ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

        Bilim insanları insanlık tarihini tam 300.000 yıl öncesine kadar götürürler. O kadar kesin ve kendilerinden emin bir şekilde konuşurlar ki; Homo erictus’tan Homo sapiens’e, Afrika Büyük Sahrasından Mezopotamya’ya, oradan da bugüne kadar getirirler.

Merak edersiniz, acaba kanıtları nedir diye?

Hâlbuki yazının tarihi, topu topu 5.200 yılllık (MÖ. 3.200).

Peki, geriye kalan bunca “kesin” bilginin kaynağı ne olabilir acaba?

       Söyleyelim: işlenmiş taş ve kemikler, mağaralara işlenmiş şekiller, fosiller, toprak altında çıkan kemik ve kafatasları...

         İşte bilim insanı dediğimiz kişiler, örneğin ucu sivriltilmiş bir taşa bakarak 300.000 yıllık bir okuma yapar. Böylesine işlenmiş bir taş varsa, mutlaka bunu işleyen bir insan da vardı der.

Desin... tabii ki bir şey dediğimiz yok öyle demesine de, ama aynı adam koca bir kainatı gördüğü halde bir de Allah hakkında tereddütle konuşmaz mı?.!

İşte ben de bu “bilim” adamlarını anlamakta zorlanıyorum...

****************

Abdurrahman El-Kevakibi.

 

1854 Halep doğumlu bir entelektüel.

“Despotizmin doğası” isimli eserini tam 1902 yılında yazmış.

Yani bundan tam 118 yıl önce.

Bir yazı çalışması için kitaplalığımı karıştırırken bu kitabı tesadüfen buldum ve okudum.

Fazla uzatmayayım; kitap muhteşem. Herkesin okumasını tavsiye ederim.

           Kitap özetlenebilecek gibi değil; her satırı bence önemli ama ben yine de son sayfalardan kısa bir alıntı yapmak istiyorum:

“Despotluğa Son Verilmesi:

          Bu bizzat hükümetin kendisinden mi beklenmelidir yoksa özgürlüğün kazanılması ve diktatörlüğün bir daha dönmemek üzere kaldırılması toplumun akil ve lider şahsiyetlerinin bir görevi midir?

(...)

Bu konuyla ilgili şunları söyleyebilirim:

          1- Diktatörlüğün acılarını bireylerinin tamamının ya da çoğunun hissetmediği bir millet özgürlüğü hak etmez.

          2- Despotizmle mücadele şiddet yöntemi ile değil; tersine hikmetle ve tedrici bir yöntemle olmalıdır.

          3- Despot yönetimle mücadeleye girmeden önce yerine neyin ikame edileceği üzerine iyi çalışılmalıdır”

           Evet, tabiki bu tespitlere aynen katılıyorum ama asıl acı olan, yazarın tam 118 yıl önce ortaya koymuş olduğu sorunların ve çözüm yollarının bugün de hala güncelliğini koruyor olmasıdır.

Anlayacağınız, bir arpa boyu yol alamamışız..!

İyisi mi, siz kitabı kendiniz okuyun...

**************

Sahi nedir bu kin ve düşmanlık?

 

 “Erivanın ortasına füze atalım, bir günde Ermenistan’ı işgal edelim..”

Coşmuşlar...

Ne savaş suçunu düşünen var, ne de nefret suçunu..

Güçleri yetse dünyayı ateşe verecekler.

Allah herkese güç kuvvet vermesin.

Tamam, Azeriler kardeşlerimiz de, Ermeniler niye düşmanımız?

Sahi Ermeniler ne kötülük yapmış bize?

Anadolu’da birçok ailede bir Ermeni ninemiz vardır. Ermeniler bu toprakların kadim halkı. Komşuluksa komşuluk, akrabalıksa akrabalık.

Sahi nedir bu kin ve düşmanlık?

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.