ALTIN
 3.042,49
DOLAR
 35,5025
STERLİN
43,1833
EURO
 36,2485

 

 

2002 yılında bir sermaye gurubu tarafında bir parti kurulmuştu.

 Adı da GENÇ PARTİ idi.

Girdiği ilk seçimde % 7.25 oy almıştı. Bu partinin bir ideolojisi yoktu. Siyaseti yoktu. Sadece, genel başkanları bir şehre gittiği zaman oraya dönerciler gönderiyor ve halka dürüm ikram ediyordu. Bu parti seçime girerek çok büyük bir başarı yakaladı. Atmış yıllık partiler sıfır noktalarda dolaşırken, dürümcüler barajı yakalama sınırına yaklaşmışlardı.

Devrimciler ise Türkiye’nin en seçkin üniversitelerini yerinde bırakarak, eyleme geçtiler. Halkı uyandırmak için canını ortaya koydular. Kimi köşe bucaklarda vuruldu. Kimi sakat kaldı. Kimisi ise zindanlarda çürüdü. Uyandırmak istedikleri halk ise onları ya ihbar etti, ya da onları linç etti. Burjuvalar ise onların o şerefli isimlerini siyasi emelleri için ya kullandılar ya da cezalandırdılar.

Toplum hızla çürümeye başladı. Din istismarcılığı en çok getirisi olan bir sektöre dönüştü.

En çok para din istismarcılığı ile kazanılmaya başlandı.

Diğer taraftan da Atatürk istismar edilmeye başlandı.

Çıkar gurupları Atatürk’ü sonuna kadar sömürdüler.

Ama ona ait ne varsa yerle bir ettiler.

Toplum hızla yoksullaştı.

Fakir fukara fonları kuruldu. Bu fonlarda fakir halkımıza bolca yiyecek içecek dağıtıldı. Bol miktarda makarnalar dağıtıldı. Ortaya makarnacılar diye bir kavram çıktı. Diğer yandan da bu yoksul halk hazırcılığa alıştırıldı ve üretimde koparıldı. Diğer mahallede de dürümcüler diye bir kavram üretildi.

Toplum hızla çürümeye başladı. Aydınlara ve devrimcilere hızla saldırılar başladı. Devrimciler siyaset dışı bırakıldı.

Toplumun büyük bir çoğunluğu artık dürümcü olmuştu.

Bir yanda makarnacılar, diğer yandan dürümcüler siyaseti belirlemeye başladılar. Devrimcilere karşı tetikçiler saldırıya başladı. Karanlık kapılar ardında küfürler savurdular. Ortaya çıkacak yüreklerini kaybetmişlerdi.

Dürümcüler hem sağdan, hem soldan devrimcileri hizaya getirmek için sıraya girdiler. Ağalarının çıkarları için her şeyi yapmaya hazır ve nazır olduklarını ispatlamak için her yolu denediler. Dürümcülük artık bir sektöre dönüşmüştü. Yerini yavaş yavaş tetikçiliğe bırakıyordu. Ama bir devrimcinin karşısına çıkabilecek zerre kadar yürekleri yoktu.

Aydınların ve solcuların yok sayıldığı parlamentoda, bir demokrasinin çıkmayacağını herkes biliyordu. Emekçinin içinde olmadığı bir parlamentoda demokrasinin savunulamayacağını da herkes biliyordu. Siyaset sadece sermaye sınıfının yaptığı bir meslek haline dönüşmüştü. Böyle bir ülkede demokrasi beklemek yanılgı değil de neydi?

Türkiye’de, siyaset yapmak için burjuva sınıfında olma zorunluluğunu getirdi. Çünkü asgari ücretin 330 dolar olduğu bir ülkede milletvekili olmak için en az 500 000 dolar paranın harcanması gerekiyordu. Böyle bir ülkede yoksul halka dürümcülük ve makarnacılıktan başka ne iş düşebilirdi?               Hal böyle olunca da siyaset piyasasında meydan iki kavrama kalmıştı.

1-Burjuvalar

2-Dürümcüler.

Tabi makarnacıları ve çorbacıları da unutmamak gerek.Haline de şükretmek gerek.Çünkü bu ülkede bu dürümü de  çorbayı da bulamayanlar da var.Dürümcülerin bu piyasada %7.25 oranında oyu olduğunu hiç unutmayın.

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.