Son yüzyıllık tarihsel süreçte, Aleviler kırımlarla, kıyımlarla, katliamlarla anılır oldu. Genel nüfusun üçte birini teşkil etmelerine rağmen, devletin gözüyle yok hükmündeler. Devletin inkarcı politikaları karşısında, bu insanlar hep kendilerini ya gizlediler; ya da köşelerine çekildiler. Kerbela’da, Hüseyin’in taraftarı olmakla çok ağır bir suç işlemişler.
Eğer, Aleviler olmasaydı, bu faşist düzen mutlaka, başka bir şey bulacaktı. Bunun adı Alevi olmazdı da “Nakşî” olabilirdi. ”Nurcu” olabilirdi. “Paralel” olabilirdi. Mutlaka bunlar kavga etmek için bir şeyler yaratacaktı. Çünkü bu düzen mevcut taraftarı elinde tutabilmek için ona bir düşman yaratması gerekiyordu.
Kürtler ve Aleviler bu bölgenin şamar oğlanı olmayacaklar. Düzen Alevilere saldırırken, Sünni İslam’ın tamamının desteğini de yanına almaya çalışıyor. Sistem Kürtlere saldırınca da Türkçülük ve ırkçılık yaparak Alevilerin desteğini almaya çalışıyor. Aslında her ikisi de “Ötekileştirilmiş mazlum Halklardır.”Her ikisi de devlet gözünde yok hükmündeler.
Sistem, şimdiye kadar ötekileştirdiği bu iki halkı, birbirine düşman etmeye çalıştı. Bu iki halk yakın tarihimizde hep karşı karşıya getirilmeye çalışıldı. Yavuz Selim döneminde İdris Bitlisi adında bir Kürt Aşiret Reisinin Alevilere karşı kullanıldığını hep işledi. Bu adamın kullanıldığı doğrudur. Bu gün de kullanıyorlar korucuları ve korucu başlarını. Bu sorumluluk tamamen Osmanlı Devletine aittir. Üstelik bu olaydan dolayı Kürtler, Alevilerden özür dilemesini de bildiler. Ama Şeyh Sait isyanında da Alevi Kürt aşiretlerin de Şafi Kürtlere karşı kullanıldığı da bir gerçektir. Kürt düşmanlığını körükleyen Alevi burjuvazisinin iş ortakları bakın hepsi AKP de üst düzeyde ya yönetici, ya da milletvekilidir. Bunları araştırmaktan fayda var diye düşünüyorum.
İdris Bitlisi’yi gören gözler ne hikmetse, Koçgiri’yi, Dersim’i,Maraş’I,Çorum’u,Malatya’yı,Yozgat’ı Sivas78’i Gazi’yi,Gezi’yi Madımak’ı ve diğer Alevi katliamlarını görmüyorlar.Kör mü olmuşlar? Daha da beter olsunlar.
Bir slogan var der ki: “Yok tek başına kurtuluş, ya hep beraber; ha hiç birimiz.”Tek başına kurtuluşu kimse gerçekleştiremedi. Tarih bu iki halkın birlikte mücadele etmesini dayattı. Çünkü her iki halkın kaderi aynıydı. Şimdi gelinen süreçte, bu iki ötekileştirilmiş halkın, kaderi birleşti.
Ulus Devlet, farklılıklarla bir arada olmayı ret eder.Tekçidir.Tek dil,tek ırk,tek din,tek mezhep.Tek adam,Bu ulusal anlayışın bizdeki yansıması Türk İslam dır.Başka bir deyişle Sünni Türk’tür.Kürtler ve Aleviler bu kavramın dışındadır.
Kürtler ve Alevilerin varlığı demokrasi ile olacaktır. Eşit vatandaşlık, demokratik olarak gerçekleşirse sorun çözülecektir. Sorunun bitmesi çok kolaydır. Parlamento bir haftalık çalışma ile bu meseleyi çözer. Ama çözmüyorlar. Demokrasiden korkuyorlar. Çünkü siyaset bir yandan Mezhepçilikten besleniyor ve iktidarını onun üzerinde inşa ediyor. Diğer yandan da milliyetçilikte besleniyor ve oy topluyor.”Kürt sorunu benim sorunum”, diyen birisi, ertesi gün “Ne Kürt sorunu yahu.” Diyebiliyor.
Çalıştaylar, toplayarak Alevi sorununu çözeceğim diyen bir anlayış, bir süre sonra “Ne Alevi’si yahu”,diyebiliyor. Çünkü mevcudu elinde tutabilmesi için onlara bir düşman gerekecektir. Eşit vatandaşlık, farklılıklarımızla bir arada kardeşçe yaşamak düşüncesi, egemen güçleri rahatsız ediyor. Onun içindir ki AKP hükümeti ne AİHM kararlarını, ne de Yargıtay kararlarını dinliyor.
Dini kisveli terör örgütleri Kürt, Türkmen ve Alevi temizliğini birlikte yürütüyor. Diyanet halen İslam’da bunlar yoktur diyerek olayı geçiştiriyor. Bunlar bize göre Müslüman değiller, diyemiyor. Dünya halkları bütün Müslümanları terörist olarak görmeye başlıyor. Faşizme karşı da savaşacak tek gücün Kürt kadını olduğunu bütün dünya gıpta ile bakıyor.
Son günlerde Aleviler, Kürtlere karşı düşman etmek için yoğun bir propagandanın varlığını görüyoruz. Bu iki mazlum halk tarihsel süreçte bedel ödemiş halklardır. Kürtler bölünmek değil, demokrasi istiyorlar. Aleviler de demokrasi istiyorlar. Gelinen son noktada birliktelik diyorlar. Kürtlerin demokratik talep yenilgisi, demokrasinin yenilgisidir. Aynı şey Aleviler için de geçerlidir. Her iki halkın ortak talebi Demokratik bir Cumhuriyete farklılıklarımızla bir arada yaşamaktır. Aleviler ayrışma değil, birlik istiyorlar.