri savunma pozisyonunda tutarak seyr etmek sadece batı dünyası değil, İslam aleminin de vicdansızlığını ve iki yüzlülüğünü göstermektedir. Çünkü bu saldırı, bu katliam ve bu terörizm biçimi sadece Kürtleri değil bütün insanlığı ve İslamı’da vurmaktadır.
Bu saldırılar karşısında büyük kesimi suskun ve kısmen de memnuniyetini “fakat ve ama” larla gizlemeyen İslam alemi ve ulemasının sessiz kalarak hızla oluşmakta olan İslamofobiden şikayetçi olmaları, büyük bir aymazlık ve ciddi bir körlükten ibaret kalır. Müslümanlar bu saldırılar karşısında sessiz kalarak en büyük kötülüğü İslam’a yapmaktadırlar.
Önümüzdeki süreç içinde hiç kimse, bütün dünyayı tehdit eden bu vahşi katliamların işleniş biçiminden söz etmeyecek, çünkü yeterince buna alışıldı her gün kitleler halinde insanlar bu caniler tarafından gösterile gösterile acımazsız yöntemlerle infaz edilmekte, kafalar kesilmekte, binlerce kadın çocuk rehin tutularak pazarlarda satılarak, öldürülerek, tecavüz edilerek en ağır insan hakları ihlaline uğratılmaktadır. Buna karşı adına uluslar arası koalisyon güçleri denilen ittifak tarafından havadan sonuçsuz bombalamalar yapılırken, asıl harekete geçmesi gereken İslam dünyası sessiz kalarak işlenen insanlık dışı suçların İslam’la özdeşleşmesine katkı sağlamaktadırlar.
İslam aleminin ve ulemasının sorumsuzluğu nedeniyle, Katliam, Terör, Tecavüz ile özdeşleştirilen ve bu doğrultuda yaratılan algılarla kriminalize edilmek istenen İslam dini olacaktır. Yaratılan bu algıların dayanaksız algılar olmadığını Tatvan da reklam panosuna açıkça asılan ve Peygamber sevgisiyle alakası olmayan ilanlar, açıklamalar, kutsamalar gibi yaygın biçimde yapılan benzeri destek dayanışma çağrılarından okumak mümkündür. Oysa adına katliam yapılan İslam Peygamberi; İslamiyet’in ilk yıllarında kendisine yönelik Arap kabilelerinin şiddetli saldırı ve işkencelerine karşı rahmetle hareket ederek “Sizin dininiz size benim dinim bana” diyerek onları ikna etmeye çalışmıştır.
İslam’ karşı bu katliamlarla uluşan algıları değiştirmek Paris’te terörizme karşı düzenlenen ve yüz binlerce Fransız yurttaşının katıldığı miting te boy göstermekle değil, Suriye’de, Kobani’ de Irak’ta sınırlarımızda dehşet yaratan çetelere sağlanan desteğin tümüyle kesilerek oluşan kötü imajının, tamamen ortadan kalkması, bu belanın bertaraf edilmesi için bunlara karşı pratik bir mücadelenin içine dahil olmakla mümkündür. Bu yapılmadığı sürece Almanya’da olduğu gibi yüzde 61 e yükselen İslamofobi ve yabancı düşmanlığını esas alan ırkçı saldırılar karşısında Müslümanların da, Camilerinin de güvenliğinden söz etmek daha da zorlaşacaktır.