Kendine, güvenerek devleti yönetmeye talip olanlar, ortaya koydukları projelerle, halktan oy ve destek isterler. Kendine güveni ve yönetecek projeleri olmayanlar ise toplumu "inananlar ve inanmayanlar" gibi parçalara ayırarak kendine düştüğünü sandığı parçanın tamamen desteğini alma gibi sinsi bir düşünceye sarılırlar
Bir asır önce, çok hassas dönemde koyu dindarları harekete katan ve dini, çıkarlarına alet edenlerle de mücadele etmiş olan Mustafa Kemal, bu işi nasıl başarabildi diye düşünüyorum.
Okuduklarımdan edindiğim bilgiler, yaptığım araştırmalar beni,
Mustafa Kemal'in dini çok iyi bildiği noktasına götürdü.
Atatürk din konusunda sabit fikirli değildir.
Din konusundaki bilgisi "Hutbe" verebilecek derinliktedir.
Nitekim Mustafa Kemal, "Balıkesir hutbesi" ile dini bilgisini kanıtlamıştır.
Balıkesir hutbesinde;
Mustafa Kemal.
"Efendiler, camiler birbirimizin yüzüne bakmaksızın yatıp kalkmak için yapılmamıştır. Camiler itaat ve ibadet ile beraber din ve dünya için neler yapılmasının gerekli olduğunu düşünmek yani konuşup tartışmak, danışmak için yapılmıştır" demektedir.
Ve
Devam ediyor.
"Ben kendi düşüncemi söylüyorum.. İrade; Yalnız bir kişinin düşünmesinden değil, milletin bütün kişilerinin, arzularının amaçlarının sonuçlarından ibarettir."
Son günlerde başlatılan "Ezan" polemiği bir kaç oy almak için yapılan bir istismardır.
1857 yılında ABD New York kentinde , bir dokuma fabrikasında çalışan kadın işçiler, daha iyi çalışma koşulları yaratmak talebiyle grev başlattılar. Grev esnasında içerde çıkan kuşkulu bir yangında işçilerden 129 kadının yanarak hayatını yitirmesiyle başlayan "kadın emekçilerin mücadele”si günümüze kadar gelmiştir.
Ülkemizde de " 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü" anmaları yapıldı.
İstanbul İstiklal Caddesinde yürüyen kadınların eylemini kırmak için "orantısız güç" kullanıldı. Bu "ezici önlemi" unutturmak, üç beş oy edinmek için de "Ezan" bahane gösterildi
Artık "mızrak çuvala sığmıyor"
Her türlü meşru ve demokratik eylem ezilse de,
"Ezan" a "ıslık çalındı" denilse de,
Varlığı yararına bağlı olan üç beş "din bezirgânı" dışında kimse inanmıyor.
İnandırılamıyor.
İnanılmamalı..
İstiklal Caddesini tıka basa dolduran kadınların onurlu ve coşkulu yürüyüşleri esnasında "Ezan"ın okunup okunmadığı bilinmiyor. Bu bir.
Okunmuş olsa dahi eylemlerinin coşkusu ile dolup taşan kadınlarımızın duyup duymadıkları bilinmiyor bu iki.
Aydın kadınlarımız " Her inanca saygılı olduğu gibi Ezan" a da saygılıdırlar. Ezan okunurken "ıslıklama" gibi basit bir iş yapmazlar. bu da üç.
Demokratik talepleri EZMEK için
EZAN bahane edilmemelidir.
Ayrıca "EZAN" bir ibadet değildir.
Dini "ritüel" de değildir.