Baştan peşinen söyleyim; ne dolarım var, ne de yurom!
Bu nedenle kim ne kadar inmiş, kim ne kadar düşmüş pek umurumda değil, desem yalan olur!
Sonuçta bir ülkede yaşıyorsunuz ve bu tür durumlar siz istemezseniz de gelip sizi buluyor!
Son altı aydır özellikle bankamatiklerden gıcır gıcır paralar çekiyoruz!
Benim gibi ekonomiden anlamayanlar bu temiz ve gıcır paraları ekonominin iyiliğine yordular!
Hani bu durum güncel yaşamla da örtüşüyordu! Sinek kaydı traş olmuş ve bir de jilet gibi takım elbise giymişseniz durumunuz çok ama çok iyidir!
Ben de bu paraları onlara yormuştum ki boş boğazın biri “ ne alaka, para basıyorlar da ondan” demez mi?
Adama öyle yüklendim ki sonunu vatan hainliğine kadar getirdim!
Baktı ki baş edemeyecek “ peki bu kalkan dolar ve yuroya ne diyeceksin?” deyince birden afalladım!
İnat bu ya, hani cahil doğruyu kabul edince yenildiğini sanar ya!
Bana ne benim dövizim mi var, dedim!
Böyle dedim ama birden kafam dank etti!
Yahu bu adam kalkan bir şeyden bahsediyordu!
Oldum olası kalkan şeylerin tehlikeli olduğunu bilirim!
Mesela tansiyon!
Çok kalktı mı sonu ya felç, ya da ölümdür!
Sular kabarıp kalktı mı, çevre felaketidir!
Kıyametin alametlerinden biri de zina ve binalardır!
Her ikisi de kalkma ile alakalıdır ve kaldırıp uzaya sürdüğünüz beton binalar net işarettir!
Zinayı zaten söylememe gerek yok ve itirazsız kalkma ile alakalıdır!
Yani döviz gibidir, türlü hilelerle az buçuk indirseniz de sonuç değişmez ve tekrar bildiğini okur, varacağı yere varır!
Gelelim saadete!
Dört yanımızla belaya atlamışız!
Üretmeyen bir ekonomimiz var ve biz bunun karşılığında sadece laf üretiyoruz!
Olmadı içimizdeki çağ ötesi arzulara dönüp kılıç kuşanıyoruz ki, bence de doğrusu bu!
Biz kim, dünya kim, güzel yaşamak kim?
Hak ettiğimizin bize dönmesi kadar doğal olanı yok!
Bu sosyolojik bir tespittir ve yeniden yazılmasına gerek yok!
Diğer taraftan yüz yıldır devlet olamayan bir ülkeden konuşuyoruz!
Abartıyor muyum?
Dönün hukuk ve demokrasi normlarınıza bakın!
“Altta kalanın canı çıksın” acımasızlığıyla yol aldığınız bir yer hukuk devleti değildir!
Eh, böylesi bir yerde her şey kalkar!
Döviz mü?
Güldürmeyin beni, bir kılıçlık canı var!
Yeter ki Cenabı-ı Allah bizi dinden imandan etmesin!
****************
KİM DEMİŞ EKONOMİK KRİZ VAR DİYE
Dün hiç bir bayrama benzemeyen bir bayramla karşılaştık ama öyle sarılarak, öperek değil!
Bayram harçlığı için gezen çocuklarda yoktu!
Dikkatimi çeken farklı bir durum vardı!
Eskiden bizim köyde üç beş kişi kurban keser ve dağıtırdı!
Dün baktım ki köy mezbaha neye dönmüş!
Kesmeyen yok ve herkes kestiği için de öyle kimseye de et dağıtılmadı!
Akrabalar arasında biraz et alış verişi oldu, hepsi o kadar!
Gerisi sac kavurma olarak midemize indi, tabi buz dolapları kasap dükkanı gibi etle doldu!
Bu memleketin durumu çok iyi iken, kurban kesecek parası olmayanların bu gün kişi başına kurban kesmeleri acayip bir durum! Üstelik en ucuz kurban bin beş yüz lira!
Gördüğüm bu manzara bizim köye ait!
Bu köy öyle fazla arazisi olmayan bir orman köyü!
Az buçuk kayısı gelirleri vardır, gerisi de memur ya da işçi olanlardır ki Türkiye şartlarında aldıkları maaş belli!
Doğrusu böyle bol keseden kurban kesmeleri beni acayip şaşırttı!
Demek ki sayın maliye bakanımız haklı “ iyiye gidiyoruz ve burası çok önemli!”
Dahası bir taraftan kurban etleri mideye indirilirken, diğer taraftan alınan ev ve araba sohbetleri neredeyse bana çatalı yutturacaktı!
“ arabaya iki yüz veriyorlar, diyorum ki bir yüz daha koyup, sıfırını alayım!”
Bir diğeri “ vala yazlık alacaktım ama bu sene dursun, malum korona!”
Birden düşündüm de bizim köyde toplu define bulundu da benim mi haberim yok!
Sonra baktım ki öyle değil!
Memleketin sokaklarında lüks arabadan geçilmiyor!
Her ayakta marka ayakkabılar!
Eskiden direksiyona yumruğu atarak efkarlandığımız Anadolu türkülerinin yerini dilini anlamadığımız şıkıdımlı şarklılar almış ve direksiyon koltuğunda alt dudağımızı ıslatıp ısırarak, bir de koltuk dolusu kıç oynatıyoruz!
Diyeceksiniz ki “ ne alaka?”
Vala çok alaka!
Bunlar çıldırma işaretleri değilse, zenginlik işaretidir ve ben artık sayın bakanıma sonsuz inanıyorum!
“Artık bu memlekette fakir kalmadı diye kurban da kesmemiştir!”
Biz kestik ama eski alışkanlık ve zaten biz de aynı şeyi yaptık!
Çünkü dağıtacağımız fakir kalmamıştı!
Şimdi içinizden hınzırın biri çıkıp diyecek ki “ peki çöpten yiyecek toplayanlar?”
Haydaa..!
Yahu onlar vatan haini, bilerek yapıyorlar!
Türkiye’nin imajını düşürmek isteyenlerdir!
Öyle yırtık pırtık giyindiklerine bakmayın!
Açın bakın isterseniz, hepsi marka külot giyiyor!
Bence de!
*****************
KURBAN
Sizi bilmem, duydukça irkildiğim bir sözcüktür!
Ölümle özdeşleşen bir cinayet gibi gelir bana!
Üstelik kanlı bir cinayet!
Kurbanın, ölümün, öldürmenin, boğazlamanın bayramı mı olur?
Üstelik fakirler adına kesip, etinden en iyi tarafını kendimize ayırdığımız bayram!
Çünkü içimizden gelmez, eşit dağıtmak, hele iyi tarafını fakirlere vermek!
Çünkü biz paylaşma kültürü ile büyümedik!
Hep yalancı bir sahtekarlıkla içimizdeki kin ve nefretin iki yüzü olduk!
İslam inancı “ olanağınız varsa kurban kesin ve dağıtın” diyor!
Diyor da!
Bu ülkenin ne Türkleri, ne de Kürt’leri bu inanca içten bir bağlılıkla uyum sağlamış değil!
Çünkü bu İnanç, bu iki bünyeye uygun değil!
İkisi de tarihi kaddim kültürlerini Islama yamamaya çalıştılar ve bundan dolayıdır ki her ikisinden de oldular!
Geriye bu işte nemalanan din tüccarları kaldı ve bu inancın parsasını onlar topluyor ve buradan toplumu şekillendirerek bu ortaya karışıklıktan kendilerine alan açıyor!
Bana hikaye okumayın!
Bu açılan alanda sevgi ve hoş görü yoktur!
Yaptıkları tüm konuşmaların sonu zaten kurbana çıkıyor ve birileri doğradıkça doğruyor!
Bıçak boğazımızda biz kanadıkça Tanrı’ya dualar yolluyoruz!
Sonra “ bayram, barış ve huzur getirsin! diyoruz!
Kendisine kan gönderdiğiniz bir Tanrı sizin hiç bir dileğinizi duymaz, görmez!
İbrahim’e koç gönderdi!
Ama biz elimizde bıçakla öküz kovalıyoruz!
Artık ne suçu varsa!