ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

AKP Cumhurbaşkanı adayının, dün medyaya yansıyan HDP nin baraj altı kalmasına dair verdiği "taktik"ler ile HDP nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş için YSK' na talimatını dinlerken hayretler içinde kaldım.

 

Bir yanlışım mı vardır diye Demokrasinin ne demek olduğunu bir kere daha okudum.

Yanıldığım hiç bir nokta yoktu.

 

Bir ülkede tam demokrasinin olabildiğine inanmak için,

 Gönüllü birlikteliklerle bir arada bulunan o ülke halklarının tüm kesimlerinin, çoğulcu özgür iradeleri ile katılımcı olarak yönetim ve denetim süreçlerine katıldığı, demokrasiyi tüm sivil kurum, kuruluş ve kadroları ile var ettiği, çok kimlikli, değişik inançlı, çeşitli kültürden insanların birlikte yaşamasına olanak sağladığı bir mekanizmanın yapılandığını görmek gerektir.

 

Türkiye 2000 li yıların başında böyle bir yapılanmanın gerekliliğini kanıtladı. AKP iktidarı, Aydınlar, siyasetçiler, Sivil Toplum Örgütleri, akademisyenler, asker ve sivil bürökratlar tarafından sindirildi. Desteklendi,

Basının önemli kalemleri, medya kuruluşları destek verdi, ABD ve AB başta olmak üzere dünya devletleri ilgi gösterdi.

Türkiye'ye; Demokrasi, özgürlük ve eşitlik gelecekti.

AKP ve kadroları güçlendikçe demokrasiden, haktan, hukuktan uzaklaştılar.

Adeta bir "güç zehirlenmesi" başlamıştı.

Ülke bir "Tutukevi"ne dönüştürüldü,

Demokrasi bir kenara atıldı.

OHAL, Baş üstünde tutulan sistem oldu.

Türkiye’nin; Örgütlenmesinden, iktidar olmasından sakınca görmediği AKP nin; nasıl bir karşılık verdiğini anlamak için

 

Oscar Wilde'nin öyküsünü okumak lazım.

Öykü şöyle.

İSA Nasıra'ya döndüğünde kenti tanıyamadı.

Eski Nasıra ağıtlar ve gözyaşları doluydu. Ama yeni Nasıra' da

Kahkahalar ve şarkılar vardı.

Kolları çiçeklerle dolu kölelerin beyaz mermerlere basarak girdikleri bir eve daldığında lal rengi örtülere uzanmış bir adam gördü. Adamın dudakları şaraptan kıpkırmızıydı.

 

İsa adama yaklaştı; Omuz una dokundu ve sordu.

"Niçin böyle safahat içinde yaşıyorsun?"

Adam başını çevirdi. İsa'yı tanıdı ve yanıt verdi.

"Ben cüz zamlıydım. Beni iyileştirdin. Şimdi başka türlü nasıl yaşayabilirim."

İsa evden çıktı. Sokakta yüzü boyalı, ayakları incilerle süslü bir kadın gördü. Kadının arkasında arzuyla gözleri parlayan bir erkek yürüyordu.

İsa adama yaklaştı dokundu. Ve sordu.

"Niçin bu kadını böyle arzu ile izliyor ve bakıyorsun."

Adam İsa'yı tanıdı.

 

"Ben kördüm. Benim gözlerimi açtın şimdi başka neye bakabilirim" dedi.

 

İsa bu kez kadına yaklaştı.

"Tuttuğun yol günah yoludur. Neden bu yolu tuttun " diye sordu.

Kadın İsa'yı tanıdı ve gülerek yanıt verdi.

"Bu yol çok keyifli. Üstelik sen benim bütün günahlarımı affetmiştin."

O zaman İsa yüreği acıyla dolu, kentten ayrılmak istedi. Varoşlarda yürürken bir hendeğin dibine oturmuş ağlayan birini gördü. Ona yaklaştı. Saçlarına dokundu.

"dostum, niçin ağlıyorsun."

Lazar (İsa'nın dirilttiği adam) şöyle bir doğrulup baktı. İsa'yı tanıdı.

"Ben ölmüştüm. Beni dirilttin şimdi ağlamaktan başka ne yapabilirim" dedi,

Ağlamamak gerekir.

Çünkü

Yapılacak çok iş vardır.

Herkes Demokrasinin kurallarına inanmalı ve sarılmalı

Demokrasi bir kurumu, bir topluluğu abat ettiği gibi, uymayanları da berbat eder.eder.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.