Türkiye semalar da dolaşıp duruyor. Zor günler yaşıyoruz. Bir yanda Corona denen bir illet, diğer yanda siyasette ki koltukçular. Eskiden olsa, öncelik sırasına göre, insan, sağlık, eğitim ve ekonomik konularla meşgul olurduk.
Oysa şimdi ki önceliğimiz virüs ve koltuk sevdası her şeyin önüne geçti.
Bu yüzden, bu iki husus her şeyi unutturuyor.
Corona denen virüs elle tutulmuyor, gözle görülmüyor.
Siyasette ki koltukçular ise hep aynı.
Elle tutuluyorlar, gözle görülüyorlar ama ayak oyunları ve hilelerle hep koltuktalar.
Koltuğu kapan kapana.
Bırakmak yok.
Velhasıl bu iki illetle de baş edilemiyor.
"Her şey çok güzel olacak" deyip Tüm Demokratik ve Devrimci Güçleri birleştiren ve ittifak adı altında Yerel yönetimlerde söz sahibi olan İttifakçı CHP' nin başında bulunan Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir konuşmasına bakmak gerekir.
Açıklamasında; Partide "Dava Adamı İstiyorum" diyen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarında yer alan, “Parti içinde herkes "Ben ne olacağım ?" sorusunu soruyor. Bazılarının derdi partiyi iktidar yapmak değil, partide koltuk kapmak peşinde! Nasıl belediye başkanı, nasıl milletvekili olurum, derdinde!
CHP'nin acilen bir dava partisine dönüşmesi lazım.
Bize davasına inanan, her türlü saldırıya karşı koyacak ideolojik donanıma sahip, parti disiplininden kopmayacak inançlı dava adamı lazım” ifadelerini paylaşıyor.
Bu ifadelerden anlaşılıyor ki geçen süreci iyi analiz edememişler.
Veya bu partiye emek veren devrimci mücadelenin içinden gelenlerin ihraç edildiğinden de haberdar olmadıkları aşikârdır.
Bu partinin son 10 yılına yani yönetim kadrosuna bakıldığında, partiyi düşünerek yola çıkılmadığı, menfaat ve çıkar doğrultusunda yöneticilerin olduğu açıkça görülmektedir.
İl ve ilçe yönetimleri, Belediye başkan adayları seçilirken, Belediye Meclis Üyelerinin tespiti yapılırken yapılan uygulamalara bakıldığında bu adayların hiçbirinin, Emekten yana Sendikalar veya STK lardan gelip mücadele ruhu taşımayan kişilerin seçildiği ve bunlara koltuk verildiği görülmektedir.
Bunları yapan koltukçular, kendilerine biat edeceklerini seçtikleri anlaşılmaktadır. Seçmenin oyu ve tercihi göz önüne alınmadığı anlaşılmaktadır. Özellikle Alevi seçmenin oyları hep "canta da keklik" olarak görülmüştür.
Alevilerin seçenekleri olmadığı ve korktukları için başka gidecek partileri yok deyip, zorlama ve isteksizliğe rağmen, partinin dava adamı olmayanların elinde olduğunun acı bir gerçeği olduğunu Kemal Kılıçdaroğlu yukarıdaki ifadesiyle açıkça belirtmektedir.
Buradan anlaşılacağı gibi koltukçular yalan yanlış bilgilerle genel başkanı kandırmışlar. Aslında bu kandırılma işine alıştık. Vatandaş hiç kanmıyor veya kandırılmıyor ama her nedense hep koltuk başları hep kandırılıyor. Veya kandırıyorlar. Eh ne diyelim.
Öyle görünüyor ki CHP, Dokunulmazlıklar ve tezkere konusunda yakın geçmişte verdiği kötü sınavlar, zaten demokrasi ve insan hakları anlayışını ortaya koyuyor. CHP, statükocu anlayışıyla sadece kan kaybediyor; halk eğitim, sağlık, hukuk derken onların parti içi çekişmeleri de ayrı bir gülünç durum olduğu görülüyor.
Netice itibariyle, CHP kendi öz misyonuna dönüp, Eşit yurttaşlık noktasında her kesimi kucaklayıp, partinin emekten yana olan ve partiden uzaklaştırılan herkesi bir araya getirip ayağa kalkmalı ve Parti'nin dava adamı olacakları tekrar partiye kazandırmaktır.
Yoktur başka çaresi. Yoksa hep muhalefette kalıp, Ankara'da oturup, yerelin eleştiri sesine kulak vermeyip, küçük olsun hep biz olalım koltukta düşüncesi de, unutulmasın ki bir gün ağır gelecektir.
YAZIMI; KISSADAN HİSSEYLE BİTİRELİM.
Ceviz kurdu, cevize gireceği kadar bir delik açar ve cevizin içine girer. Cevizin içi insan beynine benzer, kurt başlar cevizi yemeye.
Elbette ki buraya kadarı her şey normal.
Kurt yedikçe şişmanlar şişmanladıkça karnı büyür.
Yeterince doyunca yükünü tutunca! Gitmek ister ama girdiği delikten çıkması mümkün değildir istese de çıkamaz.
İşin enteresan ve daha da kötü tarafı; İçi yenilen cevizin kabuğu da kurumuş ve iyice sertleşmiştir...
Artık o deliği genişletmek te imkânsızdır.
Kurtçuk oturup etrafına bakar, Düşünür taşınır delikten geçip çıkmak için tek çaresi vardır; Zayıflamayı beklemek.
Aç kaldıkça zayıflar, eski cılız haline döner. Ve bir gün bitap düşmek üzere ilk başladığı gibi cevizden çıkar. Ama çıktığında mevsim bitmiş, ortada aç ve cılız bir kurtçuk ile bir içsiz bomboş bir ceviz kabuğu kalmıştır.
Kimi insanlardaki para, mal - mülk ve koltuk hırsı da ceviz kurduna benzer. O hırsı yenip, artık yeter, dediğinde baharlar ve yazlar bitmiş olur. Geriye sadece, ömrünün sonbaharı ve belki de çeşitli hastalıklar, ilaçlar ve diyetler ile geçirmek zorunda kalacağı, koskoca bir kara kış kalmış olur...