CHP Türkiye genelinde 45 seçim bölgesinde büyük bölümü kontenjanla çevrilmiş bir önseçim sürecini bitirdi. CHP ile ilgili ne oldu ne olacak ya da nasıl olur kaç oy alır % kaç bandında kalır ya da geçer gibi konuları bir gün boyunca eski arkadaşlarla konuştuk tartıştık.
Özellikle ön seçim ve sonrasında ki Süreçte neler olur neler olacak diye yaptığımız yapacağımız değerlendirmeyi de bazı arkadaşlarla siyaset bilgeleri ile dostlarla birlikte yaptık.
Büyük üstat büyük yazar merhum olan ancak anıları ile kitapları ile yaşayan Aziz Nesin “ben çalışırken dinlenir, dinlenirken çalışırım” demiş. Bataklığa dönen siyaset arenasından çıkıp magazin dünyasına dalmak iyi bir dinlendirici olabilir…
Bu gün ülkemizde yaşanan siyasi duruma siyasetin gelişme ve hayata geçiriliş şekline uygulamalarına baktığımızda gerçekten doğru söylemiş bu bataklık haline gelen siyasetle uğraşmak boğuşmaktansa magazin dünyasında afra tafra yaparak gününü gün etmek vücut sağlığı bakımında daha iyidir.
30 Mart Türkiye de devrim ve devrimcilik adına bir kırmızıçizgidir.
30 Mart 1972 de Mahir Çayan ve arkadaşları Deniz için Yusuf için Hüseyin için kısaca 68 kuşağının önderleri devrimcilerin önderleri için verdikleri mücadele sonucunda devrim şehidi olmuş bu kahramanlar bu gün yaşasalardı bu bataklık siyaset olmaz dı olamazdı.
Çünkü onlar halkımızın sorunlarını ezilenlerin sorunlarını çok iyi biliyor çok iyi tahlil ediyor reçeteyi de ona göre yazıyorlardı.
Çünkü onlar Kürt halkının bağımsızlığını ve eşit yurttaşlık hakkının bir an önce demokratik yollarla çözülmesinden yana idiler ve onun mücadelesini veriyorlardı.
Çünkü onlar emekten yana emeğin en yüce değer olduğunu hep savundular savunuyorlardı
Çünkü onlar ülkenin demokratikleşmesi için canlarını ortaya koymuşlardı.
Çünkü onlar demokrasiden insan haklarından ve özgürlüklerden yanaydılar
Çünkü onlar yolsuzluklara hırsızlıklara vurgunculara kaçak saraylara hep karşı oldular.
Çünkü onlar bütün bunların hayata geçmesi için 68 Kuşağı olarak gençliğimizde köyleri geziyor, kahvelerde köylüye nasıl soyulduğunu sömürüldüğünü anlatıyorlar her türlü Emperyalizme faşizme irticaya ırkçı milliyetçiliğe karşı savaşmayı kendilerine şiar etmişlerdi.
O yiğit insanlar belki fiziki olarak aramızda ayrıldılar ancak şunu her gafil bilsinki devrimciler bir ölür bin doğarlar o nedenle Mahirler Sinanlar, Denizler, İbrahimler, Hüseyinler, Yusuflar ve daha ismini buraya yazamayacağım kadar çok ama çok büyük devrimci yoldaşlarımız aramızdalar yaşıyorlar yaşayacaklar.
Bu gün Türkiye de siyaset gerçekten bir bataklık halindedir ve birileri ya da bazıları bataklığı kurutmak için değil zaman zaman sivrisinekleri öldürmek için bazıları bu bataklığın daha da batak hale gelmesi için mücadele veriyorlar.
Başta AKP olmak üzere mecliste gurubu bulunan CHP ve MHP bu işin baş aktörleri durumundadır.
12 Yıllık AKP iktidarı döneminde hep CHP ve MHP AKP nin değirmenine su taşımış meclis salonunda kavga eder gibi görünmüşler ancak meclis kulislerinde kol kola gezerek bir bütün olarak aslında acımasızca kendilerine oy verenleri de sükutu hayale uğratarak bir şekilde meclisi kuşatmışlar HDP nin yapmak istediği hiçbir demokratikleşme adımına yardımcı olmayı bırakın köstek olmak için meclis iç tüzüğünün her türlü anti demokratik uygulamalarını hayata geçirmişlerdir.
Bunlar demokrasi ile ilgili her konuda meclisi kuşattıkları gibi medyayı da yandaşlaştırarak kendilerine yarayan haberleri manşetlere taşıyarak taşındığı gerçeğine baktığımızda da acımasıca kuşatıldığımızın düzeyini siz düşünün.
AKP, CHP, MHP üçlüsüne baktığımızda aslında yok birbirlerinde farkları da her biri diyor ki biz “ Osmanlı bankasıyız”
Saygı değer okuyucularımız hepiniz şöyle hafızanızı bir yoklayın. AKP 2002 de ilk olarak kurulduğu sırada girdiği ilk seçimde o zaman genel başkan olan RTE seçime giremedi çünkü siyasi cezalıydı. Hatta “ muhtar bile olamaz artık “ deniliyordu.
Ne oldu? CHP RTE nin yasaklarını kaldırdı anti demokratik yollarla yine CHP nin katkıları ile Siirt te bir ara seçim yapıldı ve tek adam seçimi ile seçildi. O gün bu gün tek adam olarak ülkeyi CHP nin kıyağı ile faşist bir anlayış ve zihniyetle yönetiyor.
Sadece başbakanlıkta kalmadı şimdi seçilmiş Cumhurbaşkanı ve namus şeref üzerine bağımsız olarak ülkeyi yöneteceğine dair yemin etmesine rağmen şu an AKP eş başkanı gibi çalışıyor oy istiyor ki bu faşist düşüncesini tek adam olarak daha da ağır bir şekilde uygulayabilsin.
Peki MHP ne yaptı 2007 yılında AKP Abdullah Gülü Cumhur başkanı adayı gösterdi mecliste ki sayısı buna mümkün değildi ancak MHP destek verince Abdullah gül Türkiye’nin 11 Cumhurbaşkanı oldu.
Şimdi değerli dostlar arkadaşlar sevgili ve saygı değer okuyucular böyle bir iktidar ve ona her türlü desteği veren ana muhalefet ve yavru muhalefet ile nereye gideceğiz.
Ülke gerçekten her alan da her şekli ile acımasızca kuşatılmış birilerine peşkeş çekilmekte birileri tarafında parsel parsel satılmış halen de satılmakta.
Bu ülkede demokrasi katledilmiş halen bu günlerde bir “ iç güvenlik yasası “ adı altında faşizmin tam uygulanacağı sürece giriyoruz.
Çözüm süreci ve müzakere edilmesi istenen 10 maddelik sözleşme askıya alındı Parlamenter sistemi dondurduklarını rafa kaldırdıklarını ilan ettiler özgürlükler hak getire emekli dul ve yetimler işçiler çiftçiler köylüler dar gelirliler perme perişan.
Ne yapmak lazım?
Öncelikle Türkiye üzerine kurgulanmış olan bu acımasızca Kuşatılmışlığı kırmak dağıtmak lazım.
Halkın her anlamda özgürleşmesini sağlamak lazım.
Halkların özgürleşmesini sağlamak lazım.
İnançların mezheplerin özgürleşmesini sağlamak lazım.
Emeğe ve emekçilere saygılı olmak haklarını vermek için çok çaba sarf etmek lazım.
Bütün komşularda dahil Dünya ile hiçbir taviz vermeden dik durarak barışık olmak lazım.
Son çıkarılan faşist iç güvenlik yasasını yırtıp atmak lazım.
Yeni ve sivil demokratik her kesimin herkesin kendisini içinde bulacağı bir anayasa yapmak lazım.
Kısaca bu ülkede Kürtlerin ,Türklerin, Alevilerin Sünnilerin bütün inançların bütün ötekileştirilmiş halkların yan yana omuz omuza dostça bie birini Kabul ederek ve birbirlerine saygı duyarak Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak eşit yurttaşlık temelinde birlikte yaşaması yaşatılması lazım.
Bütün bunların olması olabilmesi için 7 Haziran seçimleri bir kırılma noktasıdır son şanstır ya Demokratik Türkiye ve demokrasi ya da diktatörlük tek adam faşizmi tercih sizin