Mübarek sanki yol arkadaşımdır.
Sanki sevgilimdir.
Sanki ona ihanet edecekmişim gibi benle geziyor.
Eşim dahi beni bu kadar düşünmedi.
20 yıldır gölgem gibi benim takip ediyor.
İnsanın gölgesi dahi Güneşini açısına göre seni takip eder, ya da sen onu takip edersin.
Gitmediğim Doktur kalmadı hep aynı tedaviyi veriyorlar.
Yeter artık, senin için yol yürüdüğüm birçok arkadaşın gerisinde kaldım.
İnandığım birlikte yol yürüdüğüm arkadaşlardan geri kaldığım için, ihanet etmiş durumda kaldım.
Neymiş, baharın ilk iki ayında bir çiçeği dahi sevmeyeceksin.
Nemden, rutubetten uzak duracaksın, sap, saman tozundan uzak duracaksın.
Terleme olmayacak, yün yatakta yatmayacaksın, Annemin, Kaynanamın özenerek yaptığı yataklardan uzak kalacakmışım.
Bari o iki, kadının emeğine saygı duy, ayıptır.
Halıda nasibini aldı, Halı tozundan, tüyünden uzak durmam lazımmış!
Deterjandan temizlikten uzan durmam lazımmış!
Bana tek faydası bazen yaptığım ev temizliğinden kurtulmuş oldum.
En ilginç olanı da ne fazla üzüntü, ne de fazla sevinç Astıma iyi gelmiyormuş.
Geçen günlerde yurt dışında telefonda konuşurken '' Mahir söz verdiğin halde kendine bakmıyorsun, astımın azmış dedi.''
İyi bir fırçaladı.
Arkadaşa her türlü tedaviyi denedim dedim.
Arkadaş bana bir tedavi yöntemi önerdi.
'' Pazar sabahları, Beyaz Televizyonda Hüseyin Gülerce' nin konuk olduğu programı izle, Astım diye bir hastalığı diye bir şey kalmaz.''
'' Başka bir tedavi yöntemi ise her akşam A Haberi izle dedi.''
Bir hafta A Haberi izledim.
Kemal Kılıçdaroğlu sevgisinin karşısında gözlerim yaşardı.
Kendimi Türkiye'de değil de, İsviçre vatandaşı gibi his ettim.
Pazar günü kahvaltımı yaparken, Beyaz TV açtım.
Hüseyin Gülerciyi dinlerken kendimden geçmişim, kendimi bir anda ''diriliş dizisinin'' setindeymiş gibi his ettim.
Sonunda Astımın tedavisini de buldum.