ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

Tiyatro insanlara yaşamlarında göremediklerini sahne üzerinde bir kez daha etkin şekilde anlatır…

O nedenle drama antik çağdan beri sanatın anası olarak kabul edilir.

Tiyatrosu gelişmiş ülkelerin toplumsal yaşantılarında müthiş bir düzen vardır.

              Özgün teksti, etkin bir şekilde uygulayan yetkin sanatçılar, duygularını izleyiciye geçirdikçe etkilenen seyirci, yaşamlarıyla ve gerçeklerle olan ilişkisini yeniden gözden geçirir…

Vicdanında yapılan muhakeme, yaşamlarının gidişatına yön verir!

Sanat bu nedenle, insan ve toplumun öncüsüdür…

 

***

 

           Bu görüşleri taşıyan Cumhuriyetin kurucuları, “muasır medeniyetlerin üzerine çıkma” hedeflerini sanat ve kültürün gelişmesine bağlamışlardır!

              Halkevleri ve Köy Enstitüleri’yle eğitimdeki devrimi yaptıktan sonra, tiyatro, bale, opera ve senfonik müziğin kalıcı hale gelmesi için devletin sanat kurumlarını oluşturmuşlardır.

           Kendi kültürümüzün özgün gücünü çağın sanat türleriyle buluşturarak, evrensel kültür düzeyine varmayı hedeflemişlerdir.

Çağdaş Türkiye bu kurumlarla oluşmuştur!

           AKP baskısı altında bugün hala toplumumuz direniyor ve çağdaşlıktan yana tercih koyuyorsa nedeni bu kurumlardır…

 

***

 

              Atatürk düşmanlığı ve laik demokratik Cumhuriyet karşıtlığı öyle bir noktaya geldi ki,

97 yıllık değerler, kurumlar ve kuruluşlar yalan yanlış nedenlerle ya yok ediliyor ya da etkisiz bırakılıyor….

 

***

 

          Kasım ayında Kültür ve Turizm Bakanlığının genelgesiyle Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlükleri’nin “tüzel kişiliklerine haiz” yetkileri kaldırılmıştı...

           Oysa Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü 1949 tarihli 5441 sayılı kanunla, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ise 1970 tarihli 1309 sayılı kanunla Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı olarak kurulmuştu.

          Yasayla verilen yetkilerin genelgeye geri alınması, hukuk devlet olmaktan çıktığımızın belirgin örneğidir!

               Genelgenin yasalara aykırılığı ortaya çıktığında Bakanlık “sehven gönderildi” diyerek tepkinin geçmesini beklemiş, ancak dün gönderilen genelgeyle kurumların tüzel kişilik yetkileri yeniden ellerinden alınmıştır.

 

***

 

Bu kurumların artık idari ve sanatsal yetkisi yoktur.

           Sanat kurumlarının işleyişini bilmeyen yandaş bürokratlar kurumların içine gelişi güzel doldurulmuştur.

           Yapılmak istenen bellidir. Ülkemizin en önemli sanatçılarına sahip olan bu kurumların önce sanat güçleri yok edilecek, topluma önder olan sanatçılar itibarsızlaştırılacak, yetişmekte olan kadrolu sanatçılar yerine 4/b adlı yıllık asgari ücret üzerinden alınan sanatçı ve teknik personelle kurum işlevini sürdürecektir...

               Tabii sözleşme yapma baskısıyla istenilen yöne çekilen sanatçılarla kurumlar AKP’nin fikri iktidarına zemin olacaklar!

           Tıpkı halkın vergileriyle kurulan ve özerklik yasası olan TRT’yi kendi düşünceleri adına pervasızca kullandıkları gibi…

 

***

 

           Nitekim İzmir Devlet Tiyatrosu’nda yaşanan olaylar, sanat Kurumlarındaki başıbozukluğun son ve acı veren noktası olmuştur.

           Devlet Tiyatrosunun dünya çapında dekor ve kostüm direktörü olan Ali Cem Köroğlu’nu İzmir’de sahnelen oyunun provalarında bulaşan Covid-19 sonucunda kaybettik. Köroğlu yeri doldurulamayacak bir sanatçıydı.

 

***

 

          Akif Yeşilkaya’nın sahneye koyduğu tek kişilik “Karıncalar,” oyunun prömiyer sonrası, oyuncu Akın Kurt’un PCR testi pozitif çıkmış...

Bulaş sonrası İzmir Tiyatrosu’nda 60’a yakın kişini hastalandığı duyurulmuştur!

             İşin vahim tarafı; Hasta olanlar kendi çabalarıyla iyileşmeye çalışırken, davetli seyircilere bulaş ihtimali olduğu duyurulmamıştır.

 

***

 

         Kendisi de Covid-19 olan İzmir Devlet Tiyatrosu müdürü, olaylar karşısında sorumluluğunun gereği yapmak yerine, hastalığı bulaştırdığı iddia edilen Genel Müdür, eşi ve oğlu Akın Kurt’u savunmaya çalışmaktadır…

 

***

 

               Bir başka acı konu ise Cem Köroğlu’nun hastalığı, ölümü ve cenaze işlemleri sırasında tek bir DT yetkilisinin onunla ilgilenmemiş olmasıdır!

Yetkililer, sessiz kalarak DT’ nin yüzlerce çalışanının can güvenliğini riske atmaktadır!

Bu durum bilgisizlikten, umursamazlıktan ya da sanatçıya olan nefretten mi kaynaklanıyor? Bilinmez!

            Bildiğim o ki; bu davranış, kurumların saygınlıklarından öte, ülkenin sanat ile gelişmesinin önünü kesmektir!

 

***

 

Tiyatroda oynanan oyunun en vurucu sahnesi “katil kim?” bölümüdür!

Başlangıç bu soruyla başlar. Finale kadar seyirci katili bulmak için dikkat kesilir.

Oysa katil karşınızda ve en yakınınızdadır! Bakarsınız ama göremezsiniz!

Zaten önemli olanda görmek değil midir?

Gözlerinizi kapatsalar dahi aklınızla katili bulursunuz!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.