“Milyonlarca Kürt vatandaşımızın fiilen seçme ve seçilme hakkını elinden alan kayyım düzeni varken, ders kitaplarından bile artık 1990’ların, 1980’lerin uygulamalarıyla Kürtler ayıklanırken, dağa taşa yeniden ayrıştırıcı, bölücü ve ötekileştirici sloganlar yazılırken, Kürtçeye bırakın eğitimde, bir tiyatro oyununda bile tahammül edemeyip valilik marifetiyle "Kürtçe tiyatro yasaklanırken", Sayın Erdoğan siz istediğiniz kadar Kürt Sorunu yok deyin."
**************
Mın kır, mın nekır.
İster yaptıklarımız olsun ister yapmadıklarımız, her şey Münker ve Nekir meleklerince harfiyen yazılmaktadır.
Sanmayalım ki hiçbir söz veya amelimiz gök kubbede kayboluyor; her şey kusursuz bir kayıt altındadır.
Zaman, herkesin ve her şeyin yakasına yapışmış durumdadır; ondan kurtuluş yoktur.
Bize düşen büyük bir sabır ile sabretmektir.
Bütün kibirli zorbalara duyurulur...
***********
Sarı öküz dizisi:
Damat istifa,
G. Ensarioğlu’na dava,
I. Aslan disipline,
B. Arınç istifa.
Giderek daralan halkada şimdi sıra kimde, Kurt kimi boğacak, bekliyoruz.
Ha, bu arada Arınç’ın milletvekili olan oğlu, “bu deryada tek reis var” demiş.
Evladın babayı, babanın damadı sattığı bir pazar.
Ne denmişti: “at izi it izine karıştı, Allah sonunuzu hayrede.”
**************
Düşünce sorunlarımız
Düşünce sorunlarımızı iki temel başlığa indirmek gerekirse, bunlardan biri adalet merkezli düşünmüyor olmamız, diğeri ise, gerçeklikten kopuk olmamızdır, derim. Bu da bizlerin tarihin ve olgunun dışına savrulmamızı sağlıyor.
Çünkü adalet ve gerçeklikten kopuk bir değerlendirme, bizleri hem kendimiz hem de karşıtlarımız hakkında yanlı ve yanlış değerlendirmelerde bulunmaya sevk ediyor. Kendi aidiyetlerimizi her halükarda yüceltmeyi ve kendi dışımızdakileri ise, haksız yere suçlamayı normal görmemizi sağlıyor.
