ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

Joe Biden’ın ABD Başkanı seçilmesi, AKP’de yeni yönetim hamleleri yapma zorunluluğunu getirdi.

             Biden daha bir yıl önce, seçildiği takdirde Türkiye’nin demokrasiye yeniden dönmesi için muhalefetle çalışacağını açıklamıştı.

              Bunun üzerine AKP, aynı düşündüğü ve aynı yapıda olduğu Trump’ı belirgin bir şekilde destekledi. Kişisel dostlukları öne çıkardı.

              Ama Biden kazandı! Bu nedenle AKP, bir yandan hukuk reformuna hazırlanırken yani adil yargılama, hak ve özgürlüklerin genişletilmesi gibi konularda yasal çalışmalara başladığını açıklarken diğer yandan, ekonomik çöküşün durdurulması üzerine yeni düşünceler ortaya atıyor.

                  Sanki ilk kez iktidara gelmiş, sanki 18 yıldır ülkeyi yöneten değilmiş gibi, geçmişi kötüleyerek gelecekle ilgili pembe hayaller satıyor. Söylediklerine inanmak mümkün değil! Çünkü kurmaylarını değiştirip ekonomik düzene yeni kavramlar kattığı, tatlı ve acı reçetelerle çöküşten kurtulacağı mesajlarını verdiği anda, Türkiye’nin ihtiyaç duymadığı ve bütçeye müthiş bir yük bindirecek Kanal İstanbul projesinin gerçekleşeceği müjdesini(!) veriyor. Böylece samimiyetsizliği daha baştan görülüyor…

                  Üstelik İstanbulluların %64’nün istemediği, 83 milyon insanın geleceğini karartacağı için tepki gösterdiği bu projeye olan ısrar, AKP’nin bir kez daha halkı umursamadığının örneğidir!

              AKP’nin yurttaşı kandırma üzerine kurduğu siyaset yapma biçiminin sonucu açlık, işsizlik, deprem ve pandamı sorunlarının çözümü önceliklerimiz iken, birden Alaattin Çakıcının CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden mektubu gündemin başına oturdu!

               Şayet Türkiye bir hukuk devletiyse, yargı ve güvenlik güçleri varsa, CHP’nin Genel Başkanı’na yapılan bu tehditti kabul etmek mümkün değil. İktidar, organize suç örgütü lideri olarak bilinen bu kişiye gereğini yapmalıdır! Çakıcının gönderdiği mektupta Kılıçdaroğlu’nu tehdit ederken, Erdoğan ve Bahçeli’ye övgüler dizmesi, ayrıca irdelenmesi gereken bir konudur…

              Hoş! Çakıcının bu tip davranışları yeni değildir. Siyaset dünyasında Çakıcı, Türk Ticaret Bankası’nın satışı ihalesinde kilit rolüyle bilinmektedir! 14 Ekim 1998 yılında çete lideri Çakıcı ile iş adamı korkmaz Yiğit’in telefon konuşmalarının bandını basına açıklamıştım.

                 Kasette; iş adamı Korkmaz Yiğit, “Türk Ticaret Bankası’nı almak istediğini belirterek, Çakıcıdan diğer iş adamlarını devreden çıkarmasını istiyordu.” Kaset olay yarattı. Karşılıklı konuşmalarında Çakıcı, “ihaleye girmek isteyenleri nasıl tehdit ettiğini” anlatıyordu. Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz ve siyasileri hakkında da konuşmaları vardı.

               Flash TV’ye çıkıp Tansu Çiller aleyhinde yaptığı konuşma ise tam bir skandaldı! Çakıcının bankanın satışıyla ilgili açıklamaları nedeniyle o dönemde verdiğim önerge sonrasında yapılan güven oylamasıyla ANAP/ DSP hükümeti düşmüştü…

              Anlaşılan o ki; 2018 Seçimi öncesi MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin AKP’yle yaptığı pazarlık sonucu çıkan afla serbest kalan Çakıcı, şimdi AKP/MHP iktidarına olan vefa borcunu ödüyor.

                          Anlaşılmayan ise; bu tehdit mektubu sonrasında Kılıçdaroğlu’na yeterince sahip çıkılmamasıdır! Sadece sosyal medyada parti yöneticilerinin yaptığı karşı çıkışlar cılız kalmıştır! Tıpkı Kılıçdaroğlu’na, Mecliste atılan yumrukta, camiinde önüne konan mermide, Artvin’de uğradığı saldırıda ve vahim bir olay olan Çubuk’taki linç girişiminde sahip çıkılmadığı gibi…

                 Görüntü o ki; CHP kitlesel olarak Genel Başkanına sahip çıkmıyor! Her olay sonrası yapılan saldırının demokrasi adına vahim bir durum olmasına rağmen, etkisiz toplantılarla geçiştirilmesinin nedeni, Genel Başkanla CHP parti tabanının birbirine olan uyumsuzluğu ve de sevgisizliğidir! CHP’nin ilkelerini geleneklerini, misyonunu ve sonunda genlerini değiştirmek isteyenlere karşı, yüzyıllık CHP kimliği, bu şekilde tepkisini göstermektedir! CHP gibi köklü bir partinin tedirginlik veren bu konumdan çıkması Kılıçdaroğlu’nun ivedilikle CHP’nin misyonuna, ilkelerine ve geleneklerine geri dönmesiyle mümkündür. Kimse dışlamadan örgütsel bağ güçlendirmesidir. Belediyelerin gücü kullanılarak parti yönetilmemelidir.

 

              İl örgütlerinin alınması ve sırada 20 il örgütünün daha alınacağı haberleri parti hukuku ve demokratik hakların yok edilmesine nedendir… Yüzyıllık CHP, bu buyurgan durumu kabul etmez. Bilininiz ki; Genel Başkanı’na saygısından vazgeçmez ama sevgisinde olağanüstü cimrileşir!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.