Yaklaşık dört aydır bu kente yağmur yağmıyor! Aşırı sıcaklarda eklenince dağ, taş içinden kavrularak ateşten bir gömleğe büründü!
Geçenlerde köydeydim ve birden mezarlığın bulunduğu alanda yangın haberiyle hepimiz oraya koştuk!
İtfaiye gelene kadar sanki bir yılan ağzında ateşle akıp gidiyordu! Neyse ki itfaiye zamanında ulaştı da köy yanmaktan kıl payı kurtuldu!
Yanan alana indim!
Uzayıp giden bir karanlık gibiydi! Ardıç ağaçları bir daha dönmemecesine adeta yaşamına son vermişti! Bir kere yandılar mı bir daha geri gelmezler! Kim bilir belki de onları yakanlara bir tepkidir ve ateşe isyandır!
Meşe ağaçları da yanmıştı!
Onlar direngendir ve inatçıdır! Adeta “küllerinde doğmak” terimini açıklayacak olursak, meşe ağacını örnek göstermek yeterli!
Çok geçmeden bir hafta sonra gittim baktım ki yandıkları yerden ve dipten tekrar filiz vermişler, üstelik yemyeşil!
Dün akşam bu kente yağmur yağdı!
Ne kadar severim yağmurda yürümeyi biliyor musunuz?
Bu nedenledir ki ömrümce bir şemsiyem olmadı ve yağmurun benimle buluşmasına mani olan ne varsa sevmedim!
Hani bilsem ki deli diye taşa tutmayacaklar, yağmurda anadan üryan yürümek isterim!
Çok sıradan istediklerimizi bile yaşamaya kanıksadığımız bir coğrafyadayız!
Dün akşam bu kente yağmur yağdı!
Balkona çıktım ve o yapraklara çarparak gelen illahi sesleri içime çekerek, öpsün diye bulutlara dudaklarımı uzattım!
Yürümek istedim!
Dizlerime kadar çamurlara bata, bata!
Oysa bu kent gri bir ölüm sessizliğindeydi!
Koca beton binalar!
Ziftle yoğrulmuş cadde ve sokaklar!
Defalarca derince içime çektiğim yağmur sesinden bulamadığım toprak kokusu!
Kesilince yağmurun sesi, balkondan evin salonuna döndüm!
Televizyon açıktı ve birileri küfrediyordu “ alçaklar, namussuzlar, şerefsizler...!”
Dün bu ülkenin rengini yitirmiş yüzüne yağmur yağdı!
Yağsın!
İstediği kadar!
Hiç bir beton, hiç bir taş çiçek açmaz!
*********************
NELER OLUYOR?
Kralları öldüğünde üç gün yas ilan edip bayrakları yarıya indirmiştik!
Olsun, kutsal topraklardı ve biz gidip orada şeytan taşlardık!
Nedense şeytan artık atılan taşlara aşinaydı ve atılan o her taşı yaşadığı toprakların hazinesine aksın diye anında paraya çeviriyordu!
Petrol, hacı parası, şeytan bereketi hepsi Allah’ın bir lütfu olarak Suudi’lerin cebine akıyordu!
Hiç bir iş yapmazlarsa bile sadece hac gelirleri ile keyif çatabilme şansları vardır ve dünyanın bütün Müslümanları yüzünü oraya döner!
O nedenledir ki Suudiler İslam âleminin dokunulmaz baş tacıdır!
Tabi onlara göre başında oturdukları diğer Müslümanlar, ne kadar Müslüman ayrı bir konu!
Mesela bizi pek Müslüman dan saymazlar ve Osmanlı’yı topraklarında “Şeytan” diyerek kovmuşlardır!
Zaten işim ucunda para olmazsa “ şeytanımızı niye taşlıyorsunuz” diyerek bizi şeytanlarından da uzak tutacaklar ama sen gel “ Tanrı dağı kadar Türk; Hıra dağı kadar Müslüman” olanlara anlat!
İşte o Suudi Arabistan bize ambargo yükledi!
Sanayi ve teknoloji ihracatımız zaten yok!
İşimiz gücümüz İsrail tohumuyla çoğalttığımız domates, biber ve narenciye ürünleri!
Suudi’lere de bunlardan satıyorduk!
Şimdi ambargo uyguladılar ve “ sizden almayız” diyorlar!
Eh, bu ara Şeytanla işi olmayan İsrail’le flört halindeler ve bu kalemleri onlardan alırlar olur biter, tabi sen şeytan taşlamaya devam et!
Adamlar elini kolunu sallayarak gelip tanınmış bir gazeteciyi senin ülkenin göbeğinde gündüz gözüyle asit kazanında eritip gittiler!
Akşama kadar kim ne yazıyor diye harf avcılığı yapan MiT’ in haberi olmadı!
Sınırları kevgire dönen bir ülkede yirmi kişi uçakla gelip cinayet işlemiş çok mu?
Hele Suudi’ler yapmışsa, kesin gökten ilahi emirle olmuştur, fazlasını karıştırmamak lazım!
Tüm bunlara rağmen çıkmış bize “ ambargo” postası koyuyor!
“ Ulan sen kimsin?!!”
Biz bir günde üç yüz fabrika açıyoruz, sen üç yüz kasa domates alsan ne olur, almasan ne olur?
Bu aralar bize bulaşan bulaşana!
Azerbaycan, Ermenistan sorunu son otuz yıldır devam ediyor!
Tabi burada asıl aktör Rusya!
Diğerleri teferruat!
Biz ise buraya “ iki devlet, tek millet” ülküsüyle taraf oluyoruz ki zaten büyük Türk düşünürümüz Devlet Bahçeli “ orası Türk yurdudur, defol Ermenistan” dedi!
Şimdi hiç biri, hiç bir devlet orada yaşayan insanların tercih hakkını konuşmuyor!
Çünkü artık toplum ve insan tercihleri diye bir şey yok!
Gücü olan “ ben ezer geçerim” diyerek diğerini takmıyor!
İnsanlar artık savaşın cinayet olduğuna inanmıyor!
İnanmıyor çünkü savaşı isteyen egemenlerin çocukları orada savaşıp ölmüyor!
Ölenler gariban alt sınıfın çocukları, ya da dünyada başıboş dolaşan açlığa mahkûm edilenlerin paralı olarak savaştırılması!
Bir şeyi anlamak gerekiyor artık!
Kapitalizm denilen canavar azdı ve özellikle orta doğu coğrafyasında ava çıkmış durumda!
Doyması için, yemesi lazım!
Dişlerini bileyip duruyor! Akıllı olanlar bu dişlere yakın dans etmez!
Olmayanlara sözüm yok!
Israrla yem olacaklarsa, kimsenin canavara kızmaya hakkı yok!