Her ne kadar Türkiye başkanlık sistemi adı altında diktatör el ve şâhısa özel bir başkanlık sistemine doğru götürülmek istense de şu gün itibarı ile Türkiye sözde parlamenter çoğulcu demokratik bir sistemle yönetildiği söyleniyor ya da faşist kafalı o zaman ki generallerin hazırladığı hazırlattığı anayasa da böyle yazıyor.
12 Eylül anayasasında madde 2 “ ………..Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik çağdaş sosyal bir hukuk Devletidir “ diyor.
Bana göre bana birileri hiç düşünmeden bir yalan söyle derse bende ““ ………..Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik çağdaş sosyal bir hukuk Devletidir “ diyor derim
Türkiye bu gün itibarı ile özellikle 12 Eylül 2010 yılında yapılan referandumdan sonra harbiden Baaslaşma sürecine girdi ve her geçen gün bu süreç bütün hızıyla bu süreci tamamlamaya devam ediyor.
Baaslaşma nedir? Baaslaşma= bir Suriye rejiminin yani diktatör baba ve oğul Esatların yönetimin adıdır.
Bu sistem de ya da rejimde Devletin, yargısı, yürütmesi yasaması, güvenlik güçlerinin tümü bir kişi ye bağlıdır ve tek adam diktatörlüğü vardır yine söylüyorum Suriye de ve faşist yönetimlerde olduğu gibi.
Hâlbuki Parlamenter sistemde yasama yürütme ve yargı bağımsız erklerdir birbirleri ile çelişmeden ve birbirlerini tamamlayarak ülke yönetiminde söz sahibidirler.
Yine anayasanın giriş bölümünde 4. Paragrafta da belirtildiği gibi “ Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve Görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medenî bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;” denilmektedir.
Peki, anayasa da bunlar denilmektedir. İnansak ta inanmasak ta sevsek te sevmesek te 12 eylül anayasası bir çok maddesi de değişmesine rağmen ( %10 barjı ve siyasi partiler ve seçim yasası, YÖK, RTÜK, Milli güvenlik kurumu gibi anti demokratik olanlar külliyen hariç olmak üzere )
Bu anayasa yürürlükte mi? Evet bu dakikaya kadar iç güvenlik yasaları değişti ancak anayasa halen yerinde duruyor. Peki, bu ülkeyi yönetenler yönetmeyenler bütün vatandaşlar bu anayasaya uymak zorun da mı? Evet zorunda
En başta da seçilmiş olsa da o anayasaya göre namus ve şerefi üzerine yemin eden Cumhurbaşkanı başbakan ve bakanlar kurulu üyeleri meclis başkanı bu anayasaya uymak zorunda olacak ki diğer bürokrasi ve halkımızın diğer katmanlarında görevliler ve halkta uysun.
Son yıllarda Türkiye de gerçekten bir kaos yaşanıyor ve Devletin çökmüş olduğu ap açık ortaya çıkmaya başladı. Şu an nereye elinizi atsanız orası elinizde kalıyor. Çünkü her yerde her birimde bir tek kişinin sözü geçiyor. Düşünün ki bir Cumhurbaşkanı Merkez bankasını geçin oraya alınacak personele bile karışıyorsa örneğin buraya bundan sonra ODTÜ lü kimse alınmayacak diyorsa diyebiliyorsa bu ülkede çiviler yerinde oynamıştır ve bu inşaat çökmek üzeredir.
Bu anlamda RTE nin hakkını yememek lazım bu çöküşü bize yaptığı uygulamalar verdiği kararlarla gösterdi göstermeye de devam ediyor.
Dikkat edin tek adam ve baaslaşma süreci anayasaya rağmen yapılan namus şeref yeminlerine rağmen aynen uygulanmakta “ ben dedim oldu “ mantığı her geçen gün daha da icraatlarda görülmeye hatta artık her gün yaşanmaya başlandı. Yani şu an anti yasal bir başkanlık ve onun devamı olan Faşizm bu ülkede devrede ve devam ediyor.
Çok da üzülerek söylemek gerekirse artık bu ülkede yasa yok yargı yok yasama yürütme zaten vesayet altında. Üniversiteler sus pus Medya ha keza vesayet altında medya da az bir şey muhalefet olanlara vergi kontrolleri anında kafalarında vs vs
Parlamento tamamen vesayet altında başbakan ha keza bakanlar kurulu ha keza.
RTE bir cumhurbaşkanı değil AKP nin eş başkanı gibi bütün kararları kendisi veriyor bütün bu kurum ve kuruluşları kendisi yönetip yönlendiriyor. Yargısız kuralsız bir durumdayız
Kendisinin her türlü yargıya kurallara uymayan icraatları mubah görülürken yaptığı bu yargıya ve kurallara uymayan icraatlara hatta kendisi gibi düşünmeyen yazmayan çizmeyen konuşmayan herkesi “ darbeci “ diyerek Türkiye yi bir açık ceza evine çevirmekten de çekinmemektedir.
Kısaca baktığımızda bu ülkede son 12 – 13 yıllık AKP iktidarlarının icraatlarını özellikle de 2010 dan sonraki süreci açık bir zihinle incelediğimizde büyük bir deprem olmuş ve başta Devletin kurumları olmak üzere Ekonomi, sosyal yaşam ve her alanda çok büyük 9 hatta 10 şiddetinde deprem olmuştur ve bu sarsıntı her tarafı yer ile yeksan etmiş taş üstünde taş bırakmamıştır.
Ufak tefek yerler kalmış sa da bu kez 7 Haziran seçimlerinde 400 vekil isteyerek bunları da ortadan kaldırmak ve diktatörlüğünü legalleştirmek istemektedir.
İşte tam da bu zaman da 7 Hazirana kadar çok ama çok iyi çalışarak o gün yapılacak genel seçim oylamasında bu zihniyete ödün vermeyecek onların dolayısıyla faşizmin ve diktatörleşme zihniyetinin önünde göğsünü siper edecek bir demokratik anlayışın mecliste olması gerekmektedir.
Mecliste gurubu bulunan AKP, CHP ve MHP gibi partiler bu seçimde oylarını yüzde bir kaç puan kazansalar ya da kaybetseler hiçbir şey değişmez.
Özellikle AKP, CHP ve MHP kazanırlarsa on yıllardır olduğu gibi kendileri ve yanları yandaşları kazanacak.
HDP barajı çatır çatır kırarak 12 Eylül faşizminin koyduğu bu ucube yasayı delerek barajı geçer meclise girerse inanın ki Türkiye kazanacak.
Türkiye de yaşayan tüm halklar tüm inançlar emekçiler üreticiler yoksul halklar yolsuzluklar sonunda kıvranan zam üstüne zam yiyen emekliler kazanacak hülasa barış kazanacak demokrasi kazanacak insan hakları kazanacak ve de ülke demokratikleşerek Dünya da yok edilen itibarımız yeniden itibar kazanacak.
HDP artık Türkiye partisidir olmak zorundadır. HDP artık bu güne kadar horlanan ikinci sınıf insan muamelesi gören ve ezilen Kürtlerin, Alevilerin Sünnilerin Lazların, Çerkezlerin Arapların Romanların hepsinin eşit yurttaşlık temelinde birliğini beraberliğini barış içerisinde birbirlerini kabul ederek birlikte yaşamalarını isteyen ve bunu hayata geçirmeye çalışan bir Türkiye partisidir.
O nedenle hiç kimsenin korku teorilerine aldırış etmeden o senaryolara aldanmadan bu dönem sol ve sosyalistlerle birlikte evrensel sosyal demokrasiye inananların artık oy vereceği bir parti var ve önce muhalefet daha sonra da bütün bir Türkiye de iktidar olmaya talip bir HDP var.
******** *******************
FAŞİZM İ İLAN EDENLER İLE CHP
CHP‘yi eleştirince birçokları başta benim yakın bazı akrabalarım arkadaşlarım bana sitem ediyor hatta kızıyorlar…
Niçin kızıyorsunuz kardeşim ?, kendim için bir şey istiyorsam namerdim!
Konu A partisi ya da B partisi değil
Konu TÜRKİYE ve Türkiye de yaşayan bütün halkların geleceğidir..
Türkiye bataklığın içine sürüklenmiş halen sürüklenmeye devam ediyor peki bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak duyarsız kalıp bana ne diyerek konuşmamalı mıyız susmalı mıyız?
Türkiye nin bu gün bataklık hale Ülkenin bu hale gelmesinden, cumhuriyeti kuran parti olarak birinci derecede sorumludur CHP… Çünkü bu güne kadar asıl üstlenmiş olduğu misyonu ve altı ok ilkesinin ilkelerinin bile gereğini yerine getirememiş her geçen gün bu günkü AKP iktidarının dümenine uymuş onun değirmenine su taşımıştır.
Üretmediği Üretemediği politikalarla… Tutarsız duruşuyla… İdeolojisi siyaseti ile TBMM’nin dört duvarı arasına sıkışıp, orada da sadece demokrasi denilen kavramın içini doldurmadan fotoğraf karesine hiçbir gereğini yapmadığı halde tamamlayıcısı olmakla siyaset olmaz hele hele de bataklıkta ki Türkiye ve halklarını bataklıktan kurtarmak hiç olmaz olamaz.
2002 de kurulan altı aylık bir parti olarak seçime giren ve o günden bu güne iktidarda kalan AKP bu güne kadar yapılan bütün yerel ve genel seçimlerde referandumlarda Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde galip gelirken yaklaşık bir asırlık CHP AKP karşısında durmadan seçim kaybetti kaybetmeye devam etmektedir
Peki CHP nin seçim kaybetmesi kime zarar vermiştir tabii ki bir şekilde alavere dalavere yaparak meclise giden ve ceylan derili koltuklarda oturanlara değil tabii….
Bu sistemde Zarar görenler faşizme karşı vücudunu kafasını ortaya koyarak direnenler, yurtseverler, emekçiler Aleviler, Kürtler Aydınlar gelecek kuşaklar, gençler, kadınlar, çocuklardı…
Bu nedenle Yurtseverler, emekçiler, Aleviler, Kürtler, Aydınlar, Sünni demokratlar, Ermeniler Araplar, Romanlar, velhasıl tüm ötekileştirilen halkımız önümüzde Yine bir seçim var…
Bu seçim Öbür seçimlerden farkı; iktidar seçimi kazanırsa rejimi değiştireceğini başkanlık sistemi hem de kişiye özel tek kişilik başkanlık rejimi ve kısaca Faşizmi getireceğini ilan etti,
Yani bu seçim Türkiye Cumhuriyetinde yapılan Türkiye’nin son seçimi olabilir…
Bunu sokaktaki oynayan sabi sübyan çocuklara bile sorsanız anlatırlar size…..
O Nedenle herkes hepimiz bu ülkenin daha daha nice demokratik seçimler yapması için ülkede eşit yurttaşlığın inşaaası için özgürlükçü barışçı bir sistemin köklü olarak kurulması için bu son şansımız gibi görünen seçimlerin daimi ve demokratik yapılması için dikkatli olmalıyız uyanık olmalıyız. Oylarımızı kullanırken CHP ve diğer partiler gibi şahsi ve kişisel çıkarlarını düşünenleri değil ülkemizin çıkar ve menfaatlerini halkların çıkar ve menfaatlerini düşünmemiz gerekir diye düşünüyorum.