Siyasetin günümüzdeki gidişatı bir göstergedir. Bunu bilen bazı sözde uyanıklar ve kasaba siyasetçileri her daim bir zübük ve ağababalarıyla yollarına devam ederler.
Bunu bir hikâye ile de pekiştirmek istiyorum...
İşte onlardan biri de Siyasetçi Çavuş Ağadır. Çavuş Ağa, köyün en zengini ve uyanığıdır. Her işini çeşitli hilelerle yapar- yaptırır. Ve işlerini de öyle halleder. Genelde Ağa, sözde her işe karışmaz. Kimseyle uğraşmaz diye tanınır ve bilinir.
Her işini yanında bulunan zübük marabasına yaptırır. Çok becerikli olan bu marabası da kendisinin sır küpüdür. Karşılıklı çıkar ilişkileri birbirlerine hiç dokunmadan günlerini gün ederler.
Ağa bir gün Marabasını yanına çağırır. "Hazırlık yap yola çıkacağız" der.
Marabada hiç merak etmeden tüm hazırlıkları yapar. Sıkıntılı bir yolculuk olacağını bilen Çavuş Ağa, Marabasını sıkı sıkıya tembih eder. “Sakın benim yanımdan hiç ayrılmayasın. Hiç kimseye de bir şey söylemeyesin” der.
Gün gelir yola çıkarlar. Yolları uzun ve çetrefillidir. Belli bir süre gittikten sonra Çavuş Ağa bakar ki, Marabası pek rahat değil. Ona dönerek der ki, “yolumuz çok uzun gidiş dönüşümüz uzun zaman olacak.
En iyisi biz uçakla gideceğimiz yere gidelim” der.
Marabası da kabul eder.
Uçağa binerler belli bir yolculuktan sonra uçak düşer.
Düşerken de ağa sürekli, evdekilere ve Marabasına çok kötülük ettiğini, onlarında affetmeleri için yalvarır.
Ama nafile elden bir şey gelmez.
Çünkü havadalar ve uçakları düşmektedir.
Maraba bu duruma güler geçer.
Çünkü gülmesinin sebebi, uçak düşüyor nasıl olsa öleceğiz neden ağam yalvarıyorsun der.
Ağa da ettiği kötülüklerin ve haksızlıkların kendisini zamansız yakaladığı için yalvarış ve çırpınışlarına çığlık katarak bağırıp durur.
Bu arada uçak yere çakılırken Çavuş Ağa ile Marabası iki ayrı çukura düşerler.
Çavuş Ağa bal çukuruna, Marabası ise bok çukuruna düşer.
Çavuş Ağa derki Marabasına “gördün mü uçak düştü ama biz ölmedik.
Ağalığım yine belli oldu.
Sen b.k çukuruna ben ise bal çukuruna düştüm” diye sevinir.
Fakat ağa bal çukurunda çırpındıkça batar.
Bu seferde Marabasına yalvarır.
Marabasına derki gel beni yala bal yiyesin der.
Maraba da sevinerek ağasının üzerindeki balı yalamaya başlar.
Yaladıkça Ağanın yüzü gülmeye, Marabanın ise suratı asılır.
Maraba Bakar ki yaladıkça, Ağa dışarı çıkıyor. Kendisi batıyor.
Dayanamaz sonunda ağam ben seni bal için yalayacağım ama sende beni b.k için yala ki ikimizde aynı anda bu çukurdan kurtulalım der.
Maraba yalamayı bıraktığı anda Çavuş Ağa çukura batacağını ve öleceğini anlar.
Mecburen Ağada başlar Marabayı yalamaya.
Ve böylece başlarlar birbirlerini yalamaya.
Ağa b.ku yalar,
Maraba da balı yalar.
Sonuçta ikisi de çukurdan kurtulurlar.
Döner köylerine gelirler.
Kalabalık bir toplulukla karşılaşırlar.
Maraba anlatır.
Ağa susar. “Ağamla uçakla giderken, uçak düştü. Ağam bal çukuruna ben de b.k çukuruna düştük. Birbirimizi yalaya yalaya temizledik ve kurtulduk” der.
Siyasetçi kasabalılar dinlerler.
Ve hiç seslerini çıkarmazlar.
Demek ki ağalık her zaman yeterli olmuyor.
Arada b.k yemekte varmış…