4 gün önce ülkemiz bir felaket daha yaşadı!
Merkezi Sisam adası yakınında bulunan ve Kandili Rasathanesi’ne göre 6,9 şiddetinde olan deprem, İzmir ve ilçelerinde büyük tahribat yaptı.
Bu yazıyı yazdığım anda İzmir’de çöken 8 binanın göçüğü altında kalan 85 yurttaşımızı kaybettiğimiz bilgisi vardı.
994 yaralımızın 220’si tedavi altında olduğu açıklanmıştı.
Kaybettiğimiz canlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize baş sağlığı diliyorum. Yaralılarımıza Bir Gün ailesi ve şahsım adına geçmiş olsun diyorum!
***
AKP iktidarı sırasında deprem felaketleri peşi sıra geldi. Van, Bingöl, Elazığ ve Malatya depremleri sonrası söylenen sözler, verilen vaatler hatırlarda.
Tutulmayan sözler uygulananlardan çok fazla…
***
Yeni rejiminin kamu kurumlarının nasıl dejenere edip işlevsiz bıraktığının vahim örneğini yaşıyoruz.
Kandilli Rasathanesi deprem şiddetini 6.9 diye ilan ederken” AFAD ısrarla 6.6 diyerek” deprem hakkında bilgiyi daha baştan tartışılır hale getirdi...
Kaldı ki Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Söz bilir; “Depremin büyüklüğüyle ilgili istasyonlar 7’yi belirtiyor” diyerek bilimsel görüşünü paylaştı.
Nitekim ülkemizdeki bu konuda uzman birçok bilim adamı depremin şiddetinin daha fazla olduğunda birleştiler.
Artık ezberlediğimiz ama iktidar sahiplerinin değer vermediği bir söz var.
“Deprem doğal afettir. Ama yaşadığımız bina öldürür!”
Nitekim İzmir Depremi bu sözü bir kez daha doğruladı…
***
Ağustos 1999 Kocaeli/Körfez Depreminden Türkiye büyük ders çıkarmıştı.
O zaman yaşanan felaketin bir daha tekrar etmemesi için bir dizi önlemler alınmış ve yasal düzenlemeler yapılmıştı.
Hemen sonrasında iş başına gelen AKP iktidarı, bu yasaları uygulamadı, alınması gereken önlemleri almadı…
Depreme karşı önlem ve deprem sırasında yapılacaklar işler için toplanan yaklaşık 70 milyar TL’yi yasanın verdiği görevler için harcanmadı.
Yol, köprü, havaalanı gibi yandaşa çıkar sağlayan projelere aktardı...
Kentlerin imar planlarını, binaların yapısal denetimlerini yeterince yapmadı!
Kentsel dönüşümü tam uygulamadı. Dere yataklarına dahi izin verdi.
Zeminin çürük olması veya fay hattının üzerinde bulunması gibi nedenlerle Belediyelerin imar vermediği alanlara, Şehircilik Bakanlığının yada TOKİ’nin, turizm ya da farklı kamu çıkarı gibi nedenlerle tepeden inme imar verdiği yörelerde deprem kaygısı hiç düşünülmedi…
Dahası çürük binalara para için imar barışı adı altında ruhsat verdi.
En vahimi deprem toplanma merkezlerini yandaşlara peşkeş çekti.
İstanbul’da belirlenmiş 496 deprem toplama alanının 419’una AVM yapıldı.
Gerisinde Siteler, rezidanslar yandaşların binaları var!
Örnek mi; AKP Belediyesinin peşkeş çektiği FETÖ’ nün Zaman Gazetesi’nin yeri de deprem toplanma alanıydı.
***
4 gündür yaşadığımız felaket sırasında başta İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer olmak üzere, tüm belediye Başkan ve çalışanları büyük bir özveriyle çalışıyorlar…
Arama ve Kurtarma ekipleriyle koordineli olan yerel yönetimlerin tüm unsurları İzmirlilere hizmeti tam yapabilmenin mücadelesini verirken, AKP’li bakanların adeta şov yapar gibi enkaz başında bulunmaları ve insanüstü gayretle yapılan mücadeleyi kendi hanelerine yazma gayretinde olmaları ve bu büyük felaketten oy devşirme amaçları insanlık adına utanç verici…
Depremin siyaseti olmaz!
***
Kaldı ki AKP ve MHP, 28 Ocak 2020 de İYİ Parti‘nin de destek verdiği CHP ve HDP’ nin deprem konusunda araştırma komisyonları kurulması yönündeki önergesine hiçbir gerekçe göstermeden RED oyu vermişti.
Böylece AKP iktidarı boyunca deprem konusunda yapılmayanların ortaya çıkmasını güya engellemişti.
Zaten AKP’nin deprem konusundaki düşüncesini Şeyhülislam gibi gördükleri Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş belli ediyor.
Erbaş; İzmir depremiyle ilgili yaptığı açıklamada şu akla ziyan veren sözleri ediyor! “Esasında deprem afeti bize hem dünya için, hem de ahret için bir uyarıda bulunuyor. Deprem, kıyametin bir örneğidir, alıştırmasıdır”
Ne diyelim! Böyle düşünenlerin yönetiminde şansa yaşıyoruz!