İyiden iyiye anlaşıldı ki "Devlet" CHP Genel Başkanını koruyamıyor ya da korumak istemiyor.
Bu kaçıncı olaydır.
İki saldırının olduğunu biliyoruz. Belki gizli tutulanlar da vardır.
Saldırılardan biri. TBMM çatısı altında olmuştu.
Elmadağ ilçesinden bir serseri TBMM içine kadar girmiş, Ana Muhalefet Partisi genel başkanına saldırıda bulunmuştu.
Bir diğeri tam bir "linç" girişimiydi.
Çubuk İlçesinin Akkuzu köyünde polis ve Jandarma gücünün yoğun olduğu "şehit" töreninde tam bir "linç" girişimi olmuştu.
Devlet Eğitim ve Terbiyesi almış olan bir Emniyet Müdürü’nün üstün çabası, olabilecek daha vahim olayları önleyebilmişti.
Şimdi de sümüklü bir "yeraltı dünyası" baronu, CHP Genel Başkanını hedef alarak mektuplu hakaret ve tehditte bulunmuş.
Devlette çürümüşlük gizlenecek halde değil.
CHP Genel Başkanına mektupla hakarette bulunan "Organize Suç Örgütü" lideri, bir süre önce Eski İçişleri Bakanı başta olmak üzere, Milletvekiligi de yapan eski bir general ve devletin önemli katlarında görev almış diğer iki zat ile fotoğraf çektirmişlerdi. Günlerce medyada tartışıldı.
Düşünüyorum, o resim merasimi neyin nesiydi. Bir gösteri sayılabilir miydi?
Kendine "Yeraltı Dünyası" yaratan sümüklü katil, "Organize Suç Örgütü"nün lideri olarak sunuluyor. Kimseden "tık" yok.
İktidar ortağı partinin Genel Başkanı hüküm giymiş olan bu "yeraltı yaratığını" salıverdirmek için ortağını sıkıştırdığı sır değil.
Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Bahçeli, birlikte resim çektiği sümüklü "yeraltı dünyası" yaratığına "Dava arkadaşımdır, ülke sevdalısıdır" demektedir.
Meşru bir siyasal parti Genel Başkanının "Organize Suç Örgütü" lideriyle nasıl bir dava arkadaşlığı olabileceğini düşünmek dahi istemiyorum. Bu nasıl bir çürümüşlüktür?
Meşru bir Siyasi Partinin lideri, gayri meşruluğu ile ünlenmiş bir suç örgütü lideriyle nasıl bir uzlaşı içinde olabilir?
"Ülke Sevdalısı" ülkesinin yasalarına, sistemine uygun yaşamaz mı? Bu sümüklü "yeraltında" köstebekler gibi hareket ediyor.. Yarattığı Dünyada koyduğu kurallara göre yaşıyor, çevresindeki çakallara da yaşatıyor.
Yasa ve nizam bilmeyen, silahlı adamları aracılığıyla;
Adam vuruyor.
Gasp yapıyor.
Haraç topluyor.
Cinayet işliyor.
Ülkedeki yasa ve düzeni tanımayan biri, nasıl ülke sevdalısı olabiliyor anlamak çok zor.
Hiç bir kişi veya örgüt devletten daha güçlü değildir. Çok örneklerini gördük.
Devletten doğrudan ya da dolaylı olarak güç almadan, Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanına saldırmak veya tehdit, hakaret etmek kimsenin haddi değildir.
Ülkenin Hâkimi, savcısı, polisi "sus pus" oluyorsa bu işten bir iş vardır.
Sosyal Medyada; " Kemal Kılıçdaroğlu yalınız değildir" gibi açıklamalar okuyoruz. Kesmez. olmaz..
Kemal Kılıçdaroğlu " yetim çocuk" değil. Ana Muhalefeti temsil ediyor. Ne demektir "yalnız değil."
Devlet Cumhurbaşkanına, Bakanlara nasıl sahip çıkıyorsa, koruyorsa, Ana Muhalefet Liderine de öyle sahip çıkmalıdır. Korumalıdır.
Devlet; CHP ve diğer Parti Genel Başkanlarına sahip çıkamıyorsa, onları koruyamıyorsa;
Herkes başının çaresine bakmak zorunda kalacaktır.
60 lı yıllarda İçişleri Bakanı Faruk Sükan, ajan olarak kullandığı bir takım AP li Gençleri de katarak TBMM inde CHP li Milletvekilleri ile Tabii Senatörlere ait dolaplarda arama yapmışlardı.
İsmet Paşa; halen yeri geldiğinde söylenen meşhur sözü o zaman söylemişti.
"Eşkıyanın bu gece ne yapacağı bilinmez"
Bu durumu sindiremeyen Türkiye Milli Talebe Federasyonu Genel Başkanı Sencer Güneş soy ve diğer Üniversiteli gençler, Pareziyen denilen Pasta haneye çöreklenip, aramaya katılan AP li gençleri cadde ortasında evire çevire dövmüşlerdi.
Devlet sahip çıkmazsa, CHP li gençler, kadınlar, üyeler liderlerine "sözde" değil "özde" sahip çıkmalıdırlar.
Herkesin başının çaresine bakma noktasına gelmesi, devletin zafiyetidir. Devlet Saldırganlara, çakkallara karşı zaaf içinde olamaz.
O zaman CHP liler de Genel Başkanlarını kendileri korumak zorunda kalacaktır.
Korumalılar da.