Ne yani koca Profesör yalan mı söylüyor?
Üstelik adam din âlimi!
“ Yolsuzluk hırsızlık değildir!” diyor!
Değil tabi!
Hem “ hırsızlık” deyince nedense aklıma hep tavuk, yumurta gelir!
Makbule yengem bana “ şu bizim oğlanı çalıştır, sınıfı geçerse söz sana bir takım elbise alacağım” demişti!
Ortaokul sondaydım ve fena bir öğrenci sayılmazdım. Kuzen Abidin orta birde ikmale kalmıştı ve ders matematikti, tek derste olsa çaktınız mı sınıfta kalıyor ve bir yılınız gidiyordu!
“ Takım elbise” sözü cazipti ve ben bir ay süre ile Abidin’i adeta karantinaya aldım ve sonuç olarak iyi bir not alarak sınıfı geçti!
“Sınıfı geçti” haberini alınca ben şöyle havalı bir şekilde Makbule yengenin kapısında bir iki tur atımsa da baktım ki Makbule yengeden bırakın takım elbiseyi, Teşekür bile almak zor!
En son dayanamadım “ yenge hani bizim takım elbise” dedim ama yenge beni azarladı “ yürü lan, çocuk kendisi çalışıp kazandı, öyle uyuz tilki gibi buralarda dolanıp durma!”
Yapılacak tek şey intikam almaktı ama ne yapabilirdim diye beyin fırtınasına tutuldum adeta!
Dondurmayı seven Makbule yengeye bir külah zehirli dondurma alıp can çekişmesini izlemek dahi geçti içimden!
Birden besili tavukları aklıma geldi ve dayıoğlu bu fikre bayıldı!
Gece yarısı en kilolu tavuğu alıp bir torbaya koyduk ve pilavı meşhur Sultan yengeye götürdük! Kadın hiç sormadı, hemen kesip ve kısa sürede tencere ile buluşturdu!
Hayatımda daha bu güne kadar böyle bir güzel tavuklu pilav yemedim!
Sabahın ilk ışıkları ile Makbule yenge çıldırmış tavuğunu arıyordu!
Sonuçta kabak bizim Mahmut Canbayın kardeşine patladı ki biz sadece rahmetli “ Xace Karri” ile Makbule yengenin o cenkleri andıran savaşına şahit olduk!
Her hırsızlıkta olduğu gibi kabak başkasının başına patlamıştı!
Makbule yenge şu an Almanya da!
Bak Makbule yenge, ver elbisemi, al tavuğunu!
Eh!
Koca profesör doğru demiş!
Malı büyük götürdün mü Yolsuzluk, tavuk yumurta da hırsız sayılırsın!
Ben demiyorum, ulema diyor!
*******************
KUZU POSTUNA BÜRÜNMÜŞ KURTLAR
Bu köşede defalarca yazmışım “ Ortadoğululuk bir algı yitimidir!” diye!
Cellâtlarını yüceltmek bu kültürün temel varlığıdır! Korku iklimi ile doğmuş, biat kültürü ile yoğrulmuş bir genel toplumdan bahsediyoruz!
Bu tür toplumların kendilerine ait düşünceleri yoktur! Olanlar zaten aykırıdır ve bedelini canları ile, ya da en iyi ihtimal zindanla öderler ve bu coğrafyanın tarihi bu konuda bizleri hiç bir zaman yanıltmamıştır!
Sivas katliamı ile ilgili bir televizyon kanalının pişirip duygusal iklime taşıdığı programını izlerken “ bu konuda rahmetli Ecevit’i de anıyoruz” gibi konuya alakasız bir anma geçti!
Yani “ hayata dönüş operasyonunun” mimarı Ecevit’i!!
Necmettin Erbakan bile bu konuda ısrarcı olmasına rağmen, hazretin bir türlü yanaşmadığı ve katliamı sonuna kadar izleyip,
bu ülke tarihinin karanlık sayfalarına yeni bir sayfa açmaktan imtina etmeyen Ecevit!
Birileri Sivas’ta bu işi başarırken, Ecevit’te kapalı bir alanda, cezaevinde benzerini yapmıştır!
Şimdi kalkıp Sivas’ta ki yangınla ilgili bu adamın söylediklerinin nesine inanıyor ve bize servis ediyorsunuz?
Gidin bu hikâyeleri aklını kiraya verenlere anlatın, onlar inanır!
Kusura bakmayın, katil ve cellatlarınızı tanımadığınız sürece boynunuzdaki kılıcı hiç bir zaman his etmezsiniz!
Defalarca söyledim “ Sivas’taki katliamı bu ülkenin Sünni vatandaşları yapmadı” diye!
Peki, kim yaptı?
Bu ülkede hala bir Alevi Vali, Kaymakam ve benzerlerine tahammül edemeyenler yaktı!
Derin sistem böyle emrediyor!
Baksanıza yeni bir güvenlik paketi hazırlanıyormuş! Bir işe girmek isteyen biri varsa aile dâhil, ikinci kuşak akraba ve ötesi de derinlemesine araştırılacakmış!
Bu ne demek biliyor musunuz?
Artık ötekilerin çocukları ağzı ile kuş tutsa da iş falan yok!
Peki, kimlere var?
Tabiî ki vatanseverlere canım!
O vatanseverler kim?
Tanrı dağı kadar Türk; Hıra dağı kadar Müslüman olanlar!
Zaten hep böyleydi ama şimdi biraz daha netleştirip, alenileştirecekler!
Yarında bunları size yapanları rahmetle anarsınız!
Dedim ya “ bu bir Ortadoğululuk sendromudur!” diye!
*************
UNUTMAYINCA BİR ŞEY Mİ DEĞİŞİYOR
Bu ülkenin kara ve lekeli aralıkları vardır!
Bunlar hiç bir zaman unutulmaz ve biliyorum ki bin yıllar geçse de unutulmayacak!
Pir Sultanı ve zalim Hızır paşayı kim unutturabildi ki?
İnsanın iki çizgiye ayrıldığı yanılmıyorsam bir Zerdüşt tespitidir ve müthiş bir ruh analizidir!
Çizginin altı herkes gibi konuşan, yürüyen ve yiyip içen insanımsılardan oluşur ve tabii ki en büyük çoğunluk bunlardır! Bunlar olunca da doğal sonuç olarak yönetme işi de bunların elindedir!
Diğer azınlık çizginin üstündeki insandır!
Kısacası asıl insandır!
Yarına dair kaygıları vardır! Dünya malında gözü yoktur! Üretir ve sadece diğerleri için vardır ve diğerleri bunları tüketerek yaşar!
Kan ve savaştan, öldürmekten nefret ederler!
Doğadaki bütün canlıların haklarını kendi hakları gibi eşit görürler ve onları kollar, korurlar!
Dedik ya!
Çizginin altı tehlikelidir!
Akıl sadece kafatasının içindedir ve kendine ait değildir!
En büyük hedefi de insandır!
Maraş ve Madımakta insanları bunlar öldürmüş ve yakmışlardır!
İşin acı yanı dönemin siyasilerinin bu olayları sıradan görmeleriydi!
Çünkü onların temsili yet noktası iktidardı ve o siyasileri onlar kendi başlarına koymuştu!
Tüm bunları unutmadığın bir ülkede neden hala senden Vali, Kaymakam ve Emniyet Müdürü yok hiç düşündün mü?!
Güzel kardeşim “ öteki” olduğun bir yerde her gün yanarsın da haberin yok!
Yarın “ iki temmuz” kara bir duman hala tüter Sivas semalarında!
Bir diğer duman da “ Baş bağlar da!”
O masum insanları da çizginin altındakiler katletti ve o kadar çoklar ki!
Alıp ayıklayamıyorsun!
Hala devlet olamamanın sancısı yaşanıyorsa bunları ayıklama şansın yoktur!
Bu durumlarda sürekli dalındaki dikeni büyütür, gülünü yolarsın!
Hardayım!
Dardayım!
Yetiş ya Ali zordayım!
Yakılan aydınlara saygıyla!
