Eğer bir ülkede sanat ve sanatçıya hak ettiği değer verilmiyorsa, para sanat ve kültürün önüne geçmiş ise o ülke bitmiş demektir.
Bir ülkede, parası olan bir kültür adamından daha çok itibar ediliyorsa o ülke çürümüş demektir.
Sanat bir ülkeyi var eden yegâne güçtür. Sanatçı göbeğini açıp vücudunu teşhir eden değildir.
Bu ülkenin sanatı ve sanatçısı sürekli kıyıldığı için halktan yeteri kadar destek alamadığı doğrudur.
Sanatın sihirli gücü her dönemde tartışılmıştır. Sanat, hem siyasilerden, hem de savaş araçlarından daha güçlü bir silah olduğu bütün otoriteler tarafından kabul görmüştür.
Sanat, toplumun hayat damarlarından birisi olduğunu cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından da defalarca açıklanmıştır.
Sanat her türlü gericiliğin ve ırkçılığın karşısında yer alarak toplumcu yanını her fırsatta ispatlamıştır. Sanat toplumun olmazsa olmazı olan bir hayat damarıdır.
Bu ülkede sanatın içine tükürülmesine rağmen, sanat ve sanatçılar halen yerlerini korurken, sanatın içine tükürenlerin izlerine bile rastlanılmamaktadır.
Onun için diyoruz ki bizim türkülerimiz, bizim şiirimiz, bizim romanımız, bizim karikatürümüz, sözün kısası bizim sanatımız, onların atom bombalarınızdan daha güçlüdür. Onun için sanatçılar her karanlık dönemlerde tutuklanmışlardır, katledilmişlerdir.
Bizim Nazım Hikmetlerimiz, bizim Sabahattin Alilerimiz, Bizim Abidin Dinolarımız, Bizim Aziz Nesinlerimiz, Orhan Veli, Yaşar Kemal, Yılmaz Güney, Ahmet Kaya, Mahsuni, Nesimi, daha nicelerimiz bu çetrefilli yolda geçerek bu toplumu buralara taşımışlardır.
BİR YENİ ROMAN VE ESMA UZSOY
Şimdi Anadolu’nun bağrında yetişmiş, Anadolu’nun bütün çilelerini çektikten sonra yurt dışına çalışmaya gitmiş bir roman yazarımızdan bahsedeceğim.
Anadolu’nun kıraç topraklarında doğmuş, kırsal kesimin bütün acılarını yaşamış olan Roman yazarımız Esma Uzsoy’dan bahsedeceğim. Şimdiye kadar üç roman yazmış. “Duygu yolculuğu,” “Giderken dönüp baktı” ve son kitabı ise “VEDA.”
Esma Uzsoy ,Kırk yılı aşkın bir süredir Avusturya’da yaşıyor. Avusturya’da yaşarken de kendi kültüründe, kendi çevresinde, yani Erzincan halk yaşamında bir kesit alarak yeni bir roman yazmış. Yani sözün kısası bu toprakların acılarını içinde biriktirerek Avusturya’ya taşımış, orada ise bunları yazıya dökmüş ve romanlarına yansıtmış.
Esma Uzsoy’un “VEDA” adlı romanı yeni piyasaya çıktı. Bu romanda Anadolu’nun acımasız törelerini, feodal aile ilişkilerini, aşkı ve aşka ihaneti bir arada görmek mümkün diyor.
Esra Uzsoy sade Türkçesiyle, akıcı bir dille, toplumsal bakış açısıyla böyle bir yapıtın altına imza atması bence çok büyük bir başarıdır. Çünkü yazarımız kırsal toprakların ürünüdür. Bir Anadolu kadının önü açılınca neleri başaracağının da kanıtıdır. Kendisine başarılar diliyorum. Yazım dünyasına hoş geldiniz diyorum.
BABA İSHAK, ŞEYH BEDREDDİN VE MUSTAFA SUPHİ
Anadolu toprakları birçok acıya, kıtlığa, kıyıma ve kırıma ev sahipliği yapmış topraklardır. Onun için Anadolu bütün bu acılara karşı tepki vermiş ve isyan etmiştir.
Ben Baba İshak isyanını, Şeyh Bedreddin ayaklanmasını ve Mustafa Suphi’nin mücadelesini ve katledilmesini romanlaştırarak Anadolu’nun egemenlerine karşı isyanını yazdım.
“Baba İshak Kefersudi” adlı romanım 2013 yılında çıkmıştı.
“Karadeniz’de bir yakamoz: Mustafa Suphi” adlı romanım bu yıl çıktı.
“Şeyh Bedreddin” adlı romanım da yeni çıktı. Her üç romanım da Tarihi roman olduğu için tarihe ışık tutmayı amaçlamaktadır. Biz bir ömür verip bu eserleri yarattık. Gerisi ise okuyucuya kalmış.