Kemalistler bu sefer de Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle Diyanet işleri Başkanına saldırıyorlar.
Atatürk’e hakaretten yargılansın istiyorlar.
Başkan Ayasofya’daki Cuma hutbesinde, “Fatih Sultan Mehmet Han burayı kıyamete kadar cami olarak kalması için vakfetmiştir. Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” dediği için.
Vay sen misin vasiyetnamedeki bu genel ifadeyi okuyan!
Çünkü Ayasofya’yı ibadete kapatan Atatürk’müş...
Başkan Erbaş, “ben Atatürk’ü kastetmedim, ölmüşlere ancak dua edilir” dese de nafile.
Sözde ilericisi bile böyle olan bir ülke nasıl iflah olacak?
Bunca yıldır bir arpa boyu yol niye alamıyoruz belli değil mi?
Bunlara göre bu ülke 80 yıl önce ölmüş birinin özel mülkü; biz de onun mülkünde yaşayan emanetçileriz. Burada ancak her vesileyle mülkün sahibine bağlılığımızı ve şükranlarımızı bildirerek yaşayabiliriz. Yaşarken de kayıtsız şartsız onun ilkelerine bağlı kalmak zorundayız. Onu asla eleştiremeyiz...
Niye?
“Çünkü o bize laikliği getirdi. Bizi her türlü baskıdan ve dogmadan kurtardı. Bizi özgürleştirdi...”
Nasıl olsa yalandan kimse ölmüyor!
Ne “ölmüşlere ancak dua edilir” diyen Ali Erbaş, ne de onun muarızları olan Kemalistler.
*************
İstanbul sözleşmesi
İstanbul sözleşmesine karşı olanlar gerçekten okuyarak mı, yoksa genel algı üzerinden mi hareket ediyorlar, bilmiyorum.
Sözleşmeye baktığımızda, konusu tamamen kadına yönelik şiddeti engellemeye dönük.
Buna karşı çıkmak mümkün mü?
Sözleşmede bolca geçen “toplumsal cinsiyet” ve bir yerde yalnız geçen “cinsel yönelim” kavramları ise, bazen sorunlu kavramlar olsalar da, sözleşmede geçtikleri şekliyle sorun olduklarını düşünmüyorum.
Mesela sözleşme toplumsal cinsiyet kavramını şu şekilde tanımlamış:
“Toplumsal Cinsiyet” kadınlar ve erkekler için toplum tarafından uygun görülen ve sosyal olarak inşa edilen roller davranışlar eylemler Ve nitelikler anlamına gelir.”
Şu paragrafta ise, maksat gayet açık bir şekilde ortaya konmuş ki, buna da katılmamak mümkün değil
“Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet” kadına kadın olmasından dolayı uygulanan ve kadınları orantısız biçimde etkileyen şiddet anlamına gelir.”
“Farklı cinsel yönelim” kavramı da bir yerde geçiyor ki, o da yine tamamen şiddet karşıtlığı bağlamında konu edinmiş.
Özetle; âmâsız ve ancak sız şiddete karşı durarak sözleşmeye karşı çıkmak pek kolay görünmüyor.