ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

Geçen adliye duvarındaki “Adalet mülkün temelidir” sözünün altında duran “Atatürk” imzası dikkatimi çekmişti.

Dikkatimi çekmişti çünkü bizler bu sözü aslında Hz. Ömer’e ait biliriz.

Olsun... belli ki bu söz evrensel bir doğru... Felsefesi, derinliği, gerçekliği olan bir söz.

Boş yere söylenmiş süslü bir slogandan ibaret değil...

Demek istiyor ki; eğer siz bir varlık/devlet sahibi olmak istiyorsanız, mutlaka adil olmak zorundasınız. Çünkü adalet, ayağa dolanan bir engel veya zaaf değil, içinde sofistike güç barındıran dolayısıyla sizi/devletinizi var edecek olan bir hayat iksiridir.

Peki, o halde adalet nedir, nasıl yapınca adil oluruz?

Adalet, her şeyden önce sevmediklerimize/düşmanlarımıza karşı takınacağımız tutumla ilgili bir durumdur?. Düşmanımızın işine de yarasa veya bizim/sevdiklerimizin aleyhine de olsa, dosdoğru bir şekilde doğrunun yanında durabilmektir.

Kuran-ı Kerim, bu konuda şöyle söylüyor?:

 

“Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa, Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun...”

Nisa:135

 

“Ey iman edenler! Allah için hakkı titizlikle ayakta tutan, adalet ile şahitlik eden kimseler olun. Bir topluma olan kininiz, sakın ha sizi adaletsizliğe itmesin. Âdil olun...” Maide:8

************************

Rojowa satrancında son hamleler şöyle:

 

Rus Kommersant gazetesi:

"Bu saldırganlığı önlemek ve karşı koymak için Suriye hükümeti ile Suriye ordusunun birliklerini iki ülke arasındaki sınıra yerleştirmesi, SDG’ye yardımda bulunması üzerine anlaşmaya varıldı."

Trump:

“Kürtler ile Türkiye uzun yıllardan beridir savaşıyorlar. Bırakın savaşsınlar. Buna dahil olmak akıllıca değil.”

 

Bu durum akla iki ihtimal getiriyor.

 

1) Türkiye’yi direk Suriye ile savaştırıp kenarda tiyatroyu seyretmek,

 

2) Sahayı tamamen Suriye hükümetine bırakıp Türkiye’yi oyundan düşürdükten sonra Suriye’yi istedikleri gibi şekillendirmek.

Peki, o zaman bunca savaş, kan, gözyaşı ne olacak?

Bakıp göreceğiz...

**********************

Firavun ve israiloğulları

 

     Firavun, tehdit olarak algıladığı İsrailoğullarının çocuklarını öldürmüştü, Osmanlı padişahları ise kendi çocuklarını...

      Demek ki tehdit algılamasının sınırı olmadığı gibi her tehdit algılaması meşruiyetin kaynağı da değildir.

     İleride sizin için tehdit oluşturabileceğine kanaat getirdiğiniz herkese saldırmak meşru bir tutum olsaydı, herkesin her zaman bir başkasının canına kast etmesi kadar doğal bir şey de olamazdı

Tarih boyunca muhayyel tehdit algılamaları, iktidar ve emperyal hedefler için kullanılmıştır.

Bugün olan da bundan başka bir şey değildir...

Dine gelince...

Kundaktaki çocuklar bile fetvalarla öldürülmedi mi?

Unutmayın, tarih boyunca dini ve dindarı en çok Firavunlar kullanmıştır..!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.