Türkiye’de at izi ile it izi birbirine karıştı demişti eski bakanlardan biri. Bu söylem tam Türkiye gerçeğini bize anlatmaktadır. Kimin eli kimin cebinde belli değildir.
Gündem, sürekli olarak birileri tarafından değiştirilmekte ve sonuca bağlanmadan tozlu raflara havale edilmektedir.
Demokrasi zor zanaattır bunu biliyoruz. Ama demokrasinin cehaletin elinde oyuncak olacağını hiç düşünmemiştim.
Demokrasi bizim dilimize batı Avrupa’dan gelmiş bir kavramdır. Bu kavram bir günde ortaya çıkmamıştır. Bir tarihsel süreçten süzülerek gelmiştir. Bu kavramın ebetteki alt yapısı vardır. Bu kavramın alt yapısının temelinde sanayi devrimi ve aydınlanma süreci vardır.
Rönesans (yeniden doğuş) demokrasinin kültürel yapısını hazırlamıştır. Bu süreçte Avrupa’da başta felsefe olmak üzere, resim, heykel, din ve benzeri kavramlar yeniden keşfedilmiş ve yeniden yorumlanmıştır.
Çağdaş bir papaz olan Luther’in öncülüğünde dini sömürü ve baskı aracı olarak kullanan kilise ve egemen güçlerin elinden din alınmış, laiklik diye bir kavramla din siyasetin dışına atılmıştır.
Ne yazık ki bizim gibi yarı kapitalist, yarı feodal, yarı çağdaş toplumlarda yukarıda saydığımız süreçlerin hiç biri yaşanmamıştır.
Bizim gibi ülkelerde:
Sanayi zayıf ve cılızdır.
Ekonomi dışa bağımlıdır
Aydınlanma süreci yaşanmamıştır
Güçlü bir burjuva sınıfı oluşamamıştır
Siyaset sınıfsal temelde( Sağcı, solcu, liberal, sosyalist vs.) gelişmemiştir. İnsanlar ilkel ve feodal bir anlayış olan alt kimlerini esas alarak siyaset yapışlardır.
Asgari ücret açlık sınırının altına düşmüştür.
İnsanlar açlık sınırına gelmişlerdir.
Halk sınıfın yanında değil kendisini sömürenin yanındadır.
Nietzsche'ye göre: “Demokrasi, bir eğitim işidir. Eğitimsiz kitlelerle demokrasiye geçilirse oligarşi olur. Devam edilirse demagoglar türer. Demagoglardan da diktatörler çıkar.
Demokrasi despotluğa dönüşür.
Demokrasinin esas prensibi, halkın egemenliğidir. Ama milletin kendini yönetecekleri iyi seçebilmesi için, yetişkin ve iyi eğitim görmüş olması şarttır.
Eğer bu sağlanamazsa demokrasi, otokrasiye geçebilir. Halk övülmeyi sever. Onun için, güzel sözlü demagoglar, kötü de olsalar, başa geçebilirler. Oy toplamasını bilen herkesin, devleti idare edebileceği zannedilir. “Der büyük düşünür.
Cahil bırakılan halk kitleleri kendi ülkesini okyanusta rotasını kaybetmiş bir gemiye çevirirler. Çünkü cahil cesareti ile hareket ederler.