Yaklaşık 5 – 6 ay sonra 31 Mart 2019 da Türkiye genelinde yerel yöneticilerimizi yani belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini ve büyük şehir olmayan yerlerde il genel meclisi üyelerimizi seçeceğiz.
Bu seçimler nedeni ile yarışlar, kulisler, çekişmeler, hatta çok yerlerde pazarlıklar şimdiden başladı.
Bunları sadece aday adayları değil ne yazık ki siyasi partilerin genel merkezleri de hararetli bir şekilde ittifak nedeniyle yapıyor yapmaya devam ediyor.
Örneğin AKP – MHP Cumhur ittifakı şimdiden uzlaşma ittifak diyerekten kendilerine göre illeri paylaşıyor ora senin bura benim gibi paylaşımlar yapıyorlar. Bununda dışında partiler birbirlerinin muhtemel adaylarını ayartarak kendilerinde aday olmasını sağlamaya çalışıyorlar.
Görünen o ki demek ki bu seçimler rant elde etmede çok önemli ki paylaşımı paylaşamıyorlar.
Çirkin ve kirli bazı durumlarla karşı karşıyayız.
Bu olumsuz durum da bize gösteriyor ki seçimlerde seçilmek isteyenler seçtirenlerin büyük çoğunluğu yöneticilerde kalite düşmüş siyasi ahlak dibe vurmuş durumda.
Halbuki yerel yöneticiliği bir hizmet yarışıdır ancak bu günkü gelişmelere olumsuzluklara rant için koşanlara baktığımızda hiç de öyle olmadığını söylersek yalan söylememiş oluruz.
Türkiye genelinde baktığımızda genel olarak çok illerimiz in yaşam kalitesi düşmüş ekonomik çöküş başlamış netice olarak iller göç de aldığı için eriyor yok olma noktasına gelmişler. Yok, olma derken sıkıntılar had safhaya gelmiştir.
Yerel yönetimlerin yöneticilerinin asli görevi rant peşinde koşmak değil vatandaşın o bölgede beldede yaşayan vatandaşın yaşamını kolaylaştırmaktır.
Ancak son zamanlarda bakıyoruz iç Anadolu da da Karadeniz de de Doğu Anadolu da da Ege de de, Ak Denizde de Marmara bölgelerinde de sıkıntı aynı sıkıntı ve hep kan kaybediliyor ve halkın yaşamı kolaylaşmaktan ziyade zorlaşıyor çünkü halk her geçen gün daha fazla fakirleşiyor.
Birde Nüfusun her geçen gün artması yeterli gelirin olmamasının yanında ehliyetsiz liyakat sız yönetim ve yöneticilerin savurganlığı iş bilmemelerinden dolayı alt yapı işlemlerinin hesapsız kitapsız yapılması eşe dosta ranta dönük yapılması aynı şekilde sadece vitrin düzeltmek için üst yapılar yapılması trafik ve toplu taşıma sorunlarının her geçen gün kartopu gibi büyümesi yaşam alanlarının daraltılması ve asıl olan üretmeden tüketen toplum olmaya zorlanmamız şehirleri, ilçeleri, beldeleri yaşanacak yer ya da yerler olmaktan çıkarıyor.
Yerel yönetimler sadece alt yapı ulaşım su ile uğraşmaz. Yerel yönetimler bu asli görevlerinin dışında da görevleri vardır.
Örneğin o bölgede ne önemli ise Turizm, maden, tarım, sanat, kültür vs vs içinde planlar projeler üreterek hayata geçirmek için çalışmaları ivedilikle yapmalıdır yani üreterek tüketmeyi halka öğretmeli ve halk için halkla birlikte çalışmalıdır. Dürüst olmalı soymamalı soydurmamalıdır.
Bunlarla birlikte insanları bir arada birlikte dostça kardeşçe yaşamaya çalışmalı.
Kent te bölgede bir arada yaşama kültürü bir bilinç olarak yerleşirse o kentte barış olur dostluk olur kısaca demokrasi olur.
Demokrasiler kentlerde beldelerde oluşursa yani tabandan tavana yürüdükçe kökleşir yerleşir.
Günümüzde en büyük tehlike iktidarı ve muhalefeti ile her şeyi vesayet altına almasıdır.
Bu ülkede siyasi partiler ve seçim yasaları demokratikleştirilmedikten sonra hiçbir seçimin hiçbir kentin demokratik olarak yönetilmesi mümkün değildir.
Gerçi şu gün itibarı ile ülkemizde tek adam sistemi uygulanmaktadır o nedenle hiçbir alanda hiçbir şekilde demokrasiden barıştan özgürlüklerden bahsetmek mümkün görünmüyor konuşanlarda gidiyor…
Bir ülkenin ya da yerel anlamda bir kentin çağdaşlaşması o ülkede demokratik bir seçimin yapılabilmesi için o ülkede demokrasinin tam kurum ve kuralları ile işlemesi lazım. Örneğin Malatya da Demokratik bir seçim yapılmak isteniyorsa kararı Malatyalı vermeli başka il ve ilçelerde de beldelerde de her yörede bölgede halk kendisi kendi yöneticisini seçmeli seçebilmeli.
Gelelim Malatya’mıza.
Malatya da durum nedir? nasıl olacaktır.?
Malatya 1977 yılından bu yana başta Hamit fendoğlu ile başlayan sağ yönetimlerle yönetilmektedir.
Hamit Fendoğlunun hain ve şerefsizce tuzaklanarak gönderilen bomba ile gelini ve torunları ile birlikte çok acı bir şekilde katledilmesinden sonra yerine Kardeşi İbrahim Fendoğlu seçilmiştir. 12 eylül faşizmi ile yerel yönetim askeri yönetimin iradesine bırakılmış daha sonra sözde demokrasiye geçişte Av.Seyhan Semercioğlu,Mimar Münir erkal( 2 dönem ) Mühendis Yaşar Çerçi ve 2003 ten bu yana AKP li Av.Cemal Akın, Lise mezunu olarak bildiğim Ahmet Çakır (bir buçuk dönem) ve şimdi Hacı uğur Polat……………
Saydığım bu belediye başkanları hep sağ taraftan ve üç aşağı beş yukarı hepsi AKP zihniyetli başkanlardı. Çünkü hepsi AKP den de aday olmak olabilmek için çaba sarf edenlerdenler.
Malatya şehri ortada.
Trafiği ile hava kirliliği ile yolları ile alt ve üst yapıları ile Kültürü ile sanatı ile geri kalmış ve büyük şehir değil büyük köy gibi.
O zaman ne yapmak lazım?
Önümüzde ki seçimlerde çok daha dikkatli olmak kentimize hizmet edecek rantı düşünmeyecek halkın malını soymayacak soydurmayacak adayları seçmek için birleşmek bütünleşmek lazım.
Malatya da bütün partilerde aday adayları ilçelerde dâhil her kentte ufak ufak ortaya çıkmaya başlamıştır.
Malatya da 2003 ten bu yana AKP başta büyükşehir belediyesi olmak üzere iki büyük ilçe olan Battalgazi ve Yeşilyurt ta hep önde giderek seçimi kazanmıştır.
Son seçimde CHP çok az bir oyla Hekimhan ve Arguvan’ı sace ve zorla kazanmıştır.
Diliyor temenni ediyorum bütün siyasi partiler ön seçimle ya da daha demokratik olarak üyelerle yargı denetiminde başkan adaylarını belirler ve ona göre halkımız oyunu kullanır.
Malatya’nın kaderi böyle olmamalı. Malatya halkı çağdaş demokratik bir yönetimi ve yöneticiyi daha çok hak ediyor. O nedenle CHP ne çok önemli görev düşüyor aday belirlemeyi yine tek adam yaparsa seçimlerde çok zorlanacak gibi.
Yerel yönetimler gerçekten çok önemli yönetimlerdir. Diliyorum bu önemi anlayarak bilerek siyasilerimiz hareket eder özellikle ön seçimle adaylarını belirlerler.