ALTIN
 3.022,60
DOLAR
 34,3205
STERLİN
44,5531
EURO
 37,4161

 

 

              “Kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlamak hastalıktır. Kimliğini yaşatabilmek için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıktır.” (Hrant Dink)

               Kendinden olmayanlara karşı uygulanan baskı, tehdit, şantaj, basına uygulanan sansür, internet erişimlerinin engellenmesi, KHK ile şeytanlaştırılan yığınlar, baskı altında tutulan kamusal yaşam, televizyonlarda, meydanlarda haykıran kindar ve asabi dil, otokrasi heveslisi saray ve eşrafının hedef gösterdiği diğerleri…

              Temiz yüreklerin temiz bir dünya hayali için yol aldığı yoldaşların arasından koparıp aldılar seni, önceki masum aydınlar gibi… Değerli anılarına selam olsun Ahparig…

              Hrant Dink, 13 yıl önce bugün, 19 Ocak 2007 günü 54 yaşındayken Genel Yayın Yönetmeni olduğu Agos gazetesinin Şişli Halâskâr gazi Caddesi üzerindeki binanın önünde uğradığı silahlı saldırı sonucunda yaşamını yitirdi.

               2007 tarihine kadar öldürülen 62. Gazeteciydi.  Yine aynı tarihteki gazetelere baktığımız zaman ülke gündeminden düşmeyen gazeteci cinayetlerinden öne çıkan isimler şöyledir:

Abdi İpekçi (1979), Ümit Kaftancıoğlu (1980), Sami Başaran (1989), Çetin Emeç (1990), Musa Anter (1992), Uğur Mumcu (1993), Metin Göktepe (1996), Kutlu Adalı (1996), Ahmet Taner Kışlalı (1999).

              Hrant, 5 yaşında iken Ailesi İstanbul’a göç etti. Anne ve babasının ayrılması üzerine iki erkek kardeşiyle birlikte, Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi’ne ait çocuk yuvasında yatılı kaldı.

             Ortaokulu Bezciyan, liseyi de Üsküdar’daki Surp Haç Tıbrevank Yatılı Okulu ile Şişli Lisesi’nde okudu. Hrant, ilkokul ’da tanıştığı Silopi doğumlu, Ermeni Varto Aşireti’nden Rakel Yağbasan ile evlendi, üç çocuğu oldu.

              İstanbul Fen Fakültesi Zooloji bölümü ve ardından da Felsefe eğitimi alan Dink, biyoloji felsefesi kürsüsü hayallerini, Türkiye’de gelişmekte olan sol siyaset içerisinde aktif mücadelesine terk etti. Siyasi faaliyetlerinin Ermeni kimliği ile ilişkilendirilmesi ve cemaatin bundan zarar görebileceği endişesiyle, ismini mahkeme kararıyla “Fırat” [1] olarak değiştirdi.

              Hrant Dink gençliğinde sol siyasetten etkilenmiş ve Türkiye Komünist Partisi Marksist-Leninist çizgide siyaset yapmaya başlamıştır. Askerliğini de Denizli’de Piyade Alayı’nda sekiz ay kısa dönem er olarak yaptı. Kardeşiyle birlikte açtığı yayınevi ve kırtasiye işlerini sürdürdü.

                Eşi Rakel ile birlikte, Anadolu’dan gelen kimsesiz ve yoksul çocukların yetiştiği Tuzla Ermeni Çocuk Kampı’nı yönetti. 21 yıl sonra bu kampa devlet el koydu [2].

                 5 Nisan 1996 tarihinde ilk sayısı yayımlanan haftalık Agos gazetesi, İstanbul’da yayınlanan ilk Türkçe-Ermenice gazete oldu. Agos’un anlamı; “sapanın toprakta açtığı, içine tohumun konulduğu ve bereketin fışkırdığı yer” demektir. 

                Gazetenin ana hedefi Türkiye Ermeni toplumunun anadilini bilmeyen kesimi ile dayanışmak, Türkiye’deki Ermenilerin devlet nezdinde sorunlarını dile getirmek, kamuoyu desteğini almak ve Ermeni tarih ve kültürünü toplum ile paylaşmaktı.  Daha sonra Yeni Yüzyıl ve Bir Gün gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı.

              Türkiye ile Ermenistan arasında iyi komşuluk ilişkileri, sınırların açılması, Türkiye’de demokratik sürecin desteklenmesi ve diğer konuları gündeme getirdi. Çeşitli ülkelerde çok sayıda konferanslara katıldı. Ermeni kimliği ve Türk-Ermeni ilişkileri konusunda gerek Ermeni dünyası ve gerekse batılı ülkelerde sorgulayıcı süreçlerin başlamasına önayak olmuştur.

 

Hakkında Açılan Davalar

 

            • 2002 yılında Urfa’da konferansta yaptığı konuşma suç sayılarak hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 301. Maddesi ihlalden dava açıldı.  

           • 6 Şubat 2004 tarihinde Atatürk’ün manevi kızı Sabiha Gökçe’nin yetimhaneden alınmış bir Ermeni yetim olduğuna ilişkilin iddialarla ilgili açılan dava sonucuyla ilgili radikal basında hedef haline getirtildi ve vali yardımcısı yakınları olduklarını tanıtan kişilerce tehdit edildi.

 

         • 13 Şubat 2004 tarihinde Hrant Dink “Türk kimliğine hakaret ediyor” gerekçesiyle  ‘Türklüğe neşren tahrik ve tezyif etmek’ suçuyla açılan davada Şişli 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 7 Ekim 2005 tarihli kararı ile altı ay hapis cezasına mahkûm edildi. Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararı onadı ve Hrant Dink hakkında hapis cezası onaylandı.

                • Hrant Dink’in karara itirazı ile ilgili açıklamaları üzerine “yargıyı etkilemeye çalışmaktan yeni bir dava açıldı. Hrant’a saldırmak isteyenler, hakaret edenler, tükürenler oldu. Duruşma salonunu dolduran grup, Hrant Dink’in avukatlarına bozuk para ve kalem fırlatarak hakaret ve tehditte bulundular.

             Hrant Dink ve avukatları polis aracı ile adliyeden ayrılırken öfkeli (linççi grupların) saldırılarından zor kurtarıldı. Bu arada 26 Şubat 2004 tarihinde İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı Levent Temiz’in başını çektiği bir grup, Agos’un kapısına gelerek “ya sev ya terk et”, Kahrolsun “ASALA”, “Bir gece ansızın gelebiliriz” sloganlarını attılar [1].

 

Suikast

 

               Tüm bu mahkeme süreçleri ve hedef göstermeler, Hrant Dink’in 19 Ocak 2007 tarihinde, Agos Gazetesi çıkışında saat 14.54’te yakın mesafeden üç el silah atışıyla öldürüldü.

              Başına ve boynuna üç kurşun isabet etti. Dink’in cesedinin yanında 4 adet boş kovan bulundu. Otopsi raporuna göre kurşunlardan 2’si Dink’in kafasına arkadan saplanmıştı. Görgü tanıkları, cinayeti işleyen kişinin 18-19 yaşlarında, kot pantolonlu ve beyaz bereli olduğunu bildirdiler.

Polis, saldırganın yakalanması için bölgede havaalanı, metro, otobüs ve vapur iskelelerinde güvenlik önlemlerini aldı.

            Katil zanlısı olarak 19 yaşındaki Ogün Samast adlı bir kişi, güvenlik kameraları görüntülerin medyada yayınlanmasından sonra babası tarafından polise ihbar edilerek, Samsun otogarında sivil giyimli polis ve jandarma tarafından yakalandı.

             Samast, cinayeti işlediğini itiraf etti. Hrant Dink 1909 Osmanlı döneminden başlayarak 2007 tarihine kadar öldürülen 62. gazeteci oldu.

               Hrant Dink’in cenazesi 23 Ocak 2007 Salı günü Şişli’de Agos Gazetesi önünde törenle alındı. Cenazeye katılanlar, Devrimci İşçi Sendikaları tarafından hazırlanan Türkçe, Kürtçe ve Ermenice “Hepimiz Hrant Dink ’iz, hepimiz Ermeni’yiz!” yazılı dövizler taşıdı.

               Ayrıca topluluğun taşıdığı dövizlerin bazılarında ise Türk Ceza Kanunu 301. maddesine atfen “Katil 301!” yazıyordu. Cenaze Kum kapı’ya götürüldü. Burada Surp Asdvadzadzin Patriklik Kilisesi'nde yapılan dini törenden sonra Balıklı Ermeni Mezarlığı’nda toprağa verildi [2]. Cenaze törenine 100 bin kişinin katıldığı belirtildi [3].

 

Sonraki Gelişmeler

 

            Cenaze töreni sonrasında Ermeni Diaspora'sının Türkiye hakkındaki yargıları ve düşünceleri tamamen değişti. Diaspora’nın etkili ismi Isabelle Kortian “Türklerin Dink’i kucaklaması bizde deprem etkisi yarattı” [4] sözleri geleneksel düşmanca yaklaşımı tamamen değiştirmişti.

              Olaydan bir yıl sonra Fransa’da Lyon’da bir sokağa, Diyarbakır Sur Belediyesi Süryani ve Müslümanların bir arada yaşadığı bir sokağa Hrant Dink’in adını verdi [5]. 2010 yılında Kınalıada sahilindeki bir çocuk parkına “Hrant Dink Çocuk Parkı” ismi verildi [6].

 

Adli Süreç

 

              Dava, 2 Temmuz 2007 tarihinde Beşiktaş’taki eski Devlet Güvenlik Mahkemesi binasında yapıldı. Duruşmaya sanıklar, Hrant Dink’in birinci derece yakınları ve avukatları dışında kimse alınmadı.

            Mahkeme önünde toplanan halk, suçluların cezalandırılması için eylem gerçekleştirdi. Yasin Hayal’in avukatı Fuat Turgut, mahkeme salonuna girerken kalabalığın elindeki dövizlerle “Hepiniz Ermeni”siniz diye bağırınca gerginlik yaşandı.

             Duruşma sırasında Hayal ve Tuncel’ in birbirini suçladığı, Samast’ın ise susma hakkında kullandığı görüldü [7]. Daha sonra aynı avukat Şubat 2008 tarihinde Hrant Dink’i ve ailesini hedef gösteren açıklamaları nedeniyle 14. Asliye Ceza Mahkemesi’nce 1 yıl 15 gün hapis cezası ve 1.740 TL adli para cezasına çarptırıldı.

              TBMM, Hrant Dink Cinayetini Araştırma Komisyonu, Trabzon ve İstanbul emniyet birimlerinin “ihmali” olduğu belirtildi. Olayda ihmali görüldüğü gerekçesiyle emniyet görevlileri hakkında idari yönden bir personele uzun süreli durdurma, beş personele aylık kesimi, üç personele kınama ve bir personele uyarı cezası verildi.

               Adli yönden sekiz personel hakkında “soruşturma izni verilmemesine”, 31 personel hakkında “ek kovuşturmaya yer olmadığına”, iki personel hakkında “beraatına” yetkili mahkemece karar verilmiş, bir personel hakkında ise başlatılan savcılık soruşturmasının akıbeti bilinmiyor. Jandarma görevlilerinden; dördü hakkında dört ay hapis, biri hakkında altı ay hapis, ikisi hakkında beraat kararı verildi [8].

            2010 Eylül’ünde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, ölümünden önce Hrant Dink’in ve daha sonra ailesinin yaptığı beş ayrı başvuruyu ele aldığı davada, Türkiye’nin Avrupa İnsan hakları Sözleşmesi’nin yaşama hakkı, ifade özgürlüğü ve etkili başvuru hakkıyla ilgili maddelerini ihlal ettiğini hükmetti ve Dink ailesine 133.000 Euro tazminat ödemesine karar verdi [9].

                Anayasa Mahkemesi’ne Hrant Dink’in eşi, kardeşi ve çocukları “etkin bir soruşturma yapılmadığı gerekçesiyle bireysel başvuruda bulundu. 2014 Temmuz’unda Anayasa Mahkemesi, “etkili soruşturma yapılmadığı” gerekçesiyle Dink ailesinin haklarının ihlal edildiğine karar verdi [10].

               Kamu görevlilerine yönelik soruşturma kapsamında Ekim 2015 tarihinde hazırlanan iddianamede istihbarat şube müdürüne ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası, İstanbul il emniyet müdürüne ve istihbarat daire başkanına 6 yıla kadar hapis cezası talep edildi.

               Sonraki aşamalarda görüyoruz ki Ogün Samast dışında cezaevinde bulunan kişilerin tamamı tahliye edildi. Olayın azmettiricileri bugüne kadar tutuklanmadı.

               Olayın tetikçisi Ogün Samast, suç işlerken 17 yaşında olması sebebiyle Çocuk Mahkemesinde yargılandı ve 22 yıl 10 ay hapis cezası aldı, ancak bu yıl tahliye edilecek. Olaya basit bir cinayet olayı gibi değil, mahkemenin sanıkları terör örgütü davasıyla yargılaması gerekiyordu. Sıradan bir örgütleme davası gibi bakılması da mahkemelere talimat verildiğine ilişkin şüpheyi güçlendiriyor.

                Trabzon Emniyet Müdürlüğü 17 Şubat 2006 tarihinde, yani cinayetten 11 ay önce Erhan Tuncel’in verdiği Hrant Dink’e karşı eylem yapılacağına ilişkin bilgi, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne bildirildi.

                 Trabzon emniyeti daha sonra cinayetten yaklaşık 8 ay önce ikinci bir uyarıda bulundu. Dolayısıyla Dink’in öldürüleceğini Emniyet de biliyordu, jandarma da…

                Dönemin Trabzon Jandarma Alay Komutanı Ali Öz, cinayete seyirci kalmayı tercih etti. Gerekçe olarak da operasyon yetkileri yokmuş. İstanbul Valiliği de Dink’in öldürüleceğine ilişkin bilgilendirilmişti.

                Dönemin İstanbul Vali Yardımcısı, Dink’i makamına çağırmış, uyarı ve nasihatle yetinmişti. Oysa koruma talebiyle ilgili yardımcı olamadığı gibi İstanbul Emniyeti, koruma da tahsis etmemişti.

               Resmi makamların vurdumduymaz tutumu, Hrant Dink’in öldürülmesiyle ilgili seyirci kalması, mahkeme süreci, cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal’e, nöbetçi ticaret mahkemesi icra hâkiminin tahliye kararı vermesi, emniyetin ve jandarmanın yetkilerini kullanmaması, bize “derin devleti” işaret ediyor.

               Bu cinayet, tıpkı diğer gazeteciler Abdi İpekçi, Ümit Kaftancıoğlu, Sami Başaran, Çetin Emeç, Musa Anter, Uğur Mumcu, Metin Göktepe, Kutlu Adalı ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetleri gibi bilerek karanlıkta bırakılmıştır.

                  Derin devlet ile birlikte içindeki çeteler tasfiye edilip yargılanmadığı sürece Hrant Dink cinayeti ne ilki olacaktır, ne de sonuncusu… Derin devletin ve çetelerin varlığının kapitalist sistemin bir gereği olduğu da unutulmamalıdır.

 

Tepkiler

 

            Ermenistan Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan, “halklar arasında diyaloğa inanan Hrant Dink’in öldürülmesi bizi çok üzmüştür. Bu saldırıyı lanetliyor ve Türk yetkililerden sorumları bulmasını istiyoruz,” dedi [7].

               Suikast, sivil toplum kuruluşlarınca da o günden bu güne kadar hep tepkiyle karşılandı. Olay, protesto edildi ediliyor, gösteri ve yürüyüşler düzenlendi düzenleniyor.

Aralarında sivil toplum kuruluşları, siyasi partiler, sendikalar, yazarlar, sanatçılar ve öğrencilerin bulunduğu kesimler o tarihlerde Taksim Meydanı’nda toplanarak olayı protesto eden gösteriler düzenlediler. Yine o günlerde Ankara, Kızılay’da oturma eylemi düzenleyen bir grup da polisle çatıştı.

               Hrant Dink bu gün de tüm Türkiye genelinde olduğu gibi Malatya da da doğduğu evin önünde saygıyla anıldı.

Hrant Dink’i bir kez daha Öldürülüşünün 14. Yılında saygıyla, anıyorum.

 

Ozan Deniz Sarıtop’un Hrant Dink için yazdığı dörtlük:

 

“Şaşkınız, mağduruz,

tepeden tırnağa yaralıyız.

Habil'den beri yaramızın içinde acının büyük kışı,

ne baharı gördük ne sevinci.”

-----------------------

Bu yazı aşağıda ki belgelerde yayınlarda alıntılar yapılarak yazılmıştır

 

[1] Hrant Dink Biyografisi (Hrant Dink Vakfı yayınları)

[2] https://tr.wikipedia.org/wiki/Hrant_Dink

[3] Radikal Gazetesi (24.01.2007)

[4] En Son Haber Gazetesi (25.01.2007)

[5] bianet ‘bağımsız iletişim ağı’ (13 Eylül 2010, erişim 5 Mart 2016)

[6] bianet  ‘bağımsız iletişim ağı’ (19 Ocak 2010)

[7] https://tr.wikipedia.org/wiki/Hrant_Dink_suikast%C4%B1

[8] milliyet. comtr. 6 Ocak 2014

[9] NTV, 14 Eylül 2010

[10] T24, (17

Yorumlar
Adınız
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.