Yunan filozofları, Eflatun ve Aristo demokrasiyi eleştirmiş.
O zamanlarda halk içinde "Ayak takımının yönetimi" gibi aşağılayıcı kavramlar kullanılmıştır. Fakat demokrasi, diğer yönetim şekillerinin arasından sıyrılarak, günümüzde en yaygın kullanılan devlet sistemi haline gelmiştir.
Orta çağ yönetimlerinden kurtulmaya çalışan Avrupalılar,
18. ve 19. yüzyılda demokrasiyi daha çok kendilerini hükümetin zorbalıklarından korumanın bir yolu olarak görmekteydiler.
Demokraside; eşitlik, özgürlük ve adalet esastır.
Siyasi eşitlik, düzenli, rekabetçi seçimlerle sağlanır. Fakat siyasi eşitlik böylelikle, eşit oy hakkını ifade eden teknik bir kavrama dönüşür.
Tek başına oy hakkı gerçek bir demokrasi için yeterli sayılamaz. Bireysel özgürlükleri korumak için Yasama,Yürütme ve Yargı üzerinden güçler ayrılığına dayalı bir sistemin tesisi şarttır.
Bunları yazmak kolay. Ancak filozoflarla tartışmak oldukça zordur. Filozof işte "uçuk" olanı da vardır radikal olanı da.
Jean jacques Rousseau, demokraside bireyin ve toplumun gelişimini esas sayan radikal bir görüşe sahiptir.
Ben, bu yazdıklarımı da içeren, liberal demokrasi, Kalkınmacı demokrasi, koruyucu demokrasi, Sosyal Demokrasiyi Saray
Filozufuyla tartışacak gibi oldum. Saray Filozofu, yekten
- Ben demokrasiye karşıyım. Demez mi?
Yeniden toparlanarak Hak, adalet, özgürlük diyecektim. Filozof,
-Ben hakka da adalete de özgürlüğe de karşıyım.
Hocam, Ülkemizin büyük sorunları var. Bunların sizin de katkılarınızla
aşılması gerekli. Demokratikleşmenin, özgürleşmenin yanı sıra "Kürt sorunu"da var,
- Ben özgürleşmeye, demokratikleşmeye, "Kürt Sorunu"na karşıyım.
Peki sevgili filozof, Eğitim,sağlık, adalet sorunlarımıza ne buyuruyorsunuz?
-Ben Eğitime, Sağlığa, Adalete karşıyım.
Ya Filozof, bu memleket bizim, hırsızlık oluyor, soygun yapılıyor fikrinize
İhtiyacımız var.
Ben memlekete karşıyım.
İşçiler iş bulamıyor. İşsizlik almış başını gidiyor. Bir çaresini düşünmediniz mi?
-Ben işçiye karşıyım.
Ya köylülerimiz.
-Ben köylüye de karşıyım.
Hocam Milyonlarca yurttaşımız yoksulluk yaşıyor. Bir o kadar da açlık sınırında olanlar vardır.
Yatırımcı. TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB gibi Kuruluşlarımıza bir çağrıda bulunarak yeni yatırımların yapılmasını öylelikle işsizliğin, yoksulluğun, açlığın az da olsa önüne geçemez miyiz?
-Ben yatırıma karşıyım.
Başbakan diyecektim Lafı ağzımdan aldı.
-Ben Başbakana karşıyım.
Demokratik Parlamenter Sistem. Yine lafı ağzıma tıktı.
-Ben Parlamenter Sisteme karşıyım.
Muhterem Filozof Başkanlık Sistemi tartışılıyor. Ona ne buyurursun?
"Bayılıyorum... Bayılıyorum" deyip, yığılmaz mı?