"Birey kendini aşmadan, hırs ve kibir duygularından arınmadan demokrasiyi içselle yemez.
Demokrasiyi içselleşmeyenler hoş görünmek için de onu kullanırlar".
Birçok ülke devlet yönetiminde zaman zaman demokrasiye benzer uygulamalar yapılmıştı. Örneğin, İtalyan Şehir Devletlerinde, İskandinav Ülkelerinde, İrlanda'da ve değişik ülkelerde bulunan küçük otonom bölgelerde demokrasinin ilkelerinde seçim yapılması, Meclis oluşturulması gibi uygulamalar oluyordu. Fakat tümünde de demokrasiye katılım bir takım ayrıcalıklara bağlanmıştı. Erkek olmak, vergi vermek gibi standartlarla kısıtlanıyordu.
Ortaçağda demokrasinin gelişme süreci içinde en büyük olay İngiltere'de Kral'ın yetkilerini din adamları ve halk adına sınırlayan Magna Carta I. ibertatum'un (Büyük Sözleşme) ilan edilmesidir.
Bu belge doğrultusunda ilk seçimler 1265 yılında yapılmıştı.
Bu seçimlere de kısıtlamalar getirildiği için halkın çok az bir kısmı katılabilmişti.
20. yüzyılda demokrasi hızlı bir değişme ve gelişme göstermiş olsa da, özellikle cahil ve yoksul bırakılmış halkın yoğun olduğu geri kalmış ülkelerde demokrasiden çok uzaklaşılmıştır.
Egemen olanlar, egemenliklerinin devamı için demokrasiye karşı akıl almaz hileler yapmıştır. Yapmaktadır.
Beyler, krallar, padişahlar faşist Parti başkanları dahi durumlarını demokrasiyle açıklamya çalıştıkları olmuştur.
Ülkemizde tek kişinin iki dudağı arasında çıkanların yasalaştığı uzun bir süreç yaşandı. Şimdi iş daha da karmalaştı, daha da kolaylaştı. Yasa yapma yerine tek kişinin iradesi ve imzası yeterli hale geldi.
Siyasi partilerde de benzer lider egemenliği vardır. O nedenle Partilerin yetkili ve etkili katlarında bulunmak, parlamentoya girmek, Yerel Yönetimlerde erk sahibi olmak için halkın iradesinden çok "Lider gözüne girme" çabaları daha uygun görülüyor.
16 Eylül tarihinde toplanan CHP Part Meclisi, yerel seçimlerde aday belirleme sürecinde "önseçim" yani çoğunluğun katılımı yönteminin sınırlı olacağı eğilimi ortaya çıkmıştır..
Kendileri için "kale" saydıkları yerlerin dışında yoğun katılım olmayacak. yani "önseçim" yapılmayacak..
Bu durum da "kale" denilen yerlerde egemen olan belediye başkanları için sakınca oluşturur.
Nitekim Pazar günü yapılan CHP Ankara İl Danışma Kurulu toplantısında;
Taş delen gillerden Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen Yaptığı konuşmada şunları söylüyor. "Partide kesinlikle "önseçim" istemiyoruz ."önseçim" için çaba gösteren çalışanlarımız varsa onlarla da yollarımızı ayıracağız."
Bu konuşmanın mealı şudur. "Ben demokrasi memokrasi istemiyorum. Bir yolunu bulup aday olurum siz de "kuzu kuzu oy vereceksiniz"
Bir de "aba altında sopa göstermek" vardır. Çalışan emekçilere "benden yana olmazsanız sizi işten atarım açlığa mahkûm ederim" mesajı veriyor.
Emekçiye zülüm yapan AKP ye denilecek sözümüz kaldı mı?
Elin oğlu "sen kendi içindeki zalimlere bak" demez mi?
Diyeceğim o ki demokrasi kin, hırs, menfaat ve kibir duygularından arınmamış kişilerin kabulleneceği sistem değil.