3-4 Kasım 2018 tarihinde Ankara’da İnsan Hakları Derneği 19. Olağan genel kurulu gerçekleştirildi. Yoğun katılımla başlayan genel kurul iki gün sürdü. Yoğun insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir sürecin yol açtığı burukluğun izleri yaşansa da 32 yıllık mücadele birikimiyle birlikte geride bıraktığı büyük bedellere rağmen İHD ve aktivistlerinin mücadele azmi, umut ve kararlılığında her hangi bir yılgınlığın izine rastlanılmadığını söylemek gerekir.
İnsan Hakları Derneğinin aktivitesi olan ve dünyanın en meşru, masum eylemi olarak bilinen Cumartesi anneleri genel kurulun en acılı konuklarıydılar. Kaçırılarak, vurularak faali meçhul biçimde ortadan kaldırılarak kaybettirilen evlatlarının bir kemiğine ulaşmak için 710. haftayı geride bırakan Cumartesi Annelerinin İHD genel kurulunu topluca onurlandırmaları İnsan Hakları Derneğine bağlanan Umudun, barışın açık göstergesiydi. Kongrede bir çok siyasi parti, sendika sivil toplum ve uluslar arası İnsan hakları kuruluş temsilcileri yer aldı.
Kuşkusuz Ülkemizde İnsan Hakları İhlalleri dün başlamadığı gibi bu gün veya yarın da bitecek gibi görünmüyor. Cumhuriyetin Kuruluşuyla birlikte kuruluş felsefesinin içinde barındırdığı yeni ve tek ulus yaratma paradigması, doksan beş yıl boyunca aralıksız değişen doz ve şiddette haksızlıklar ve hak ihlallerini üreterek yoluna devam etmiştir.
Aradan yüz yıla yakın bir zaman geçmesine, dünyada hukuk, demokrasi, İnsan hak ve özgürlükleri alanında büyük gelişim, dönüşüm yaşanmasına rağmen devlet organizasyonun mantığında en küçük bir sapma yaşanmamıştır.
Her türlü şiddet tekelini elinde bulunduran devlet, çoğu zaman kendi yasallığını da ihlal ederek gerektiğinde kendi sınıfsal, ulusal, gurupsal çıkarını “devletin bekası” metaforuyla hâkimiyetini güvenceye almak üzere yürürlükteki hukuksal işleyişi askıya alarak, yoğun ve ağır hak ihlallerini işlemekten imtina etmemiştir.
Günümüzde yaşanan siyasal ve toplumsal realite ne yazık ki bu durumdadır. Özellikle Farklı Kimlik ve inanç guruplarına yönelik yürütülen inkarcı ve güvenlikçi politikaların yol açtığı İnsan hakları ihlalleri katlanılabilir olmaktan çıkmıştır.
Kürt sorunu ekseninde yaşanan çözümsüzlük, şiddet ve inkar konsepti bir bütün olarak bütün hak ihlallerinin amentüsünü oluşturmaktadır. 7 Haziran 2015 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde ortaya çıkan toplumsal iradenin reddiyle başlayan sivil müdahalenin, 15 temmuz darbesiyle güçlendirilerek dayatılmaya devam edilmesi ağır İnsan hakları ihlallerine yol açmıştır.
OHAL rejimiyle yürürlüğe konulan Kanun Hükmünde Kararnamelerle toplumun yarısına büyük eziyetler çektirilmiş ve çektirilmeye devam edilmektedir. Yaşam hakkından ekonomik ve sosyal haklara, Temel hak ve özgürlüklerden basın ve ifade özgürlüğüne, Çalışma hakkından barınma hakkına kadar birçok alanda ciddi mağduriyetler yaşatılmıştır.
Üçer aylıklar halinde uzatılarak devam ettirilen Ohal kaldırılarak, kanun hükmünde kararnameyle üç yıl uzatılarak kalıcı hale getirilmiştir. Kuvvetler ayrılığı ortadan kaldırılmış, yargı iktidarın sopası haline dönüştürülmüştür. Göz altına alınarak tutuklanan masum insanlar hakkında yıllarca iddianame dahi hazırlanamamıştır.
Ortadoğu da yaşanan çatışma ve savaşlar nedeniyle yüz binlerce insan mültecileşmiş, güç yollarında on binlerce insan ege ve Akdeniz sularlında yaşamlarını kaybetmiştir. Irak ve Suriye topraklarında açılan toplu mezarlardan İŞİD canavarlarınca katl edilen binlerce masum insanın cesedi ortaya çıkmaktadır.
Yaşanan hak ihlallerinin tamamını bu sayfada izah etmemin imkanı yok elbette işte böylesine acımazsız bir zaman diliminde zalime karşı mazlumun çığlığı olan İnsan Hakları derneğinin Genel kurulunu gerçekleştirdik.
İnsan Hakları Mücadelesinde görev ve sorumluluk üslenen bütün arkadaşlarıma kolay gelsin diyorum.