24 Haziran erken değil baskın seçim kararı ile birlikte Türkiye de anında seçim havası yaratıldı ve her türlü desteği arkasına alan iktidar ve reis ipi önde göğüsleme yaratıcılığını yarattılar.
Seçimler dolayısıyla OHAL ve KHK lar dan ezilen ihraç edilen işkence gören hiçbir suçu günahı yok iken tutuklanan yoksul emekçi halk; umut ve düşlerini tazeleyerek heyecanla sandığa gidip, insanca bir arada birlikte yaşamanın kapısını aralamak için oyunu kullanarak barış ve özgürlük istedi.
Ancak sandıkların akşam beşten itibaren açılması ile birlikte bütün ezilenlerin olduğu gibi hepimizin umudunu buna bağlayan halkın büyük bölümü ile birlikte umutlarımız, düşlerimiz, hayallerimiz başka bir bahara mı kaldı. Kaldı mı kalmadı mı bilmiyoruz.
Onurlu gururlu demokrasi yönetimi ile yaşamak için sandığın tek başına çözüm ve adres olmadığını bir kez daha görmüş olduk.
Demokrasilerde tabii ki sandık belirleyicidir. Seçimler demokratik yapıldığı sürece demokrasi yaşanır ve sandıkta çıkan sonuç baş göz üstünedir.
24 Haziran erken ya da baskın seçimi ne demokratiktir ne de halkın tam olarak iradesidir.
Seçimler gecenin bir saatinden sonra bazı kirli ellerin sandıklara dokunması ile şekil değiştirmiştir.
Zaten OHAL in var olduğu bir ülkede demokratik seçim yapıldı halkın iradesi özgürce sandığa yansıdı demek akla izana mantığa pekte uymayan uymayacak olan bir durumdur.
Ne yapmak lazım?
Seçimler bittikten ve hele de on altı yıldır yaşanan şu ya da bu şekilde bazen kediler trafolara girse de bazen oylar çalınsa çırpılsa da son olarak ta toptan el konulsa da bir şekilde her mağlubiyetten sonra mağlubiyeti sözde hazım edemeyiz.
Ya da hazmedemeyiz gibi görünür ve ne yapmak lazım diye hep birbirimize sorarız.
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki Bu CHP ile bu genel başkan ve genel yönetim kurulu ile hiçbir zaman başarılı olma şansımız yok. Bu kadro en kısa zaman da 9. Mağlubiyetten sonra en azında acilen bu işi bırakmalı. Bu iş yani gerçek siyaset gerçek ideoloji olan sosyal demokrat düşünceyi evrensel kural ve kurumları ile işletecek hayata geçirecek sağda değil solda örgütlenme yapacak bir kadro en kısa zaman da CHP nin yönetimine gelmeli.
Bunu yapacak Muharrem İnce mi Fikri sağlar mı Murat Karayalçın mı ya da hiç biri değil daha genç dinamik ehliyetli liyakatli olan başkaları mı?. Layıkıyla yapacak kim olacak sa o olmalı ve o kadroya en kısa sürede görev verilmeli.
Gelecek kadro ilk etapta partinin anti demokratik olan tüzük ve programını demokratikleştirmelidir. Yani demokrasiyi uygulamaya önce içerden başlanmalı ki ondan sonra dışarıya demokrasiyi getirebilelim.
Dinamik sol sosyal demokrat olan ve Türkiye nin en can alıcı sorunu olan Cumhuriyet için demokrasi için Kürt sorunu için Aleviler için emekçiler ve çiftçiler için mağdur olan edilen halkımız için çözümler üretecek ve en kısa sürede sonuca götürecek bir programla dik duruşla ortaya çıkacak.
Aynı dik duruş ve kararlılıkla bu düşünceleri hiç taviz vermeden geri vites yapmadan götürecek kadrolar inanın en kısa zamanda önce çok etkili bir ana muhalefet daha sonra da iktidara el uzatır.
Böyle bir kadro kurulmayıp bu şekli ile devam ederek Alanları, sokakları toparlamadığımız, yoksul emekçi halklarla buluşmadığımız sürece, onların sorunları ile ciddi ciddi ilgilenilmediği sürece bu topraklarda kalıcı bir barışı sağlamanın ve insanca yaşamanın imkânsız olduğu gerçeğini artık görmemiz lazım.
AKP Devletin bütün imkânlarını son haddine kadar kullanırken CHP ve diğer Millet ittifakı bileşenleri zaten zor şartlarda çalışırken zaten HDP nin adayı tutsak tı.
Dışarıda çalışan partililerde her an her türlü baskı olabileceğini düşünerek ancak yılmadan usanmadan çalışıyorlardı.
AKP iktidarı bütün bu devasa gücüne rağmen Cumhurbaşkanı adayı tutsak olan HDP de her zaman olduğu gibi bu baskın seçimde de korkuyor ve çekiniyordu.
Kendi hesaplarına göre de haklılık payları var idi. Şayet HDP Barajı aşmaz ise Doğu ve güney doğuda ki oylar otomatikman kendilerine geçeceğinde o zaman mecliste anayasayı değiştirme çoğunluğuna da sahip olacaklardı. Ancak ülkesini vatanını seven demokrasi ve özgürlüklerden yana olan ülkenin her köşesine her bir parçasına barışı getirmek isteyen duyarlı vatandaşlar milletvekilliğinde HDP ne oy verdiler ve şu an 67 Milletvekili ile mecliste 3. Parti durumundadır.
İnanın öyle görünüyor ki Selahattin Demirtaş tutsak olmayıp en azında alanlarda olsa birkaç yeri gezerek konuşma yapabilse idi durum çok farklı olabilirdi.
Muharrem incenin bu seçim sürecinde genel olarak toplumu kucaklayan vatandaş ağzı ile yaptığı söylemlerle bir değişim rüzgârı estirdiğine de tanıklık ettik. Ancak yürütülen seçim çalışmaları sürenin de kısa olması nedeni ile Muharrem İnceyi iktidara taşımaya yetmemiştir.
Bir şekilde iktidar kendi galibiyetini ve RTE nin başkanlığını ilan ettikten sonraki özellikle CHP adına gelişen gelişmeler kısır çekişmelerle partinin üzerinde silindir geçmişçesine darmadağın bir durumda olduğunu görüyoruz.
Seçim süresince muhalefetin seçim çalışmalarına seçim programlarını genel ve özel de olsa hiçbir şekilde yer vermeyen havuz medyası, CHP de ki kısır çekişmeleri muhalefetin değişim talebini en detaylarla hatta olası kavgasını günlerdir nasıl ekranlara taşıdıklarını hayretlerle görüyor ve izliyoruz.
O zaman ne yapılmalı?
CHP de bu dağınıklığın yukarda da saydığımız gibi birçok nedeni olmakla birlikte asıl neden partiye hâkim olduğunu zanneden mevcut yönetimin partiyi kısır ve iç çekişmelerle oyalayarak kendi denetimlerine alma çabasıdır. Yıllardır bu kafa hep var olmuş halen de bu kafa var ve devam etmekte olduğu görülmektedir. Buna dur denilmeli kişileri değil artık ülkeyi Cumhuriyeti layık demokratik parlamenter sistemi yeniden yaşatmak ilelebet koruyup kollayabilmek için Gün ben değil biz olma günüdür.
CHP’ye yıllarca hizmet etmiş mücadele vermiş bir vatandaş olarak yüksek sesle ülkem için demokrasi için diyorum ki şu günkü Türkiye şartlarında tek yol ve çözüm CHP nin değişimini sağlayarak CHP’nin bütün kapılarını koşulsuz sonuna kadar emekçilere, gençlere ve kadınlara Alevilere Sünnilere Kürtlere Türklere kısaca halklara açmasıdır.
Bütün bu değerlerle birlikte Emekçilerin, kadınların ve gençlerin karar süreçlerinde olduğu halk için halkla birlikte politika yapıldıktan sonra iktidara koşmamak düşünülemez.
24 Haziran seçim sonuçlarını Kılıçdaroğlu için hezimet, İnce için başarı olarak göstermemek gerekir.
Başarı iktidar olmaktır. Bu anlamda Kılıçdaroğlu 16 yıldır Malatya da ki il başkanı ve genel başkan yardımcısı 7 yıldır hep başarısız olmuşlardır. Sadece biri milletvekili diğeri de il başkanı olarak yerlerini korumuşlar korumaya devam ediyorlar.
Evet, İnce CHP den şöyle ya da böyle fazla oy almıştır. Onlara göre başarılıdır.
Kılıçdaroğlu zaten başarısızdır il başkanı ve destekçisi genel başkan yardımcısı da başarısızdır ve en kısa zaman da o makamları terk etmelidirler
5 - 10 yıl süresince partinin bütün kademelerinde şöyle ya da böyle sadece hiçbir iş yapmadan siyasete hiçbir katkı sunmadan görev alan ve partide bağdaş kurup, partiyi sadece kendi siyasi istikballeri için kullananlardan bu halk bıktı ve usandı.
Umut olmaktan çıkıp, umutlarımızı tüketen bir hal aldınız.
Arkadaşlar gün; mücadele günüdür.
Gün; dayanışmayı büyütme günüdür.
Gün; bütün solcuların, sosyalistlerin, sosyal demokratların, devrimcilerin bir araya gelme ve ortak tutumla yerel seçimlere hazırlanma günüdür.
Gün; işçilerin, emekçilerin, kadınların ve çocukların taleplerini karşılayacak politikaları üretme günüdür.
Gün; savaşı değil barışı, ölümleri değil yaşamı savunma günüdür. Gün; yoksul emekçi halkın talepleriyle sürekli olarak gündemde kalma başarısını sağlama günüdür. Gün; ben değil, gün 80 milyon insan olma günüdür.
Buradan bütün etkili ve yetkili insanlara sesleniyorum artık Yeter diyoruz! Halkın partisini halka hakkın sahibini haklılara teslim etme zamanı gelmiştir geçmektedir..
İllahi de ısrar ederseniz değişime engel olursanız şunu iyi bilin ki parlamenter sistem gitti bundan sonra ülke adına halkımız adına çok şeyleri kaybedeceğiz bunun sorumlusu bu gün koltuğa sarılıp kopmayanlardır.