ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

 

 

        Dincilik ve ulusçuluk taban tabana birbirlerine zıt iki kavramdır. Ulusçuluk, dinciliğe alternatif bir akım olarak doğmuştur.

        Dincilik Ortaçağ feodal dönemde kralların ve diktatörlerin ideolojisidir. Kralın veya diktatörün tahtı kutsal din anlayışı ile kutsanmıştır.

        Krallar bu dönemde bazen peygamber vekili( Halife) bazen de tanrının yeryüzüne yansıyan gölgesi olarak kabul görmüştür.

        Milliyetçilik ise dinci anlayışa alternatif olarak doğmuştur. Dinin ümmet anlayışına karşı millet kavramını doğurmuştur. Dinciler ile burjuvaların arasındaki mücadele, tarihsel süreç içinde Fransız Devrimini doğurmuştur.

         Fransız Devrimi, siyasi olarak milliyetçilerin dinci kralcılar ile hesaplaşmasıdır. Din devletlerinin tarihsel sürecinin tamamlanmasıdır.

Fransız devrimi sürecinde yaklaşık 40 000 kilise ve kral yanlısı insanın başı giyotinlerden kesilmiştir.

        Fransız İhtilalı sonrası milliyetçilik anlayışı yeni milli devletlerin doğmasına neden olmuştur. Belirleyici unsur, din değil “dil” olmuştur. Çünkü kültürlerin oluşmasının yegâne aracı dil olduğu kanaatine varılmıştır.

         Batı Avrupa’da gelişen kapitalist burjuva anlayışı hızla bütün Avrupa’ya yayılmış ve dinsel krallık anlayışları yıkılmış, bunun yerine yerel meclislere dayanan milli devletler oluşmuştur.

          Bu süreçte sınıfsal ittifaklarla oluşan ulus devletlerinin idare biçimi demokrasi olmuştur. Demokrasi anlayışı 19. Yüzyılda hızla Avrupa’ya yayılmıştır.

          Bu süreç Müslüman ülkelerde işlememiştir. Çünkü Müslüman ülkelerin tamamı o dönemde Osmanlının egemenliği altındadır. Müslüman bölgelerde sanayi gelişmemiştir. Sanayi gelişmediği için bu işin lokomotifi olan sanayi burjuvazisinden mahrum kalmıştır

          Osmanlı aydını 3.Selimden sonra her ne kadar milli devlet, millî edebiyat ve benzeri kavramları tartışmaya açmış ise de Osmanlının çok uluslu bir devlet olması bu tartışmaların önünü hep kesmiştir. Osmanlı ancak tam olarak balkanların Osmanlıdan ayrılmasından sonra mili devlet anlayışını tartışabilmiştir.

           Bu süreç itaati terakki ile Abdülhamitçiler arasında bir hesaplaşmaya dönüşmüş ise de ittihatçıların yanlış politikaları yüzünde başarılı olamamıştır.

           İttihatçıların beceremediği süreç 1923 yılında cumhuriyetin ilanı ile tamamlanmak istenmiştir. Cumhuriyetçiler bu süreci tamamlamak için yukarıdan aşağıya doğru örgütlenmişlerdir ama başarılı olamamışlardır. Çünkü halkın kültür seviyesi yeterli değildir.

            Bu devrime öncülük edecek burjuva sınıfı yoktur. Onun içindir ki Cumhuriyetçiler KİT ler oluşturarak milli bir burjuva sınıfı oluşturmaya çalıştılar. Bugün bütün KİT ler devre dışı bırakıldı.

          Okuryazar oranı %5 civarındadır. Cahil ve yoksul ve köylü halktan laik düşünce olması zor bir işti. Devlet eliyle yukarıdan aşağıya doğru laisizm oluşturulmak istendi olmadı. Toplum bunu kavrayamadı ve laiklik dinsizlik olarak algılandı ve şimdiki sürece gelindi.

         Köylünün feodal dinsel anlayışına karşı Köy Enstitüleri kuruldu. Toprak ağaları ve tarikatların baskısı karşısında 1954 de kapatıldı.

           Kadınlar feodal meta olmaktan çıkartılarak birey yapılması için medeni yasa kabul edildi. Seçme seçilme hakkı verildi ama kadınlarımız bunu elinin tersi ile ittiler.

         1886 yılında Abdülhamit tarafında kapatılan meclis 1920 de yeniden açıldı ama bugün meclis gene devre dışı bırakıldı.

         Avrupa 1215 de Magna Karta ile kralın yetkilerini sınırladı. Biz ise 1876 anayasası,1924 anayasası,1960 anayasası demokratik süreci başlattık halen bu süreci tamamlayamadık.

         Bugün sistem halen din ile ırk arasında gidip geliyor ise, vatandaş KİT lerin satışına onay veriyor ise, kadınlarımız Mustafa Kemal’e saldırıyor ise, Meclis işlevsiz ise, milliyetçilik ile dincilik bir arada yürüyor ise, insanlarımız demokrasi yerine tek adam diyorsa, sahi biz tarihin hangi döneminde yaşıyoruz?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.