Hükümetin önümüzdeki hafta içinde parlamentoya getirerek bir an önce yürürlüğe koymak istediği iç güvenlik yasa tasarısı, Ünümüzdeki süreç içinde yaşanacak demokratik düzenin standardı hakkında şimdiden önemli işaretler vermektedir. Verilmek istenen ya da almamız gereken işaretin pek te iç açıcı olmadığını belirtmekte fayda far.
Her şeyden önce demokrasi, Hukuk, Adalet ve iç barışı esas alan bir iktidarın güvenlik konseptini esas alması Özgürlük tercihinden çok, güvenlikçi totaliter bir tercihe yönelmesi hayra alamet olmadığını söylemek gerekir.
Güvenlik ağırlıklı bir eksene dönüş, demokratik hak ve özgürlüklerle ilgili beklentinin erteleneceğini göstermektedir. Türkiye dışından bakıldığında da hak ve özgürlükler alanında yaşanan negatif gelişmelerin Türkiye’nin totaliter bir çizgiye yöneldiğini teyit etmektedir.
Tüm totaliter rejimlerin hedefi, tek lider, tek ideoloji, tek parti anlayışına dayanarak her türlü farklılık, sosyal ve kültürel zenginliği baskı altına alarak kendi despotik iktidarını yaratmak, mümkünse kendilerinin dışındaki tüm toplumsal katmanların yaşamını cehenneme dönüştürmektir. Zaten yaşama geçirilmek istenen İç güvenlik yasa tasarısının kapsam ve amacı bu arzuyu oldukça net bir biçimde ifade etmektedir. Geliştirilmek istenen iç güvenlik yasa tasarısı, daha önce dillendirilen “kuvvetli delil yerine makul şüphe” konseptiyle birleştiğinde ortaya çıkacak felaketin boyutlarını şimdiden görmemek mümkün değildir.
Şimdiden siyasal iktidar, toplumun demokratik bir toplumu inşa beklentisi yerine, kendi siyasal ve ekonomik iktidarının ömrünü daha da uzatarak güçlendirmeyi, korumayı hedeflediğini görmek gerekiyor. Bu hedef doğrultusunda, her türlü toplumsal eleştiri ve itiraz hakkı fiziksel ve psikolojik baskı yöntemleriyle engelleneceğini, demokratik hak ve özgürlük talepleri, halihazırda hazırlanarak TBMM genel kurulundan geçirilecek yasal düzenlemeler ve hukuk dışı yöntemlerle bastırılacağını göstermektedir.
İç güvenlik yasa tasarısının TBMM de kabul edilerek yasallaşması durumunda ülkenin bir baştan diğer başa sıkıyönetim kuralarıyla yeniden yönetilmesiyle birlikte 12 Eylül hukukunun bütün detaylarını cari hale getirecektir.
Bu tasarıyla insan haklarını, hak ve özgürlükleri geliştirme yerine, mevcut hak ve özgürlükler bizzat devlet eliyle yeniden gasp edilerek insan hakları açısından deha geri bir pozisyona düşüleceği gerçeğini yaşayacağız.
Bu yasa tasarısıyla.
Polisin ve idarenin. Her an, yaşamın her alanına kontrolsüz biçimde müdahale etme yetkisiyle donatıldığı yeni bir aşamaya geçilecektir.
-Yargı yetkisi idare ve kolluğa devir edilerek, arama yapma keyfi biçimde, alıkoyma, kayıt dışı alıkoyma yetkisi meşrulaştırılarak Şiddet, işkence ve kötü muameleye karşı bireyler korumasız ve güvencesiz hale getirilecektir.
-İdarenin ve polisin haksız ve hukuk dışı uygulamalarının yargısal denetimi ortadan kaldırılarak, adil yargılanma ilkeleri, mağdurlar bakımından adalete erişim hakkını ortadan kaldıracaktır.
-Mecburi ve önleyici tutuklama uygulaması adı altında kişi güvenliği, protesto ifade ve gösteri hakkı ortadan kalkacaktır