Müslüman devletlerinin tamamı geri bıraktırılmış sömürgelerdir. Halklarının çok güçlü demokratik talepleri yoktur. Müslümanlar emir, diktatör ve krallıklar tarafında yönetilirler. Çoğunluk mezhebi üzerinde iktidarlarını inşa ederler. Çünkü egemenler her sıkıştıkça dinden yaralanmaya devam ederler. Demokratik değillerdir. Tamamı diktatörler. Halkına acımasızlar.
Üsttekiler kendi ülkelerinden başka, dışarıda başka şekilde yaşarlar. Yöneticileri ikiyüzlüdür. Zahiri görüntüye önem verirler. Batini olarak da Bakara makara diyerek kutsallarla alay ederler.
Halkı kış uykusuna yatmış yılan gibidir. Düşünme yeteneğini kaybetmiştir. Onun yerine düşünen birileri vardır. Ulu emir denilen üsttekiler ne yapmışsa doğru yapmıştır. Yolsuzluk, katillik, işkence, gelir dağılımı adaletsizliği ve benzeri haksızlıkları görmezlikten gelirler. Görseler de kendi gözlerine değil ulu emre itaat ederler.
Onun içindir ki İslam ülkelerinde demokrasi yoktur. Bilim adama pek yetişmez. Sanayi toplumu değiller. İnsan hakları, kadın hakları gibi evrensel değerler yoktur. Üstekiler için demokrasi alttakiler için diktatörlük vardır. Bütün krallar, emirler ve diktatörler sırtını halka değil, emperyalizme dayamıştır.1789 Fransız ihtilalına kadar olan süreçte Avrupa da böyleydi. Ulus devletleri yoktu.
Devletin başında kral vardı. Kral derebeyleri ve senyörleri temsil ediyordu. Halk ağzını açmış kilisenin ağzına bakıyordu. Bütün kararlar Vatikan’dan alınırdı. Alınan kararları Azizler ve Kardinaller tarafında yayılırdı. Kilise halkın günahlarını çıkarırdı. Günah çıkarırken papazlar da yolunu bulurdu. Yoksul halk da cennete gidecek diye sevinirdi.16.yy da İtalya da başlayıp bütün Avrupa’ya yayılan Rönesans Avrupa’da bir aydınlanma süreci başlattı. Kilise dinciliğinin yerine akılcılığı koydu. Sanatta ve kültürde devrim oldu. Antik çağ Yunan düşünürlerinin eserleri yeniden keşfedildi.
Buna bağlı olarak da Almanya’da Martin Luther diye bir papaz çıktı. Bu papaz kurumsallaştırılan Hıristiyanlık anlayışını protesto etti. Dedi ki: ” Siz halka yalan söylüyor ve onları kandırıyorsunuz. Martin Luther halka dedi ki:”Kimse kimseyi cennete gönderemez. Ancak amel insanı cennete gönderir. Bunlara inanmayın. Bunlar sizi kandırıyorlar .”Dedi. Halk bu egemen din anlayışını protesto etti ve Martin Luther’in taraftarlarına Protestan denildi. Yani dinin yorumu egemenlerin elinde alınmış oldu. Bu süreç 1789 Fransız devrimi ile noktalandı.
İşte 1789 Fransız burjuva devrimi beraberinde kendi dünya düzenini de getirdi. Demokrasi, insan haklar, hümanizm, anayasa, ulusal devletler,laiklik ,kadın hakları ve benzeri bir çok kavram Avrupa’da egemen olmaya başladı ve uygulamaya konuldu.İnsanlar bu kavramları gerçekleştirmek için kanlarını akıttılar.
İşte bu Avrupa’da çıkıp bütün dünyayı etkileyen dalga Osmanlı topraklarına giremedi. Osmanlı bunlara kapılarını kapadı. Müslüman Araplar da Osmanlı hegemonyasında oldukları için Avrupa’daki gelişmelerde etkilenemediler. Avrupa’da kapitalizm gelişirken, İslam ülkelerinin kafaları halen orta çağdaydı. Kapitalist Avrupa süreç içinde emperyalizme dönüştü. Müslüman ülkeler ise işbirlikçi sömürgeye dönüştü. Bu süreç emperyalizmin işine iyi geldi ki durumu hep muhafaza etti.
İşte şimdi biz bunun sancılarını yaşıyoruz. Egemenler kutsal dinimizi bizden kopararak sonuna kadar kullanmaya kararlılar. Onun içindir ki kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolar, asgari ücret 400 dolar. Onun için kayısının kilo işçiliği 3 lira kaysının fiyatı dondan önce 3 lira idi. Kimse itiraz etmiyor. Soma’da tedbirsizlikte, taşeronlaştırmaktan dolayı 301 kişi ölüyor. Kader diye geçiştiriliyor.