ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

 

 

Demem şu ki sevgilim, 

         Bunlar sıkışınca ya iş Bankasının hisselerinin hazineye devri derler ya da beka sorunumuz var derler. Bu da yetmezse bize darbe yapacaklar diye bar bar bağırırlar. Çünkü halka verecek hiçbir şeyleri kalmadı, verecekleri korkudan başka.

       Son günlerde bunlar darbe denilen o iğrenç sözcüğü hiç ağızlarında düşürmüyorlar ve bu kavramı sömürerek yararlanmak istiyorlar. Yaptıkları bunca sömürüye, bunca zulme rağmen mağduriyeti oynamak istiyorlar. Darbe denilen o illeti çocuk oyuncağı sanıyor ve onun arkasına sığınarak yoksulluğu, açlığı, baskıyı, şiddeti, hukuksuzluğu, unutturmaya çalışıyorlar.

         Demem şu ki sevgilim bunların derdi darbe değil, çorba. Yani senin anlayacağın ellerindeki iktidarın demokratik yolda kaybedeceklerini, yaptıkları anketlerden anladılar ve darbe denilen o kötü illetin arkasına sığınmaya çalışıyorlar.

          Bunca darbe çığlıklarından sonra İstanbul il başkanı muhalefeti boğazın serin suları ile tehdit ediyor. AKP, gençlik kollarından olduğunu söyleyen birisi Kavanozlar dolusu mermiler gösteriyor, kimse onu kala bile almıyor. Kim olduğu belirsiz biri kadın çıkıp biz donanımlıyız 50 kişiyi götürürüz diyerek fakir fukarayı alenen tehdit ediyor. Bir başkası yine yoksul insanlara gözdağı vererek, çoluk çocuklarınızı nasıl bizden koruyacaksınız diyor.

Sevgilim,

       Ben 12 Mart darbesinde çocuktum, âmâ 12 Eylül darbesini bire bir yaşadım. Darbeler hep devrimcileri hedef aldığını adım gibi biliyorum. Çünkü bunları birer birer yaşadım. Şunu da çok iyi biliyorum ki bütün darbeciler bu çığırtkanlıkları yapanları korudular. Bizim sorgu odalarımızda onlar yoktu.

        İşkence hanelerde biz vardık. İdam sehpalarında biz vardık. Binlerce yıl hüküm giyen yazarlarımızdı, gazetecilerimizdi, sendikacılarımızdı, barış yanlısı devrimci demokrat insanlardı.

Sevgilim darbeciler ile deniz ötesi güçler bu ülkede Yeşil Kuşak, Ilımlı İslam, Arap Baharı, BOP ve benzeri projelerle bunları hep korudular. Âmâ devrimcilerin üzerine hışımla gittiler.

 Nasıl mı?

 Sevgilim

         12 Mart cuntasına gitmeden önce Turan Emeksiz, Vedat Demircioğlu, Battal Mehetoğlu, Niyazi Tekin ve diğer devrimci gençleri öldürdüler. 12 MART cuntası bunların katillerini hep korudu ve faili meçhul kaldılar.

 Sevgilim

       Şu 6. Filoyu protesto eden gençler vardı ya, onların tamamı 12 Mart müdahalesi sonrası ya öldürüldü ya da hapse atıldı, ya da binlerce yıl hükümle cezalandırıldı. Böylece devrimci bir kuşak yok edildi. Ya diğerleri, yani 6.filoyu kıble edip namaz kılanlar ne oldu biliyor musun? Onlara el bebek gül bebek sırtları okşandı, sonra onlara devlet teslim edildi.

 Sevgilim,

           Senin anlayacağın darbeler bu şarlatanları hep korudu. Çünkü darbeleri ABD tarafından yapılıyordu. ABD’nin de Yeşil Kuşak, BOP, Ilımlı İslam gibi projeleri vardı. Proje gereği bunlara ihtiyacı vardı ve onları hep korudu.

          12 Mart cuntası bütün demokrasi yanlısı sendika ve dernekleri kapattı. Demirel hükümetini askıya aldı. Bütün memlekette yetkiler sıkıyönetim paşalarına devretti. Astığı astık, kestiği kestikti. Askeri mahkemelerde binlerce devrimci öğrenci müebbetle ya da idamla yargılandı.

         Oysaki bu 12 Mart Faşist darbesi Süleyman Demirel’e karşı yapılmıştı ama Balyoz solcuların başına inmişti. Zamanın başbakanı bunu açık açık ifade etmişti. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, idam edilmişti. Mahir Çayan ve arkadaşı Niksar’ın Kızıldere köyünde bir köy evinde imha edilmişlerdi.

          Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan ve Gölbaşının İnekli köyünde öldürülmüştü. Geriye kalan öğrenciler mi, onlar da sıkıyönetim mahkemelerinde idama mahkûm edilmişlerdi.

 Sevgilim 12 Martı anlatmak için ciltler dolusu kitap yazmak gerek ama ben bunu burada kesip 12 Eylül cuntasına geçmek istiyorum.

 Sevgilim,

          ABD tarafında yapılan darbeler “Yeşil Kuşak” projesi gereği bunları koruduklarını söylemiştim. Çünkü bunlar komünizm ile mücadele derneklerinde çalışıyor, soğuk savaş döneminde ABD den yana taraftılar.

        Darbe için hazırlıklar yapılınca yine bunlardan yararlandılar. Maraş’ta, yüzlerce bebenin kanına girdiler. Çorum’da ötekileştirilmiş bir mahalleye saldırı yaparken yanlarında ABD li dostları da vardı.

 Sağ sol çatışmaları körüklendi ve devlet sağ ile birleşerek solcu katliamları yaptı. Her gün insanlar ölüyordu benim memleketimde. İnsanlar, düşünen insanlar üçer beşer toprağa gömülüp gittiler. Sonra ne mi oldu?

       12 Eylül 1980 günü Askerler yönetime el koyduklarını açıkladılar. Parlamentoyu fes ettiler. Siyasi partileri kapattılar. İşçi sendikalarını kapattılar. Atatürk’ün mirasım dediği Türk dil kurumu, Türk tarih kurumu ve onun CHP sini kapattılar.

          Her gün bir devrimci idam ettiler. Sonra da dengeyi sağlamak için bir sağdan bir soldan diyerek genç çocukları idam sehpalarına saldılar. Bu idamlar sağdan ve soldan yapılırken bu çığırtkanlık yapanlar piyasada yoktular.

          Kenan Evren bunları buğday tarlasına benzetmişti. Demişti ki “Bunlar başak tarlası gibiler rüzgâr esince eğilir, rüzgâr geçince tekrar dikilirler.” Demişti.

           Bir milyon altı yüz bin kişiyi işkence altında sorguladılar. Altı yüz elli bin kişi hakkında soruşturma açtılar. Eli devrimciyi idam ettiler. Yüzlerce devrimciyi işkencede öldürdüler.

 Sevgilim,

 Devrimciler Filistin askısında asıldılar. Lağım çukurlarında sorguya çekildiler. Falakaya yatırıldılar.

 Sevgilim, devrimciler darbecilere direnirken bunlar ortada yoktular. Açlık grevlerinde 14 kişi, kaçarken vurulan 16 kişi, öldürüldü. Doğal ölüm dedikleri nasıl öldükleri bilinmeyen 73 kişi vardı. İntihar etti dedikleri 43 kişi vardı. İşin kötüsü işkence sonucunda tam 171 kişi öldürülmüştü.

        Şimdi kalkmış bizi darbecilikle suçluyorlar. İnsan biraz utanır. 15 Temmuza vurgu yapıyorlar. Oysaki 15 Temmuz darbecilerin önünü bunlar Atatürkçü subayların tasfiyesi ve tutuklaması ile başladılar.

          Eğer Ergenekon, Balyoz, Ay ışığı veya diğer askeri davalar olmasaydı bunlar darbeye teşebbüs edebilirler miydi? Kendilerinin yarattıkları bir dev kendilerine döndü. Askerleri birer bir er tutuklayanlar darbecilerin önünü açmışlardı ama kendileri bunun farkına sonradan vardılar. 

  Sevgilim;

Bu darbe şarlatanlığını yapanlar bu darbelerden hiç etkilenmediler. Onlara hiç dokunmadılar. Onlar hiç işkence hanelere ve idam sehpalarına uğramadılar. İdamlar bir devrimciye karşı bir milliyetçiyle denkleştirmeye çalıştılar.

         Ama şimdi darbe şarlatanlığı yapıyorlar. Ne yapalım ellerinde medyaları var. Bir de kendilerine inan bir kitleleri var. Yalancının mumu yatsıya kadar yanarmış.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.