Birkaç gün önce yazdık “ Bunlar reform deyince, benim tüylerim diken, diken olur” diye!
Öyle demişlerdi ve şimdi Adalet Bakanı güya fikir alıyor diye kimi sivil toplum örgütlerini ziyaret ediyor!
Sivil toplum örgütleri de bunun ciddi bir ziyaret olduğunu sanıp içindekini döküyorlar ve Türkiye’nin dünya nezdinde hızla itibar kaybettiğini, yatırımların durduğunu ve ülkenin bir ekonomik felaketle karşı karşıya kaldığını söylüyorlar ama bakan bey bunları not etme gereği bile duymuyor!
Cumhurbaşkanı “ biz Avrupasız olmayız” diyor ve o Avrupa eğer içeride adil davranıp, hukuk reformu yapmazsanız size ekonomik ambargo dahil bir çok yaptırım uygularız diyor be nitekim bu yaptırımlar artık tek seçenek olarak masada!
Tüm bunlara rağmen Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor?
“ Bu ambargolar bizi etkilemez” diyerek sanki bizim uzayda yaşadığımıza inanıyor!
Dahası Avrupa ve dünya bunu derken, kendilerinin son açıklamasını hepiniz duydunuz!
“ Yargıya müdahale etmek benim haddim değil ama biz Selahattin Demirtaş denilen teröristin önünün açılmasına da müsaade etmeyiz!” diyerek kesin ve net talimatını verdi!
Şimdi bu açıklamayı duyan hangi hâkim ve savcı adil olabilir ve doğru karar verebilir?
Yaptırımların masada olduğu bir anda çıkıp böyle bir açıklama yapmanın altında yatan nedir?
Ya da böyle bir açıklama sonrası Selahattin Demirtaş serbest kalacak ve çıkıp dünyaya “ Bakın benim ülkemde yargının bağımsız olduğunu size bir türlü anlatamıyordum ve benim bırakmayın dediğim kişiyi bıraktılar”
Ne bileyim, belki de ortağının gazını böyle alacaktır “ Ben söyledim ama yargı bıraktı” diyerek kısa yoldan bu işten kurtulacaktır!
Olur mu?
Olur!
Adalet Bakanı topladığı Hakim ve Savcılara “ Kim olursa olsun, baskı altında kalmayın ve hukukun gereğini yapın” dememiş miydi?
Demişti de!
Keşke “ reform” demeseydi ve ertesi gün biz reformun ayak seslerini anında gördük ve istikamet geriye çevrildi, şimdi eski defterler karıştırılıyor ve kimin canı yanarsa!
******************
İŞİMİZ DUAYA KALMIŞ
Yokluk ve yoksulluğun kol gezdiği yerde, tek çare yukarısıdır ve artık yıl on iki ay gökten bereket beklersiniz!
Gidin bakın, en çok duayı köylüden duyarsınız; namaz kılan da onlardır ve Tanrı korkusu sadece menfaatleri ile sınırlıdır!
Böyle toplumların yönetim aklı da benzerdir!
Zamanında bu ülkedeki tüm doğal göl ve göletler DSİ tarafından ya drenaj, ya da kanal açılarak boşaltıldı!
Hal böyle olunca göçmen kuşlar bile rotalarını değiştirdi!
Yeryüzündeki suları boşalttıktan sonra bu sefer yer altında su aramaya başladık ve açtığımız derin kuyular sayesinde bu sefer oraları boşalttık ve onun sonucu da Konya’da meydana gelen devasa obruklardır!
Ormanı, ağacı kesip yerine beton binalar dikince bulutlar gökyüzünü terk etti!
Çünkü bulutun aşkı ağaçtır, onlar olmayınca kimle, ne ile buluşacak?
Aklımızla kaçırdığımız yağmuru, avuç açarak gökyüzünden diliyoruz!
Kaçan bulutların yerini hurafe aldı ve bu akılla bilim arasında kara bir settir!
Aklın, bilimin önüne set çekersen, geriye tek seçenek, Tanrı ile baş başa kalmaktır ve sürekli eliniz havada avucunuza bir şeylerin düşmesini beklersiniz!
Kusura bakmayın Tanrı’nın akıl fukaraları ile işi yoktur ve hiç bir Tanrı senin çalıp çarptığının yerine bir şey koymaz!
Zaten onun görevi bu da değildir!
Zamanı geldiğinde doğaya ve insanlığa verdiğin zararın hesabını sormaktır!
” Yağmur duasıymış!”
Kıt bir aklın bize salık vereceği çıkış yolu budur!
Aslında siz bi def olsanız, bu topraklara yağmur da yağacak, berekette!
*******************
HİÇ DURMAYIN
Avrupa Birliği ambargo uygulayacakmış, Amerika NATO üyesi olmamıza rağmen yaptırımlara başlamışmış, yabancı yatırımcı gelmiyormuş, Arap ülkeleri bizi düşman, İsrail’i kardeş ilan etmiş, falan filan...
Olsun, ne var bunda?
Reis demedi mi “ Bunlar bize dokunmaz” diye!
Sizi bilmem ama bana görede bize dokunmaz!
Şu zor günlerde bile Somali’ye yardım edip, borçlarını ödüyorsak, böyle ufak tefek şeylerin lafı mı olur?
Yalnız Reis bu sefer Amerika’ya “ Ey Amerika” gibi bir azarlama yapmadı! Sadece “ senin, NATO’nun önemli bir mütefiğine yaptığın doğru değil” demekle yetindi!
Tabi dışarıda bunlar olurken, içeri de bunlara sebep olan birileri vardı ve Devlet Bahçeli noktayı koydu “ kapısına derhal kilit vurulmalıdır ve bir daha açılmamak adına kapatılmalıdır” dedi!
Bahçeli haklı ve bugüne kadar Avrupa ve Amerika’nın dediği buydu!
İsterseniz bir ekleme de ben yapayım; bana göre bütün partiler kapatılmalıdır!
Zaten bir hükümleri yok! Ülke tek elden olması gereken yere götürülüyor, ne gereği var ses ve gürültü kalabalığına?
Mesela hayran olduğumuz Osmanlı da parti mi vardı?
Parti olmadığı halde üç kıtaya hükmetmişti!
Üstelik “ devletin bekası” denilerek padişahlar oğullarını, kardeşlerini koyun keser gibi başlarını kesip, meydan meydan gezdirmiyor muydu? O nedenledir ki, Devlet beyin gördüğü tehlikeler göz önünde bulundurularak, gereği derhal yapıla!
Aksi halde dünyada ne bekamız, ne de itibarımız kalır!
***************
ARTIK KAÇIŞ YOK
Teknoloji gelişti ya!
Mesela Bakan Soylu dedi ki “ telefonu okyanusun dibine atsanız bile artık kurtuluş yok ve oradan içini okuyoruz!”
İşte bu!
Eskiden Amerika yerdeki karıncayı bile gözlüyor diye dağda bayırda ..kumuz görünmesin diye kedi gibi kuytuluk arardık!
Diyeceğim o ki herkes dikkat etsin, yani caddede sokakta öyle ulu orta dokunmak yok, Vallahi ucundan yakalanırsınız!
Buraya kadar tamam da!
Artık sizin ne tür istek ve arzularınız var, onu da bilen merkezler var ama nereden biliyorlar hala çözmüş değilim!
Kadın kusursuz bir profille istek göndermiş ve bir de eklemiş “ üroloji uzmanı” diye!
Listede bende hangi rahatsızlık varsa hepsini sıralamış!
Hayretler içerisinde baştan sona listeye bakarken birden gözüm takılıyor “ biliyorum, damlıyor, hiç sorun değil, bizi ara!”
Yahu kadının çatıdan haberi yok, diyeceğim ama belliki bunların hepsi çatının kusurundan kaynaklı!
Yani çatı uçmuşsa, tabiiki dam damlayacak!
Hani ekonomimiz gibi bir şey!
Bu yılın bütçesinde Yüz seksen milyar dolar faiz ödemesi var!
Bunun ne demek olduğunu biliyor musunuz?
Söyleyeyim!
Çatı gitmiş, damlıyor!
Çatı gelmediği sürece ne yaparsanız yapın damlamayı durdurmazsınız!
İsterseniz ucunu bağlayın!
Bir süre şişer ve patladığında bu sefer dam da kalmaz!
Siz bilirsiniz!