Başta Genel Başkan olmak üzere,CHP Genel Merkez yöneticileri ve bir daha Milletvekili olmak için kişiliklerinden ödün vermeye hazır kimi milletvekilleri; Hem Partinin başlangıçtaki ilkelerini, hem de toplumun gerçek isteği Sosyal demokrat bir parti yapılanmasını hiçe saydıklarını, uzak durduklarını açıkça görüyoruz.
Sosyal demokrat partiler örgüt partileridir..
Her türlü girişim, davranış ve politika örgüt aracılığı ile sürdürülür. Hiç bir güç örgütün önüne geçemez.: O güç Genel Başkan gücü olsa dahi.
CHP nin "Emir komuta " düzeni içinde sürdürülen sözde "kongre ve kurultay Çalışmaları”nı izliyoruz.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sol gelenekten gelmediğini, CHP nin de "sol" bir parti olmadığını biliyoruz
Adını ne koyarsanız koyun, CHP ye oy verenler ise; Sosyal demokratlardır, solculardır, devrimcilerdir.
Belki de "namus belasına" oy veriyorlar.
Kılıçdaroğlu'nun sol gelenekten gelmeyişi, CHP nin de "sol" parti olmayışı CHP genel başkanına;
"Bugün Türkiye'de bizce sağ sol siyaseti yok" deme hakkı veremez.
Her ne kadar " demokrasiden yana olanlar, demokrasiye karşı olanlar otoritelikten yana olanlar var. temel ayrım bu." demiş olsa da . Bu gerçekten hareket edilirse Kemal Kılıçdaroğlu'nun parti içindeki tüm, tutum, davranış ve örgütlere yaklaşımı göz önünde tutulursa, demokrasiden yana olmadığı, otoriteye daha yatkın olduğu görülür.
Kongreler sürecinde;
Mahalle temsilcilerini, buyruğundaki Belediye Başkanları baskısıyla atayan,
Ankara, İstanbul, izmir il başkanlarını belirleyen, kongreleri biçimsel hale getiren bir genel başkan nasıl demokrasiden yana sayılacak.
Ankara'da atadığı il başkan adayını genel merkezden kimi görevliler eşliğinde, Genel Merkez otobüsüyle "aday açıklaması" na uğurlayan bir genel başkan, nasıl tarafsız, demokrat ve eşitlikçi olur?
Aday olmak isteyen halk çocuklarına da aynı sahiplenmede bulunabilecekler mi?
Hiç sanmıyorum.
Asıl anlamadığım, demokrasiyi içselleştirmiş birinin "Kapıkulluğu”nu akla getiren, demokrasiden uzak bu tür bir adaylığı nasıl içine sindirebildiğidir.
"Kapıkulu" il başkanı olmaktansa,
yiğit ve özgür birey olmak daha iyi değil mi?.
Birine olan nefretten beslenerek, partisine bu kadar baskı, zulüm ve antidemokratik uygulamalarda bulunana "senden de nefret ediyoruz. Biz demokrasiyi seviyoruz" diyen ve en diplerden yükselen bir çığlığı beklemek haksızlık olur mu?
Hayır, haksızlık olmaz.
Öyle bir sese, öyle bir çığlığa çok da ihtiyaç vardır.