Eskiden “ Gazeteci” denince bir havası vardı! Bir ağırlığı ve saygınlığı vardı.
Gazeteci dürüst ve kamu adına bir namus abidesi olarak bilinirdi!
Ben gazeteciliği Merhum Erhan kırçuvalda gördüm ve öğrendim. Ben inanıyorum ki üstatlardan Haydar Karaduman hatta Vahap Güner gibi eski gazetecilerde buradan öğrendikleri ile bu mesleği yaptılar
O dönemlerde gazeteciler Kolay kolay kalemini satmaz ve her türlü haksızlığa direnirlerdi! İktidarların korkulu rüyalarıydılar ve öyle ki kimi zaman yaptıkları haberlerle iktidarları bile alaşağı etmişlerdi!
Zaman değişti!
Son çeyrek yüz yıla bakarsanız İktidarlar işe kalem satın almayla başladılar. Kalemini satanlar iktidarların tüm nimetlerinden yararlanarak paraya ve şatafata boğuldular.
Daha düne kadar evinin elektriğinin suyunun parasını ödeyemeyenler şimdi ev yazlık mı olsun kışlık mı olsun seçmeye çalışıyor arabası jip olsun Mercedes olsun diyorlar..
Bunlar doğal oldu.
Çünkü bunun için kalemlerini ekranlarını satmışlardı! Türkiye genelinde bir süre sonra bunlardan bir kısmı yaptıklarının karşılığını Milletvekilliği ile de taçlandırdılar!
Ve o milletvekili gazetecilerin bazıları çıktıkları televizyon kanallarında aklına ve ellerine tutuşturulan ezbere laflarla hedeflerine salyalarla saldırdıkça saldırdılar ve bu ülkede insanları ötekileştirmenin mihenk taşları oldular!
Diğer taraftan da gazeteciler vardı!
Onlar her şeye rağmen bu ülkenin gerçeklerinden yana durdular! Eğilmediler, bükülmediler!
Hep dik durdular..
Peki, şimdi neredeler?
O gazeteciler
Tabii ki bazıları mezarda Metin Göktepe, Uğur Mumcu ve dahaları gibi.
Bir çoğu da cezaevinde!.
Bu dünya da gazetecisi cezaevinde olan ve bu alanda Çin den sonra ikinci olarak derece yapan ülkemizde dün “ Çalışan Gazeteciler Günüydü!”
Geçmiş yıllarda gerek Sosyal medyada gerekse bütün illerde bununla ilgili canlı geceler toplantılar düzenlenmişti! Bakardım, gerçek ve dik duruşlu gazeteci yoktu! Ya da çok azdı “ Gazeteciyim” diye çorba içenlerin zavallığını gördüm!
Çünkü onlar asla ve asla bu ülkenin gerçekleri ile yüzleşemezler!
Sonlarının yüzleşenlerle aynı olacağından korkarlar! “ Ne me lazım” “ bana değmeyen yılan bin yaşasın” der çorbalarını içerler!
İki cümleyi ard arda getirip yazamayanlar “ Gazeteciyim” diyor!
Evet, onlar bu çağın Gazetecileri!
Çünkü gerçekten gazetecilik yapan gerçekleri yazan yazdığı an da, sözcükleri alıp mutlaka bir örgüte yapıştırıyorlar! Eskiden örgüt sayısı fazlaydı ve sözler pek isabet etmezdi!
Ama şimdi o kadar azaldı ki sol sosyal demokratsan anında PKK Değilsen FETO cu yaftası yapıştırılır.
Kisaca sözcüğü nereye sallarsan salla gidip bir örgütün kucağına düşüyor!
Sonra gel mahkeme, git mahkeme! Ardından da kesilen cezalar!
Sonrası malum!
Cezaevine düşüp yarım tas çorbayla gün dolduranlar
Diğer yağcı yalaka satılık kalemler şatafatlı mekânlar da ön atıştırmalık sıcak çorba ve ardın da gelsin kebaplar, gitsin çeşit çeşit salatalar... vsvs
İnsanı okumayan bir ülkede gazeteci olmak?
Ne acı şey biliyor musunuz?
Şu yazacaklarımdan dolayı sakın gazeteciyim diye bir ukalalık yaptığımı sanmayın!
Kitaplar yazmak bunları basmak gibi hiç bir zaman niyetim olmadı; çünkü bu ülke insanı okumuyordu!
Ben gazetede internette dogru bildiklerimi inandığım halleri yazacağım!
İster okunsun, ister okunmasın ve
Son nefesime kadar da yazacağım!
Ta ki Azrail bana “ Dur” diyene, hoşuna gitmeyenlerin çatlayacağı günlere kadar! da yazacağım..
Bütün bu olumsuzluklara rağmen korkmadan usanmadan yorulmadan ülkemizin bölünmez bütünlüğü ve al bayrak altında demokrasi ve insan haklarını savunan çağdaş laik demokratik hukuk devletini savunan yazan demokratik parlamenter sistemi isteyen yazan bütün gazetecilerin mücadele gününü kutluyorum.