ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

Bizde aklın başa gelmesi için uzun, ama çok uzun yıllar gerekiyor!

            Çünkü bizim akla dair bir sıkıntımız yok ve “herkeste varsa, bende de var” diyerek mevcutla yetinen tek insan tipiyiz!

Bir fidanın bilimsel özelliklerini istediğiniz kadar anlatın, bizim çok da umurunuzda değildir!

             İllaki biri dikecek ve beşinci yılında meyveye duracak ve bu da yetmeyecek bir beş sene de bakacağız.

                Mehmet Efendi “bundan ne kazanıyor” diye iyice emin olduktan sonra hepimiz başlarız o fidanı dikmeye ve on yıl kaybetmekle kalmayız, her yeri bu fidana boğduğumuz için fazla üründen dolayı bir şey kazanmadığımız gibi, Mehmet efendiyi de ekmeğinden ederiz!

               Bu nedenledir ki matbaanın ne olduğunu üç yüz yılda ancak öğrendik ve hala da matbaaya direkt düşman olduğumuzu söylemeyiz, hıncımızı gazeteci, yazar ve çizerden alır, bir de kitap yasaklarız!

Al sana Matbaa!

Konumuzla alakası neydi, niye buraya daldım, ah bir bile bilsem!

Bu iktidar ilk geldiği gün, ben fikrimi o zamanlar yazdığım bir yerel gazetede söylemiştim!

Sadece şunu söyleyeyim “ ilmek, ilmek örecekler ve Gülen hareketiyle memleketin canına okuyacaklar” demiştim!

           Benim gibi aklını kıt kanat kullanıp evin yolunu zar zor bulan biri bile bunları gördü de, görmek istemeyenlere de bir şey anlatamadı!

Onlar bekledi ki ağaç meyve versin!

İşte o ağaç darbeye kalkıştı ve sonuçlar ortada!

Şimdi birileri de o silkelenen ağacın meyvelerini toplamakla meşgul, o da çok bambaşka bir konu!

               Başta bizim ana muhalefet olmak üzere iktidarın belirlediği gündeme balıklama atlamak ve onların kurduğu tuzaklara düşmek gibi bir hamlık vardı!

Ve dün!

Bütçe görüşmeleriydi!

Galiba bunların kafasına saksı düştü ve Alla var, iktidarı iyi salladılar!

Temel konu yolsuzluklar ve yetim hakkıydı!

Bir de demokrasi sorunu ve bu sorundan kaynaklı işlenen ulu orta cinayetler!

Üstelik iktidar ve ortağı partinin fazla tepki göstermediği bir hayret durum!

Eğer!

            Muhalefet gerçek gündemi bu şekilde işlerse, bu ülkeye aydınlık günlerin kapısı aralanacaktır ve bundan eminim!

             Coğrafi konumu ve kaynaklarının doğru işlenerek bir üretim ağına dönüştürülmesi hızlı kalkınmayı kısa sürede getirir!

Tabi kendi içindeki en büyük soruna aklıselimle yaklaşırsa!

Yoksa gün görmediğimiz şu topraklarda torunlarımıza dert ve beladan başka bir miras bırakmayacağız, bu biline!

*****************

KADINA SEÇME SEÇİLME HAKKI

 

 Biliyorsunuz bugün “Dünya Kadın Hakları Günü.”

             Gerçi “ Günsüz” günümüz geçmiyor ve yıl üçyüz atmış beş günümüz bu konuda doludur ve her gün için, o gün savurur üfleriz ve gün batımı ile, o günü gecenin karanlığına atar ve unutur gideriz!

Biz ayrıca kadınlara “ seçme ve seçilme hakkı vermişiz!”

Şimdi siz buna inanıyor musunuz?

Üstelik bir lütuf gibi ısıtıp ısıtıp önümüze koyarlar!

Bir kere kadının hala insan olduğuna inanmayan bir zihniyeti devirmiş değiliz!

Bu hakı vermişsin de ne olmuş?

Bu ülkede kaç kadın Belediye Başkanın var?

Parlamento da kaç tane kadın Vekil var?

Hadi bunu geçtik, atama makamlarında kaç tane kadın var?

Yani Vali, Kaymakam, Emniyet Müdürü, Jandarma komutanı falan!

Birde bu işin seçme tarafı var!

            Yani kadınlar özgürce sandığa gidip, istediği partiye, ya da kişiye özgür idareleri ile oy verdiğini mi zannediyorsunuz?

Kocasının istemediği bir partiye, ya da kişiye oy versinler de göreyim!

Yani her işimizde olduğu gibi bu işinde ikiyüzlü tarafıyız!

Hak veririm ama, kullanma yetkisi bendedir, diyen kaba bir zihniyetin sahibiyiz!

             Tıpkı son günlerde “ ülkemizi özgürlükler noktasında dünyanın gıpta ile bakacak hale getirdik” diyenler gibi!

Bu sözün altına imza atarım!

Müthiş bir küfür söyleme özgürlüğümüz var!

            Gün boyu Meclis’te, televizyon kanallarında, Cuma namazı çıkışlarında bizi yönetenlerin ağzından çıkanlara bakılırsa müthiş özgürüz ve bir zamanlar konuştuklarında yüzümüz kızarırken, artık onu da aştık ve ağızlarının içine bakıyoruz yeni ve gün görmemiş bir küfür çıkar mı diye?

Yazık!

Çok yazık!

Dahası yazıklar olsun!!

********************

UMARIM VİCDANINIZ SES VERMİŞTİR

 

Aslında yaşam bir hesaplaşmadır ve bu hesaplaşmanın en büyük tarafı insanın vicdanıdır!

Gündüz, yaşama değer koymak ve bir nevi yorulmaktır!

Gece ise günlük muhasebe makamıdır ve o nedenle derler ki “ yastığa başını rahat koydun mu?”

Bir diğer algıyla gece ve gündüz iki ortaktır!

        Bu ortaklığın temeli de adalettir ve siz gündüzünüzü adaletle yürütmüşseniz, geceniz temiz ve huzurlu bir vicdana teslimdir!

Bunu niçin yazdım?

Hani iki gündür zorunlu bir hapse tabi tutulduk ya, işte onun için!

Üstelik evimizde ve marketleri yağmalarcasına aldığımız çeşit yiyeceklerle!

Etimizi kavurduk, salatamızı yaptık, sevenler içkilerini de içtiler ve sonra üstüne demli çaylar!

Akşam yatmadan sıcacık banyomuzu da yapıp, temiz havluyla da kurulandık!

Sonra ortopedik yataklarımıza yatıp uzandık!

Ne güzel!

Tüm bunlara rağmen bu iki günlük zorunluluktan çıldırdık!

Daraldık!

İkide bir camdan dışarıyı izledik ve gerektiğinde balkona çıkıp yıldızları da izledik!

          Biz bu iki güne isyan ederken cezaevlerinde suçsuz günahsız ve yıllarca oraya mahkum edilenleri hiç düşündük mü?

“ Örgüt üyesi olmamakla beraber...” denilerek

Yıllarca hapse atılanları hiç düşündünüz mü?

Onların geleceğini, çocuklarını ve geride parçalanan ailelerini!..

         Oralardan yolu geçmiş biri olarak söylüyorum, keşke Savcı ve Hakim adaylarını kararlarını sağlıklı versinler diye fazla değil, bir ay cezaevine gönderseler ve burada hiç bir ayrıcalık yapmadan aynı şartlarda bu bir aylık zaman dilimini yaşatsalar!

         İşte ondan sonra göreve başladıklarında, umuyorum ki ne talimata, ne aceleye, ne de aslı astarı olmayan suçlamalarla kimseyi rahatça tutuklamayacaklar!

Evet!

İki gün, sadece iki gün!

Hala düşünmedinizse, bilin ki bu daha da kötü!

Biliniz ki vicdanınız artık utancından bedeninizi terk etmiş!

              Unutmayın ki vicdanın terk ettiği bir beden, kendi kabrine mahkûmdur ve sen onu zaten göremezsin!

Tıpkı ölen insanın, öldüğünü bilmediği gibi!

Vicdanınızın sesi umuduyla!

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.