Asgari ücretin belirlenmesi için rol alan komisyon, asgari ücreti belirlemek üzere her yıl toplanır. Komisyon üyelerinin dağılımı ve sayısı emekçiler açısından başlı başına bir handikaptır.
Çünkü İşveren tarafı her zaman kendi tercihiyle ortaklaşan hükümet le birlikte beşer den on üye ile toplantıya katılıp belirleyici olurken, en fazla işçi sayısına sahip işçi sendikası konfederasyonundan beş temsilci etkisiz katılımcı olarak toplantıdaki yerini almaktadır. Dolayısıyla işçi tarafı her zaman iki sıfır mağlup başlamaktadır bu maça. Şu ana kadar hiç bir zaman bu yapısıyla işlev gören asgari ücret komisyonundan, işçilerin, insan onuruna yaraşır bir ücret talebini karşılayan bir karar çıkmamıştır ve çıkmayacaktır.
Dolayısıyla bu yazıyla kast etmek istediğim asgari ücret komisyonun yönetmeliği veya çalışma tekniği değildir. İfade etmek istediğim şey bu komisyonun emekçiler açısından hiş bir anlam ifade etmediğiyle ilgilidir.
Çünkü açlık sınırının 2 bin 500, yoksulluk sınırının 8 bin liraya ulaştığı bir ekonomide 2 bin 324 lira olan asgari ücrete yüz lira mı artış yapılsın 5 yüz liramı yapılsın pazarlığı her şeyden önce ne ettiktir ne de insanidir.
Asgari ücretin belirlenmesinde esas olan temel ilkelerden biri dil,ırk,cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce,felsefi inanç,din,mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamayacağıyla ilgilidir.
Oysa bu gün kapitalist üretim biçiminin hakim olduğu ekonomilerde paçavraya dönüştürülen emekçilerin hiçbir şekilde sözü edilen ilkelere tabi tutulmadığıdır, Her türlü kayıt dışı, güvencesiz, güvenliksiz, gayri insani çalışma koşulları, uzun çalışma süreleri, karın tokluğuna ücret uygulamaları, ücretler arası eşitsizlik, pandemi sürecinde, geçerli olan asgari ücretin yarısına tekabül eden işsizlik ödeneğiyle somutlaşan eşit olmayan ve milyonlarca insanın sefilleştirildiği bir yerde “ asgari ücret” meşruiyetinden söz edilemez.
Sınıfsal olarak bakıldığında asgari ücret hikâyesinin günümüzde bir aldatmacadan ibaret oldu ğu gerçeğiyle emekçilerin ve örgütlerinin artık yüzleşmesi gerekmektedir. Çünkü asgari ücretin belirlenmesinde hiçbir şekilde işçi tarafının iradesi söz konusu değildir.
Tamamen işveren ve işveren tarafıyla ortaklaşan hükümetler tarafından belirlenmektedir.
Dolayısıyla asgari ücret çalışanlar açısından komisyon marifetiyle belirlenecek bir ücret olmaktan çoktan çıkmıştır. Mesele sınıfsaldır, aynı zamanda siyasaldır. Siyasetten iktidar olunmadıkça sınıfsal hiçbir talebi karşılamanın olanağı yoktur.
İşçiler, emekçiler, işsizler, yoksullar siyasal tercihleriyle kendi sınıfsal temsilcilerini iktidara taşıma yerine, kendi karşıtlarını, yani sermayenin temsilcilerini iktidara taşıdıkları sürece aç ve yoksul kalmaya devam edecekler.
Sermaye iktidarları tarafından ülke kaynakları firmalara transfer edildiği yerde, adaletsiz gelir dağılımı politikaları nedeniyle hak ettikleri ücreti hiç bir zaman alamayacaklar, mesele kaynak sorunuyla da ilgili değildir, yaratılan kaynakların haksız paylaşımıyla ilgilidir.
Emekçilerin siyasetten kendi çıkarlarına ters yapacakları tercihlerle ekonomik çıkarlarını hiçbir zaman karşılayamayacakları gibi ücret dilenciliğine devam edeceklerdir.