Kendine İslam cumhuriyeti adını takan İran rejimi gelenekselleştirdiği Kürd soykırımını bütün dünyanın gözü ve sessizliği önünde idamlarla sürdürüyor.
Üç Kürd aktivist Ramin Hüseyin Penahi, Zanyar Muradi, ve kuzeni Loqman Muradi aşağılık ilkel, ahlaksız kuralsız, Hiçbir din, vicdan, hukuk sisteminde karşılığı ve meşruiyeti bulunmayan gerekçelerle idam etmesi ne ilk nede son olacaktır.
Dr Şerefkendi ve Qasımlo ile başlattığı katliam zincirini masum Kürd gençleriyle sürdürerek varlığını korumaya çalışmaktadır. Oysa tarih boyunca ne Kürd Halkı ne de evlatları hiçbir halkın, devletin varlığına, egemenliğine karşı tehdit olmadılar. Tek suçları ve tek istedikleri Allahın kendilerine doğuştan verdiği hakları istemeleridir.
Ne yazık ki Kürtleri idam edenler de Allah adına anarak bu vahşi katliamlarını temellendirmektedirler.
İran rejiminin Kürd gençlerine karşı idam biçiminde sürdürdüğü katliamın asıl sorumlusu dünya sistemi, Birleşmiş Miletler ve Kendilerine laik demokratik, evrensel, çağdaş etiketi yapıştıran irili ufaklı dünya ulus devletleridir.
Irak’ta Suriye’de Cihadist kafa kesen, tecavüz eden örgütlere karşı mücadele koalisyonunu kuran ABD baş ta olmak üzere tüm batılı ülkeler her nedense İran Barbarlığına karşı tek kelime etmemektedirler.
Bugün İran Şii idam cumhuriyeti; barbarlığıyla, temel İnsan hak ve özgürlüğüne karşı olan tutumuyla, yargısız infazlarıyla, İslam dinini kendi mezhebi anlayışına uygun keyfi biçimde uyarlamasıyla Suni selefi Katliamcı cihadist anlayıştan hiçbir farkı bulunmamaktadır.
Daiş anlayışı İslam ve dünya insanlığı için ne kadar tehdit ise, yayılmacı Şİİ İran idam devlet anlayışı da dünya insanlığı için o denli tehdittir.
Diplomaside temel söylemlerden birisi de devletlerarasındaki ilişkinin dayanağı çıkar olduğu söylenir. Hangi çıkarınız, Hangi ahlaki vicdani evrensel ideal ve değeriniz bu haksız vicdansız infazlara karşı sessiz kalmanızı sağlıyor.
Bu sessizliğinizin gerçekten taptığınız çıkar ve değerlerinizi korumaya yettiğini mi sanıyorsunuz? Bir yandan başkentlerinizin merkezinde Kürd liderlerinin birer birer infaz edilmesine sessiz kalırken, diğer yandan kentlerinizde Kürd mültecilerin demokratik ifade hakkını engelleyerek hangi ekonomik çıkarınızı korudunuz.
Bu sessizliğinizle insanlığa karşı işlenen suç ortaklığınızı ve desteğinizi gizleye bileceğinizi mi sanıyorsunuz. Sadece Muhalif ve şair kimliğinden dolayı gencecik insanların infaz edilmesine karşı sessiz kalmanız hangi çıkar ilişkinizi garanti altına alabiliyor.
Aslında ne doğu despotizmi ne de batının sahte demokrasisi arasında bir fark var. Her ikisi de ikiyüzlü ve çıkarcıdır.
Şii cihadistlerle Suni cihatçılar arasında bir fark olmadığı gibi, batının inanç ve değer sistemiyle bu ikili arasında pek bir fark yoktur.
Kürtlerin tek şansızlığı Müslüman bir halk oluşları yüzünden Batı dan gerekli insani destek ve dayanışmayı bulamamaları, Müslüman devletlerin ortak saldırısı altında mazlum olmalarıdır.
Beşikçi Hocanın ifade ettiği gibi iki yüz bin nüfuzlu Andora’nın, kırk milyon Mazlum Kürd halkının iradesini yok sayabilecek bir hakka sahip olduğunu sanmasıdır.
İşte dünya sisteminin bu mazlum halka bakışı bu kadardır. İran gibi insanlık düşmanı devletlerin beslendiği ve cesaret aldığı temel dayanak ta burasıdır.