Son yıllarda literatürümüze, Trol denilen bir kavram girdi. Aslında trol, huni biçiminde ve geniş ağızlı, suyun dibine atılan ve teknelerle sürüklenerek çekilen bir balık ağıdır. Bu ağ denizin dibindeki bütün canlılar ve onların yumurtalarını sürükleyerek deniz canlısına soykırım yapar.
İnternet trolü ise, mitolojideki “trol” adı verilen yaratıktan esinlenilerek türetilmiş bir terimdir. Tıpkı mitolojideki trol gibi internet trolü de gizlenerek sorun yaratmaya çalışır. Trol mümkün olan her durumda öfkeli ve yıkıcı tavırlar sergiler. Üstelik bunların çoğunlukla gerçek bir amacı yoktur.
Bizdeki internet trolleri ise para ile kiralanmış, ücretleri ödenmiş, bir masa ile bir bilgisayar verilmiş, kiralık, satılık kalemlerdir. Bu troller verilen para kadar sahibinin rakiplerine saldırır, hakaret eder ve küfür ederler. Para kesilince sesleri de kesilmiş olur.
Mağara eğitimi almış karanlık kuşakların karanlık çocukları, son günlerde kadın politikacılara işçiye, köylüye, bilime ve paylaşıma, sözüm ona düzenin çirkinliklerine muhalif olan herkese, son surat saldırmaya başladılar. Çünkü kendilerine parayı veren sahipleri böyle istediler de ondan.
Beyinlerinden, bilimsel birikim olmayınca sadece cinselliği ile öne çıkan içgüdüsel hayvansal tepkiler vermeye başladılar.
Önce kadınlardan başladılar. CHP İstanbul İl başkanı Canan Kaftancıoğlu’na her türlü küfür ve hakareti sosyal medyada paylaştılar ve paralarını da sahiplerinden peşin aldılar.
Daha sonra DİSK genel başkanı Arzu Çerkezoğlu’na saldırdılar. Hızını alamadılar ve bu defa da gazeteci Nevşün Mengü’ye saldırdılar ve ağıza alınmaz küfürler saydılar.
Şimdi ise sırada Başak Demirtaş var. Kendini bilmez bir trol Başak Hanımın kadın kimliğini bir zaaf sanarak, cinsiyetçi bir anlayışla sosyal medyada sahte bir isimle ona çok ağır küfürler etmiş. Hayvan desen hayvana hakaret olur ama ona yakışır bir sözcük bulup da buraya yazamadım.
Kim bilir onu yazınca sahiplerinde kaç lira alacağını hesaplıyordu bilmiyorum. Gördüğüm kadarıyla bu trolün hesabı tutmadı. Şimdilik her görüşten olan insanlar bu kiralık trolü kınadılar. Yani sizin anlayacağınız evdeki hesap çarşıya uymadı ve bu trol hakkında soruşturma açıldı. Doğru olan da buydu.
Kadınlarımız bu coğrafyada her zaman küfür etmenin aracı olarak kullanılmışlardır. Kadına şiddet, cinayet, çok eşlilik ve ikinci sınıf vatandaş olarak hep hor görülmüş ve baskı altına alınmıştır. Onlar, Karanlık ülkemin, yasaklı ürkek çiçeği. Benliği, Zincire mahkûm iç kanamalı. Doğarken suçüstü, Müebbet hükümlü, Bulutların gözlerinden yağan kadınlarımız, kızlarımız, eşlerimiz, sevgililerimizdi.
Bu memleketi soyup soğana çeviren namussuzları kimse görmüyor, namus sadece kadınlarımızdan soruluyordu. Namussuzlar, Çırılçıplak duruyordu kör beyinlerin içinde. Erkek, dişinin beş duyusunda, Tutsakta tutulmaktaydı. Dişiler namusunu yerlerdi, Erkeğin namusu olmadığı zamanlarda.
Kiralık troller gittikçe azgınlaşmaya başladıkları için sahipleri bile onlardan ürkmeye başladılar.
Son yıllarda ülkemde bir gazeteci kıyımı başını aldı gidiyor. Gazetecilere kıymak açısında Çin’den sonra ikinci sıraya yükselmişiz, ne mutlu bize değil mi? Gün geçmiyor ki benim ülkemde bir gazeteci tutuklanmasın. Benim ülkemde Krona can alıyor.
Benim ülkemde insanlar işsizlikten nefesi kokuyor. Benim ülkemde pahalılık hız kesmiyor, ama gazeteciler tutuklanıyor. Benim ülkemde yasamada, yürütmede, yargı da birbirini denetleyemiyor. Benim ülkemde kimse sokağa çıkıp derdini duyuramıyor.
Gelin konuyu Üstat Orhan Veli’nin dizeleri ile noktalayalım. “Bütün renkler hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler”